Türkiye’nin sadece Çin’den aşı alması ve bu sayının da yetersiz olduğu tartışmaları sürerken, umutlar yerli aşıya bağlandı. Yerli aşının tamamlanmasında nisan ayının erken bir tarih olduğunu belirten Türk Tabipleri Birliği Genel Sekreteri Vedat Bulut, Türkiye’de iyi üretim koşullarıyla milyonlarca doz aşı üretimi yapacak bir merkezin bulunmadığını, bu yüzden Çin’den getirilen aşının adil koşullarda dağıtılamayacağını söyledi.
Covid-19 ile mücadelede birçok ülke birden fazla firmayla aşı anlaşması yaparken, Türkiye sadece Çin merkezli Sinovac firmasıyla 50 milyon doz aşı için sözleşme imzaladı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, toplumun bağışıklığı için 100 milyon doz aşıya ihtiyaç olduğunu ancak Çin’in 50 milyon dozun üzerindeki taleplerini kabul etmediğini kaydetti.
Türkiye’nin sadece Çin’den aşı alması ve bu sayının da yetersiz olduğu tartışmaları sürerken, umutlar Erciyes Üniversitesi’nde geliştirilen yerli aşıya bağlandı. Erciyes Üniversitesi Aşı Araştırma ve Geliştirme Merkezi tarafından geliştirilen aşının faz-1 çalışmaları geçen günlerde tamamlanırken, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, yerli aşıda Faz–2 aşamasına 25 Aralık’ta geçileceğini açıkladı, “Aşı, nisan ayında devreye girecek” dedi. Peki, yerli aşı çalışmasında faz-3 aşamasına ne zaman geçilir? Sonuçlar iyi çıkarsa ne zaman kullanılmaya başlanır? Yerli aşıya ilişkin soruları uzmanlara sorduk.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Genel Sekreteri ve İmmunoloji Uzmanı Prof. Dr. Vedat Bulut’a göre yerli aşının devreye girmesi için nisan ayı erken bir tarih. Aralık ayı sonunda faz-2 çalışmalarına geçilmesi beklenen aşının öncelikle bilimsel verilerinin açıklanması gerektiğine dikkat çeken Bulut şunları söyledi:
“Yerli aşının faz-1 çalışmaları tamamlandı; ancak hangi veriler ışığında faz-2 çalışmasına izin verileceği belli değil. 25 Aralık’ta faz-2 çalışmasına izin vereceklerse o tarihe kadar bilimsel verilerin yayınlanması gerekir. Aşının faz-3 çalışmalarına geçilirken de faz-2 çalışma sonuçlarının bilimsel verilerinin açıklanması, uluslararası dergilerde yayınlanması gerekiyor. Yani yan etkileri nedir? Bilimsel başarı oranı nedir? Bunlar açıklandığı takdirde faz-3 çalışmalarına geçilir. Bunu şimdiden öngörmek zor. Türkiye’deki mevcut bürokrasi yapısı ve çalışmaların etik düzeyi göz önüne alındığında ben nisan ayını biraz erken buluyorum. Üretim basamağı uyum sağlarsa biz yerli aşıya temmuz ayı gibi ulaşabiliriz.”
Aşının geliştirilmesinin yanı sıra üretim aşamasının da ayrı bir sorun olduğunu belirten Bulut, Türkiye’nin şu aşamada yerli aşıya umut bağlamasının riskli olduğunu ifade ederek şunları söyledi:
“Bir aşının üniversitede üretilmesi demek milyonlarca doz aşı üretmek demek değil. Diyelim ki yerli aşının faz-3 çalışmaları başarı sağladı. Peki, milyonlarca doz aşı nerede üretilecek? Türkiye’de GMP (good manufacturing practice) koşullarında aşı üretimi yapan bir merkez insan için henüz yok. GMP koşulları –yani- iyi laboratuvar ve iyi üretim olanaklarına uygun olarak aşıyı üretmeniz demektir. GMP koşullarında aşı üretimi veteriner aşılarda bir tane şirket var. O da hayvanlar için 50–100 bin doz üretim yapabiliyor. Şimdi Türkiye’nin aşı ihtiyacının 50–100 milyonu Türkiye’de üretilecekse bu aşıyı üretebilmek için şimdiden şirketler ile bağlantıların kurulması ve altyapının geliştirilmesi gerekiyor. Üretim koşullarını sağlamak bir altyapı yatırımı ister. Milyonlarca aşı üretimi yapmak için Bioreaktörlere ihtiyaç var. Biyoreaktör laboratuvarı, biyolojik veya biyokimyasal proseslerin kontrollü ortamlarda ve operasyon koşullarında (pH, sıcaklık, basınç, besi ve atık ortamı vb.) gerçekleştirilmesini sağlayan cihazlar olarak tanımlanıyor. Türkiye’de bioreaktör yatırımı kimsede yok. Batılı firmalar Türkiye’de dolum tesisi yapabilir ve bunun üzerinden aşı üretimi yapılabilir. Ama bunun altyapısını oluşturmakta en az 6 ay sürer.”
Yerli aşının uluslararası satışının yapılabilmesi için de GMP koşullarının sağlandığına dair belgelendirme yapılması gerektiğine de dikkat çeken Bulut, “Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) bu konudaki kıstasına göre koşulların oluşturulması lazım. GMP üretim için ön koşuldur. Bunu sağlayamıyorsanız zaten aşıyı üretemezsiniz. Bu koşullar sağlanmadan Türkiye, ben ürettim der; ama bu durumda uluslararası satışını yapamaz ve etik sorunlar çıkar. Dünya Sağlık Örgütü tüm toplum için aşıda erişilebilirliğin önemine vurgu yapıyor. Bu gidişle bunun sağlanacağını zannetmiyorum. 25 milyon Almanya’dan alınacağı söyleniyor ama bu da belli değil” diye konuştu.
Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu Üyesi ve Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan ise yerli aşının tüm prosedürlerinin nisan ayında tamamlanabileceğini söyledi. Aşının üretiminde sorun olmayacağını ifade eden İlhan, “Türkiye’de birçok grup aşı çalışması yapıyor. O yüzden yerli aşıda sorun olacağını düşünmüyorum. Biraz rahat olmak lazım ve aşıya güvenmek lazım” dedi.
Türkiye’ye 11 Aralık’tan sonra geleceği açıklanan Çin aşısına ilişkin kısa gecikmelerin normal olduğunu belirten İlhan, “Ocak başı gibi Çin aşısının uygulamasına başlanır. Haziran ayının sonuna kadar da tamamlanacağını düşünüyorum. Tabi destek olarak yerli aşının da bu aşamada gelmesi önemli. Ama şunu da göz ardı etmeyelim. Aşı konusunda vatandaşların istekli olması çok önemli. Aşı kararsızı birçok vatandaş var ama sıra kendilerine geldiğinde uygulamada hangi aşı varsa o aşıyı olmalarını öneriyorum” diye konuştu.
Prof. Dr. İlhan, Çin aşısının uygulanma stratejisine ilişkin de şunları söyledi:
“Günde 1.5 milyon kişiye aşı yapılacak. 3 kişilik ekipler günde 200’den fazla kişiye uygulayacak. Haziran sonuna kadar 60-65 milyon kişinin yerli aşıyla birlikte aşılanmasını planlıyoruz. 18 yaş altı gençlerimiz, çocuklarımız, gebelerimiz ve emziren annelerimiz aşılamaya tabi olmayacaklar. Son 4–6 ay içinde korona virüsü geçirenler de aşılamaya ilk planda tabi olmayacak.” / DUVAR