Van Barosu, Van Gölü’nde 27 Haziran’da batan mülteci teknesine ilişkin raporunu sundu. Olaya ‘kaza değil facia’ denilmesi gerektiğini belirten avukatlar, yaşananların ihmallerden doğduğunu ifade etti ve önerilerde bulundu.
Van Barosu Mülteci Komisyonu, 27 Haziran’da Van Gölü’nde batan ve şu ana kadar 61 mültecinin cenazesi bulunan teknede yaşananlara ilişkin hazırladığı raporu ve görüntüleri kamuoyu ile paylaştı.
Rapor, Van Barosu Göç ve İltica Komisyonu’ndan sorumlu yönetim kurulu üyesi Av. Mahmut Kaçan, komisyon üyeleri Av. Helin Özgökçe, Av. Jindar Uçar, Av. Onur Can ve Av. Jiyan Özkaplan’ın bulunduğu heyet tarafından hazırlandı. Raporda, olaydan bir kişinin sağ olarak kurtulduğu vurgulanarak, bu kişinin beyanlarında birçok çelişki ve eksik yanlar olsa da genel itibariyle olayın vahametini ortaya koyması açısından ifadesinin önemli olduğu belirtildi.
BAZI KİMLİKLER TESPİT EDİLEMİYOR
Raporun gözlem ve tespit bölümünde ise, “Komisyonumuzca yapılan tespitlerde 04.08.2020 tarihi itibariyle meydana gelen olayda hayatını kaybeden 61 sığınmacı/göçmenin cenazesine ulaşılabildiği, bulunan cenazelerden 34 kişinin uyruğunun Afgan olduğu, 3 cenazenin vücut bütünlüklerinin ileri derecede bozularak sabunlaşma evresinde olduğu, dolayısıyla kimliklerinin fotoğraf yardımıyla tespit edilemeyecek durumda olduğu gözlemlenmiştir” denildi.
Yaşanan faciaya ‘kaza’ denilemeyeceği aktarılan raporda, yıllardır yaşanan ihmallerin bu tür facialara yol açtığı belirtildi. Açıklamayı okuyan Avukat Mahmut Kaçan, raporun ‘Öneriler’ kısmında ise şu hususları dile getirdi:
*Soruşturmanın AİHS’in 2. maddesinde düzenlenen “yaşam hakkı” ışığında ve Türk Ceza Kanunu’nun 82. maddesi uyarınca “kasten insan öldürme suçu” temelinde etkin, eksiksiz, sür’atli ve düzenli bir şekilde yürütülmelidir.
*Katliamda hayatını kaybeden insanların sayısı, kimlikleri ve uyrukları tam olarak tespit edilip arama kurtarma faaliyetlerine duraksamaksızın devam edilmesi, bulunan cenazelerden kimlikleri tespit edilenlerin derhal ülkelerine ve ailelerine ulaştırılması insancıl hukukun bir parçasıdır. Komisyonumuza ve Baromuza çeşitli ülkelerden yapılan başvurularda ailelerin ekonomik koşullar ve pandemi sebebiyle Türkiye’ye gelemedikleri tespit olunmakla yakınlarını arayan ailelere Türkiye’ye erişimlerinde yardımcı olunması gerekmektedir.
*Endüstriye dönüşen, organize ve örgütlü olarak işlendiği açık olan göçmen kaçaklığı suçu ile mücadelede, yargının cezasızlık politikasına son vererek bu suç kapsamında yürütülen soruşturma ve kovuşturmaları etkin ve sür’atli yürütülmesi gerekmektedir. Bu noktada yasanın da ağırlaştırıcı neden olarak öngördüğü “örgüt halinde işlenme” hususunun göz önünde bulundurulmasının caydırıcı olacağı tartışmasızdır.
*Coğrafi çekince nedeniyle Türkiye’de sığınma prosedürü birçok belirsizlik içeren bir alan haline dönüşmüş; statü itibariyle arafta kalmak istemeyen sığınmacı/göçmenlerin yaşamlarını tehdit eden bir sistem haline gelmiştir. Bu nedenle önceki açıklamalarımızda belirttiğimiz üzere Türkiye’de daha çok sınır dışı etme üzerine kurulan sığınma sistemi terk edilerek güvenlikçi politika ve yaklaşımlardan arındırılmalı ve sığınma prosedürü şeffaf ve erişilebilir hale getirilmelidir. (DUVAR)