10 Ekim katliamında eşini yitiren Rabia Sayan, onun adına açtığı Nevzat Sayan seramik atölyesinde yaralarını sarmaya çalışıyor. Rabia Sayan, "Onun emekli tazminatıyla bu atölyeyi açtım. 25 Yıllık emeği var bu atölyede. Burada ürettiğim eserlerle onu yaşatmak öncelikli hedeflerimden birisi" diyor.
103 kişinin öldüğü Ankara Gar Katliamı’nın üzerinden 4 yıl geçti. Katliamda tam 103 kişi hayatını kaybetti. Çoğu ağır, 500’e yakın yaralı olduğu geçti kayıtlara. Aradan geçen yıllara rağmen halen tedavisi devam eden, psikolojik destek alan pek çok kişi var. 10 Ekim’in yaralarını sarmaya çalışanlardan biri de Rabia Sayan… Sayan, İzmir’e yerleştikten sonra, katliamda kaybettiği eşinin adıyla seramik atölyesi açtı.
İzmir’de açtığı atölyesinde çocuklara ve yetişkinlere seramik dersleri vermeye başlayan Sayan, “Bu atölyeye ikimizin başarısı olarak bakıyorum. O yüzden benim için çok değerli. Amacım burada daha özgün çalışmalar yapmak. Çünkü burası Nevzat Sayan Atölyesi. Nevzat’la benim buluştuğumuz yer” diyor.
‘EŞİM HİÇBİR ZAMAN BANA YOK DEMEDİ’
Katliamdan 4 yıl sonra eşinin adıyla İzmir’de seramik atölyesi açan Sayan, atölyeye eşinin ismini vermesindeki amacın eserlerinde onu yaşatmak olduğunu söylüyor:
Nevzat Sayan, 10 Ekim katliamında öldü.
“Ben evlendikten sonra üniversite okumaya karar verdim. Çocukluğumdan beri ilgimi çeken seramik bölümünü okumak istedim. Sanatla çok içli dışlı olmamasına rağmen eşim çok büyük destek verdi bana. Maddi manevi elinden gelen her şeyi yaptı. Hazırlanma süreci çok meşakkatli oldu ama üniversiteyi birincilikle kazanmıştım, fakülte birincisi olarak da mezun oldum. Eşim bu 4 yıllık okul sürecinde hiçbir zaman bana ‘yok’ demedi. Sıkıntılı bir durum olduğunda her zaman ‘hallederiz’ derdi. Şimdi onun boşluğunu çok hissediyorum. Onun emekli tazminatıyla bu atölyeyi açtım. 25 Yıllık emeği var bu atölyede. Burada ürettiğim eserlerle onu yaşatmak öncelikli hedeflerimden birisi.”
BİLYE PARÇALARIYLA DOLU SİGARASI HALA DURUYOR
Eşinin 10 Ekim’de başka bir programı olduğu için Ankara’ya gitmekte kararsız olduğunu söyleyen Sayan şunları anlatıyor: “Nevzat o akşam gidip gitmeme konusunda kararsızdı. Önemli bir programımız vardı ve onu ertelemesi gerekiyordu. Arkadaşları defalarca aradılar. Nevzat, daha önce de çok sayıda yürüyüşe katılmıştı. Her gittiğinde tedirgin olurdum. Ama bu yürüyüşte içim çok rahattı. Çünkü ‘barış’ yürüyüşüydü. Son gün gidip gitmeme konusunda bana fikrimi sordu. Ben de ‘gitmek istiyorsan gitmelisin’ dedim. Son anda motoruyla otobüse yetişti. O anın pişmanlığını çok yaşıyorum. Keşke ‘gitme’ deseydim. Gittiğinde otobüs kalkmak üzereydi. 10 arkadaşıyla birlikte hepsi ölüme gittiler. Patlamadan sonra uzun süre ulaşamadık. Sonra gazetelerdeki fotoğraflarda Nevzat’ı alanda, yerde yatarken gördük. Oğlum babasını, üzerindeki kıyafetinden tanımıştı. O zamana kadar hiç ağlamamıştı… O görüntüler asla unutulamaz. Bilye parçalarıyla dolu sigarası hala duruyor. Eşim öldüğünde 45 yaşındaydı. Hayal ettiklerini yaşayamadan gitti. Ona karşı kendimi borçlu hissediyorum.”
‘SONRASINDA HAYAT GÜZEL DEVAM ETMEDİ HİÇBİRİMİZ İÇİN’
Sayan, 10 Ekim katliamı sonrası açılan davaların 4 yıldır hala sonuçlanmamasına dair sorumuza ise “hiç şaşırmıyorum ki” diyor; “Maalesef böyle bir durumla karşılaşacağımızı biliyordum. Bütün aileler, devletin verdiği tazminatları ret ettik. Tazminatı aldığımızda davadan vazgeçmemiz gerekiyor. Böyle bir şeyi kabul etmemiz mümkün değil. Bu katliama sebep olanlar bugün olmazsa yarın cezasını çekecek. Katliamın yapılmasına göz yumarak oylarına oy kattılar. Hepimiz çok öfkeliyiz. Sadece ölenler değil hepimizin hayatını bitirdiler. Arkadaşlarımın bir kısmı hala vücudunda kurşunla yaşıyor. Sonrasında hayat güzel devam etmedi hiçbirimiz için.”
‘HALLEDERİZ DİYEN BİRİ YOK ARTIK’
Yeni bir hayata başladığı İzmir’i, sanatsal faaliyetlerin daha güzel yaşanabileceğini düşündüğü için tercih ettiğini ifade eden Sayan, burada açtığı atölyesinde özgürlüğü ve barışı simgeleyen eserler üreteceğini ifade ediyor:
“Taşınma süreci çok sıkıntılı geçti. Her şeyle tek başınıza mücadele ediyorsunuz. Yani hayatımda ‘hallederiz’ diyen biri yok artık. Bu nedenle güçlü olmak zorundayım ve bunu başardığımı düşünüyorum. Ben seramik ve çini dersi veriyorum. Yetişkinler de geliyor ama çocuklarla çalışmayı çok seviyorum. Çocuklar burada hayal etikleri her şeyi çamurun el verdiği şekilde ürettikleri malzemelere yansıtabilirler. Burada sosyalleşerek özgürce istedikleri şeyi yapabiliyorlar. Ben de özgürlüğü ve barışı simgeleyen eserler üretiyorum. İnsan özgür olmalı ki kendisini ifade edebilmeli; en iyi ifade etme yeri de sanatsal faaliyetler… Daha önce atölyede üretilen eserlerle çok sayıda sergi açtım, ama hedefim ilk kişisel sergimi açmak. Barışı, özgürlüğü, adaleti simgeleyen eserler üretmek istiyorum. Bu atölyeye ikimizin başarısı olarak bakıyorum. O yüzden benim için çok değerli. Amacım burada daha özgün çalışmalar yapmak. Çünkü burası Nevzat Sayan Atölyesi. Nevzat’la benim buluştuğumuz yer.” / DUVAR