Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün raporu, Türkiye’de medyanın sermaye yapısına ışık tutuyor. Rapora göre, medya sahiplerinin çoğunun aynı zamanda iş insanı olması bağımsız gazeteciliği olumsuz etkiliyor.
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF), Türkiye'deki medya sahiplerinin aynı zamanda başka alanlarda faaliyet gösteren iş insanları olmasını eleştirdi. Örgütün açıkladığı araştırmada, Türkiye'deki önemli medya organlarının sahiplerinin başka alanlarda da faaliyet göstermesi nedeniyle eleştirel gazeteciliğin yapılamadığına dikkat çekildi.
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Almanya Şubesi'nin haber portalı bianet ile ortaklaşa yürüttüğü Medya Sahipliği İzleme Projesi'nin sonuçları perşembe günü İstanbul'da açıklandı. Dünya çapında yürütülen proje kapsamında Türkiye'deki medya üç ay boyunca incelendi.
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Almanya Şubesi Genel Sekreteri Christian Mihr, "Türkiye'de son zamanlarda medyaya getirilen yasaklar ve kitlesel gözaltılar Türk kurumlarının bağımsız gazeteciliğe yönelik baskısının sadece görünen yüzü” olduğuna dikkati çekti. Mihr, yaptığı yazılı açıklamada, medya sahiplerinin başka alanlarda da faaliyet gösteriyor olması nedeniyle "Türkiye'deki kitle iletişim araçlarına yönelik siyasi kontrolün” daha yoğun olduğuna işaret etti.
Medya, ekonomik ve siyasi ilişkiler
Temmuz ile ekim ayları arasında yürütülen araştırma kapsamında Türkiye'deki en çok takip edilen 46 medya kuruluşu ele alındı. Bu araştırmada, gazete ve televizyon kanalları ile medya sahiplerinin faaliyet gösterdiği diğer alanlar incelendi. Böylelikle, medya sahipleri ve bu kuruluşlarda yer alan önemli kişilerin ekonomik ve siyasi çıkarları ortaya çıkartılmaya çalışıldı. Araştırmada, enerji, ulaşım ve inşaat gibi alanlarda faaliyet gösteren medya sahiplerinin kamu ihalelerine girdiği ve hükümete yönelik eleştirilerde çekingen bir tutum izlediği belirlendi. Araştırma sonucunda hazırlanan raporda, Türkiye'deki insanların en çok takip ettiği 10 televizyon kanalından 7'sinin sahiplerinin AKP hükümeti ile siyasi ilişkileri olduğuna dikkat çekildi.
Araştırma ile medya sektöründe uygulanan diğer siyasi baskıları da ortaya çıkartmayı hedefliyor. Raporda, tirajı düşük ve küçük gazeteler için önemli bir gelir kaynağı olan kamu ilânlarının nasıl dağıtıldığının gizlendiği belirtildi. Türkiye Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu'na bu konuda bilgi almak için yapılan başvuru ise "ticarî sır” olduğu gerekçesiyle reddedildi.
Proje yöneticisi Olaf Steenfadt, Alman haber ajansı dpa'ya yaptığı açıklamada, bir çok medya kuruluşunun kamu ihalelerine bağlı olması ve bu nedenle oluşan ekonomik baskı nedeniyle gazetecilerin kendi kendilerine sansür uyguladığına dikkati çekti. Steenfadt, bu nedenle de Türkiye'de "eleştirel gazeteciliğin neredeyse artık hiç yapılamadığını” dile getirdi.
Türkiye'de 15 Temmuz'dak darbe girişiminin ardından Fethullah Gülen yanlısı olduğu gerekçesiyle 100 kadar medya kuruluşu kapatıldı. Bunun yanısıra OHAL kapsamında çok sayıda Kürt gazete, televizyon ve radyo kanalının yayınlarına son verildi.
Türkiye, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü'nün basın özgürlüğü sıralamasında 180 ülke arasında 151'inci sırada bulunuyor.