HDP Eş Genel Başkanı Yüksekdağ, belediyelere kayyum atanmasına tepki göstererek, “Kayyum atama kararı verdiler. Peki milyonlarca seçmene ne yapacaksınız. Her bir seçmene ayrı ayrı kayyum mu atayacaksınız” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, AB Yüksek Temsilcisi Luisa Mogherini ve AB’nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Johannes Hahn ile Meclis’te görüştü, görüşme öncesinde açıklamalarda bulundu.
Yüksekdağ, HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Alp Altınörs’üngözaltına alınması ve belediyelere kayyum atanmaya başlanmasına tepki gösterdi.
Yüksekdağ, Altınörs’ü hukuki bir gerekçe gösterilmeden gözaltına alındığını ifade etti. Bu hukuksuzluğun aynı zamanda bütün HDP seçmen kitlesine ve Türkiye halklarına, demokrasi güçlerine dönük bir gözdağı olduğunu söyledi.
10 Ekim Ankara Katliamı’nda yaşamını yitirenlerin cenazesine katılmanın suç sayılmasına tepki gösteren Yüksekdağ, “Bu cenazelere katılanlar tutumunu, öfkesini paylaşmışken neden Alp Altınörs’ün evine bu baskın gerçekleşti ve neden böyle bir zamanda gözaltına alındı?” diye sordu.
Altınörs’ün gözaltına alındıktan sonra Ankara Emniyeti’nde götürüldüğünü ve orada darp edildiği bilgisini paylaşan Yüksekdağ, şunları söyledi:
“Türkiye’nin son günlerdeki halinin bir özetidir. İşkenceye sıfır tolerans diyerek iktidara gelen bu yönetim, işkenceye ve kötü muameleye sonsuz tolerans getirdi.
“Emniyetteki işkence izlerini gizlemek için müdürlükten genelge yayınlar hale geldiler ama işkence izleri, görüntüleri o kadar gizlenemez hale geldi ki, siyasi iktidar baskı ve operasyonlarla gizlemeye çalışıyor.
“Altınörs ve diğer partili arkadaşlarımız susmadılar ve boyun eğmediler, eğmeyecekler de. 15 Temmuz’dan sonra 10 binlerce kişi gözaltına alındı. İşlerinden edildi, açığa alındı. On binlerce insanın ekmeğiyle, hayatıyla, geleceğiyle oynanıyor, hala operasyon devam ediyor.
“Erdoğan hiç utanmadan ‘at iziyle birbirine karışmasın’ diyor. Atları ve izleri meydana salan kimdir? Türkiye bu kadar insanlık dışı atmosferle karşı karşıya bırakan kimdir?
“Bugün siyaset vahşetle yönetiliyor akılla birleştiricilikle değil. Bu kadar insanı haklı-haksız ayırmadan darbeci-terörist ilan edilmesinin mantığı yoktur.
“Sosyal medya paylaşımlarından dolayı, siyasi iktidarın işine gelmeyen söylemlerden dolayı hapishanedeki insanların dramını anlatmak için vahşetten başka söz mü var?
“DBP’li belediyelere kayyum atanıyor. 50 bin kamu emekçisi işinden edildi. 11 bin eğitim emekçisi korsanvari bir şekilde açığa alınıyor. Bilim insanları, akademisyenler görevden alınıyor, meslekten ihraç ediliyor.
“Böyle bir uygulama karşısında direnen tek merkez HDP’dir. Hiçbir operasyon, baskı özümüzden sözümüzden dönmemize sebep olamayacaktır. Bizler yıllardır süren kirli siyaset uygulamalarını aşıp bugüne gelmeyi başardıysak bunlardan da hep birlikte çıkmayı başaracağız.
“Bizler tünelin ucundaki ışığı görüyoruz. Meşruluğumuz ve haklılığımızla korku imparatorluğuna, tek adam rejimine izin vermeyeceğiz.
“Ne yapacaklar hepimize kayyum mu atayacaklar. İki belediye eş başkanı tutuklandı ve kaymakamlık tarafından kayyum atandı. Yazı gönderildi. Bu siyasi iktidarın trajedisidir.
“Türkiye’deki siyasi sistemin ne kadar yerlerde süründüğünün göstergesidir. Kayyum atayarak bizleri yıkmayı başarmaları mümkün değildir.
“Halkımız o belediyelerdeki seçilmiş iradeyi sonuna kadar sahiplenecektir. Gayrimeşru korsanvari iradeyi reddedecektir, tanımayacaktır” diye konuştu.
“Bir kez daha söylüyoruz. Bizi bir kaç yere kayyum atayarak yıkmayı başaramazsınız ama sizler her kayyum atadığınızda daha rezil ve iddialarınızdan daha da uzaklaşmış hale gelirsiniz.
“Halkımızın iradesini hiçe sayan kaymakamlıklarınızı tanımayacağız. ‘Beni 7/24 arayın’ diyen siyasete biat etmeyeceğiz. Dayatmaları tanımayacağız, asla teslim olmayacağız.
“Bir tarafta seçilmiş halk temsilcilerine işgal operasyonları geliştiriyorlar ama kendi oturdukları Saraylarda güvende değiller. Bir cumhurbaşkanı düşünün Meclis’i devre dışı bırakmış. Hükümet emir eri durumunda. Yargı talimatları yerine getiren bir büroya dönüşmüş.
“Ama bakanlara, kabineye güvenmiyor, ama valilere talimat veriyor. ‘Sıkıntınız olursa beni arayın’ diyor. Güvenle durmayı başaramayan bir siyasi iktidar gayri meşru zemin üzerinden bizlerin demokratik mevzilerine göz dikmişler.
“Öyle bir saldırganlık, akılsızlık ve şuursuzluk karşısında bu ülkede bilinçli, direnen insanlar olduğunu göstermek insanlık görevidir. Bu koşullarda direnmek hak ve görevdir. İnsanlık görevidir.
“Atanacak kayyumları tanımayacağız. Türkiye bir dikta rejimiyle yönetildiğini ilan etti. Tüm dünyanın ve Türkiye halklarının bu gerçekle yüzyüzleşmesi gerekiyor. Şimdi burada basın toplantısı yapıyorum ama yarın burada olmayabilirim, olmayabiliriz.
“Kayyum atama kararı verdiler. Peki milyonlarca seçmene ne yapacaksınız. Her bir seçmene ayrı ayrı kayyum mu atayacaksınız. Sizin kadrolarınız, sizin gücünüz direnerek kazanmış bu halkın mevzilerini ve iradelerini geçmeye yetmez. Siyasi iktidarı yol yakınken kararından dönmeye çağırıyoruz.
“AKP ve Erdoğan dikta rejimiyle kanunsuzlukla yönetiyor. Bir kez daha darbe mekaniği işletiyorlar. Darbe siyasetine karşı barikat siyaseti oluşturma zamanıdır. Ayrı ayrı durursak, herkes kendi derdine ağlar. Birleşirsek herkes kendi gücünü görür.
“Darbe ve dikta siyasetine karşı demokratik barikat oluşturma zamanıdır. Darbe mağduru haline getirilenler demokratik barikatta birleşmelidir. Yoksa kimse tarihe hesap veremeyecek.”
Açıklamalarının ardından Yüksekdağ, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bir basın mensubunun Başbakan Binali Yıldırım’ın HDP’li milletvekilleriyle ilgili olarak kullandığı“tıpış tıpış ifadeye gidecekler” ifadesinin yöneltildiği Yüksekdağ, bu ifadeyi “çok gayri ciddi” bir ifade olarak gördüğünü belirterek, şöyle devam etti:
“Türkiye’de kan gövdeyi götürürken bu kadar gayri ciddi olma lüksünü nereden bulduğunu merak ediyoruz. Çok kritik siyasi gündemlere dair siyasi iktidarın temsilcileri kalıplarına yakışmayan sözler sarf ediyorlar.
“Biz ifadeye gitmeyeceğimizi çok net söyledik. İfadeye gitmemiz için karşımızda bir yargının olması gerekiyor. Karşımızda bir yargı mekanizması yok. Karşımızda AKP’nin Saray’ın yargı büroları var. Biz gitmeyeceğiz, onlar götürecekler nasıl götüreceklerini kendileri bilir.”
Cerablus’u operasyonu ve olası bir Rakka operasyonunun konusundaki görüşleri de sorulan Yüksekdağ şunları söyledi:
“Bizler orada DAİŞ’e karşı ciddi bir operasyon yürütüldüğünü görmüyoruz. DAİŞ’e karşı yürütülen bir hareket değil, bölgedeki diğer güçlere dönük bir harekattır.
“Bundan sonraki noktada Rakka’yı hedeflemek son tehlikeli sınırı aşmak anlamına gelir, Türkiye’yi bölgesel savaşa sürükleyecek eşikten geçmek anlamına gelir.
“DAİŞ’e karşı mücadele etmek için çok uzağa gitmeye gerek Türkiye’yi adeta Suriye’ye çevirmiş DAİŞ’e karşı kapsamlı operasyon yapmalıdır.
“O nedenle DAİŞ’e karşı en kararlı mücadelenin Türkiye’de verilmesi gerektiğine inanıyoruz. Suriye’de de bölgesel bir savaşı tetikleyebilecek operasyonel anlayıştan hızla uzaklaşılması gerekiyor.”