Çoğu insanın günlük olarak kullandığı bir cümledir: "Psikolojim bozuk." Kimi mutlu olmadığı için söyler bunu, kimi istediği hayata sahip olmadığı için, kimi öfkelendiği için… Yani insan kendini mutlu hissetmediğinde, bunu anlatmak için kullanır bu cümleyi. Fakat gerçek anlamda nedir psikolojinin bozuk olması?
Üzüntü, öfke, hayal kırıklığı, yorgunluk, mutsuzluk… Bu duyguları ve daha fazlasını yaşamak insanın normal hayatının bir parçasıdır. Tüm bunlar gereksiz değildir, hayatımız ve kişisel gelişimimiz için önemli duygulardır. Fakat buradaki önemli nokta bu duyguların bizi nasıl etkilediğidir. İşte tam burada devreye bir terim girer: İŞLEVSELLİK.
Çoğumuzun yabancı olduğu bu terim, yani işlevsellik, yaşadığımız duyguların normal sınırlarda olup olmadığını belirler. Peki nedir işlevsellik? En basit şekliyle şöyle anlatabiliriz: Çalışabilmek, sevebilmek ve sosyal olabilmek. Eğer bunları yapabiliyorsak psikolojimizin bozuk olduğunu pek söyleyemeyiz. Tabi istisnalar hariç…
Günlük hayatımızın gerektirdiği yapmamız gereken işleri yapabiliyor muyuz? Yemek, içmek, uyumak ve temizlenmek gibi temel ihtiyaçlarımızı karşılayabiliyor muyuz? Çevremizdeki insanları, örneğin eşimizi, çocuğumuzu, annemizi, babamızı, arkadaşlarımızı sevebiliyor muyuz? Onlara ilgi gösterebiliyor ve onlarla olduğumuzda kendimizi iyi hissediyor muyuz? Etrafımızda arkadaşlarımız var mı? Onlarla sohbet edip paylaşımda bulunabiliyor muyuz? Öfke, üzüntü gibi olumsuz duyguları zaman zaman yaşıyor fakat bu duyguların kendimize ya da başkalarına zarar vermesine izin vermiyor muyuz ve bu duygular zamanla geçiyor mu? Bazen kötü hissetsek de bazen iyi hissedebiliyor muyuz? İşte tüm soruların cevabı "EVET" ise psikolojimizin bozuk olduğunu söylememiz pek doğru olmaz. En azından klinik anlamda…
Şimdi bu soruları sorarak kendimizi kontrol edelim. Hedefimiz hepsine "evet" cevabını verebilmek. Peki içlerinden birine bile "Hayır" diyorsak ne olacak? Bu da bir sonraki yazının başlığı olsun.
DERUNNAS / YAZDI
İLETİŞİM : https://www.facebook.com/derunnas.semdinli