Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Diyarbakır Temsilcisi Mahmut Oral, 145 gazetecinin cezaevinde olduğunu, sektörde işsizlik oranının ise yüzde 30'larda seyrettiğini söyledi.
TGS Diyarbakır temsilcisi Mahmut Oral, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla bir basın açıklaması yaptı. 10 Ocak tarihinin 1961-1971 arasında ‘Çalışan Gazeteciler Bayramı’ adıyla kutlandığını, ancak 1971 askeri darbesi sonrasında gazetecilerin bazı haklarının geri alınması üzerine ’10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’ olarak değiştirildiğini hatırlatan Oral, “10 Ocak bizim için mücadele günüdür” dedi.
Medya çalışanlarının içinde bulunduğu duruma ilişkin bilgiler de paylaşan Oral, cezaevlerinde 145 gazeteci olduğunu, işsizlik oranının yüzde 30’larda seyrettiğini, sendikalaşma oranının yüzde 5 bandında olduğunu, gazetecilerin neredeyse tamamının güvenceli ve toplu sözleşme hakkından yararlanamadığını anlattı. 10 binin üzerinde gazetecinin işsiz olduğunu vurgulayan Oral, “Gazetecilerin meslek ve dayanışma örgütü TGS olarak kimse bizden, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü bir bayram olarak kutlamamızı beklemesin” diye konuştu.
GAZETECİLER İŞSİZ
Oral, gazetecilerin çalışma koşulları hakkında şunları söyledi: “Bugün Türkiye genelinde işsizlik oranı yüzde 13 olarak açıklanıyor, ancak gazeteciler için işsizlik oranının yüzde 30’lar düzeyinde olduğu belirtiliyor. Çalışabilen meslektaşlarımız ise kölelik koşullarında istihdam ediliyor. Her şeye rağmen çalışabilen gazeteciler, çalıştıkları işyerlerinde birkaç kişinin işini birden yapmak zorunda kalıyor. Ağır çalışma koşullarına karşın, alınan ücretler günden güne eriyor, gazeteciler yoksullaşıyor. Bu tablo ortada iken bizim için 10 Ocak, ancak tüm meslektaşlarımız özgür kalınca, sendikalı olunca ve güvenceli çalışmaya başlayınca bayram olacaktır.”
2016-2017 KARANLIK YILLAR
Olağanüstü Hal’in ilanından sonra Kanun Hükmünde Kararnameler ile çok sayıda yayın kurumunun kapatıldığına ve 10 binin üzerinde çalışanın işsiz kaldığına dikkat çeken Oral, şöyle konuştu:
“2016 ve 2017 yılları Türkiye’de basın özgürlüğü bakımından karanlık yıllar olarak tarihe geçti. Sadece 20 Temmuz 2016-31 Aralık 2016 tarihleri arasında toplam 178 medya kuruluşu kapatılmıştır. Bu kuruluşlar arasında gazeteler, televizyonlar, radyolar, haber ajansları, internet haber siteleri, yayın evleri, kültür sanat dergileri, yerel gazeteler, yerel, televizyon kanalları, yerel radyolar, çocuk televizyon kanalları, tematik yayınlar yer almaktadır. 2017 yılında da yayınlanan KHK’ler ile yine bir dizi basın yayın kuruluşunun kapatılmasına karar verilmiştir. Bu bağlamda kapatılan yayın sayısı en az 35’tir. Kapatmalar, sadece KHK’ler ile sınırlı kalmamış, daha sonra RTÜK kararlarıyla da bir dizi televizyon kapatılmış ya da Irak Kürdistanı merkezli yayınlar yapan kimi Kürt kanalları (Rudaw, Waar, K24) gibi Türksat uydusundan çıkarılmıştır. Bu gelişmeler de keza işsiz gazeteciler ordusuna yeni bireylerin katılmasına neden olmuştur. Kapatılan basın yayın organlarının halkın haber alma hakkı dışında kalan en önemli olumsuz sonucu hiç kuşkusuz yarattığı işsizlik dalgasıdır. Türkiye’de basın yayın kuruluşlarındaki en büyük işsizlik dalgası, ilan edilen bu KHK’ler sonrasında basın yayın kuruluşlarının kapatılmasıyla gerçekleşmiştir. En iyimser tahmine göre, KHK’ler sonucunda basın yayın kuruluşlarında çalışıp da işsiz kalanların sayısı, 10 binin üzerindedir.”
Birçok uluslararası meslek ya da gözlemci örgütünün verilerine göre, Türkiye basın özgürlüğü bakımından en alt sıralarda gösterildiğini hatırlatan Oral, hükümetin bu durumu düzeltmek yerine, batıyı basın özgürlüğüne değer verdiği için suçladığını söyledi.
GAZETECİLERE YÖNELİK BASKI VE ŞİDDET
Oral konuşmasının devamında gazetecilere yönelik baskılara değinde ve şu bilgileri verdi: “TGS verilerine göre şu anda Türkiye’de cezaevlerinde en az 145 gazeteci ve medya çalışanı bulunmaktadır. Bu rakamla Türkiye dünya üzerindeki birçok ülkeye geride bırakmıştır. Gazeteciler üzerinde ayrıca gözaltı tedbirleri de sürekli uygulanan bir yöntemdir. Hemen her gün ülkenin bir yerinde, bir ya da birden çok gazetecinin gözaltına alındığı haberleri alınmaktadır. Gözaltına alınan gazetecilerin daha çok bölge kentlerinde görev yapan gazeteciler olduğu dikkati çeken bir başka noktadır.
Gazetecilerin görevlerini yerine getirdikleri sırada yaptıkları saha çalışmaları, bölgede kimi zaman dilimlerinde büyük riskleri barındırmaktadır. Özellikle sokağa çıkma yasakları ve paralelinde yürütülen operasyonlar sırasında, gazeteciler büyük risk altında görev yapmışlardır. Birçok gazeteci, bu zaman dilimi içerisinde güvenlik güçlerinin uyguladığı göz yaşartıcı gaz, basınçlı su, kovalamaca, plastik mermi, gözaltı, kelepçe, silahlı tehdit, küfür, hakaret, yere yatırma, coplama, kaba dayak, tekme, yerde sürükleme gibi şiddet türlerine maruz kalmıştır.”
Gazetecilerin kitlesel gösteriler sırasında şiddete maruz kaldığını da ifade eden Oral “Bunun yanı sıra kitlesel gösteriler ya da karşıt görüşlerin çatışması sırasında da gazeteciler benzeri şiddet türleriyle muzdariptir. Gazeteciler zaman zaman siyasi angajmanla gösteri yapan toplulukların de hedefi olmaktadır. Bu tür gösteriler sırasında birçok arkadaşımız, kitle tarafından şiddete maruz bırakılmış, kimi gazeteciler bıçaklanmış, kimileri de linçe maruz kalmıştır. Gazetecilerin ve medya çalışanlarının karşı karşıya kaldıkları bu baskıların üstesinden gelmelerinin en önemli aracı örgütlenmeleridir” çağrısında bulundu.
Gazetecilere sendikalı olma çağrısında bulunan Oral, “Patron ve hükümet baskılarına karşı koymak, özlük hakları, stajyer sömürüsünün son bulması için, tüm meslektaşlarımızı TGS’ye üye olmaya davet ediyoruz” dedi.
GAZETECİLER SERBEST BIRAKILSIN
TGS Diyarbakır Temsilcisi Mahmut Oral, konuşmasının sonunda taleplerini dile getirdi: “Gazetecilik için cendere gibi geçen 2016 ve 2017’den sonra 2018 yılının bu ilk günlerinde, ülkemizde demokratik iklimin yeniden yerleşmesi için öncelikle hayatın her alanına müdahale etme aracı haline gelen OHAL rejimine son verilmesini, cezaevinde bulunan 145 meslektaşımızın serbest bırakılmasını, medya kuruluşları ve gazeteciler üzerinde Demoklesin Kılıcı gibi sallanan yasal düzenlemelerin demokratikleştirilmesini, gazeteciler hakkında açılan davaların düşürülmesini, iktidarın korku salma aracı haline gelen gözaltı ve tutuklama furyalarına son verilmesini talep ediyoruz.” (DUVAR)