Prof. Dr. Zeynep Sayın Balıkçıoğlu’nun “Cumhurbaşkanı’na hakaret ettiği” iddiasıyla işine son verilmesinin ardından, üniversiteden Prof. Dr. Christoph K. Neumann bu durumu istifa ederek protesto etti.
İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Christoph K. Neumann, üniversite yönetiminin Prof. Dr. Zeynep Sayın Balıkçıoğlu’nu işten çıkarmasını istifa ederek protesto etti.
Bilgi Üniversitesi rektörüne bir istifa dilekçesi yazan Prof. Dr. Neumann, dilekçesinde, “Başında bulunduğunuz müesseseye münasip bir isim bulmak elbet ki size düşer, ancak Bilgi’yi üniversite olmaktan çıkardınız. Bu anlamda Bilgi Üniversitesi artık yoktur” dedi.
Prof. Dr. Neumann, yönetimden bir de ‘ricada’ bulunarak, “akademik-ozgurluk adresinde bulunan metni çevrimiçinden çıkartmak için gerekli talimatı verir misiniz? Millet aldanmasın!” dedi
Neumann’ın üniversitenin rektörü Prof. Dr. Mehmet Durman’a hitaben yazdığı dilekçe şöyle:
“Sayın Rektör,
İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin ağ sitesinde yayımlanan “önemli bir duyuru”ya göre, başında bulunduğunuz müessese, bazı medya haber ve yorumlarına ittibâen Prof. Dr. Zeynep Sayın Balıkçıoğlu ile ilişiği kesmiştir.
Zeynep Hanım’ın ders esnasında ilettiklerinden cımbızla çıkarıldığı belli olan ifadatı hakkında bir şey söylemek, onları bir eleştiriye tabi tutmak, kâfi bağlamı sağlamadan zordur. Kendi hesabıma, TC Cumhurbaşkanı’nın icraat ve şahsına dair medyada yansıtılan sözlerini siyaseten gerekli eleştiricilikten yoksun, fazla müsamahakâr, kavram bakımından zayıf, ayrıca tutumu bakımından elitist bulduğumu söyleyebilirim. Ne var ki, ilgili dersin gidişatını bilmeden varılırsa benim veyahut başka birinin Zeynep Hanım’ın sözlerini şöyle veya böyle ‘bulmasının’ herhangi bir kıymeti yoktur. Söylediklerinin olası hukukî veçheleri üzerine karar vermekse mahkemelerden başka kimsenin işi olamaz.
“Sayın Rektör,
2002 ile 2008 arasında Tarih Bölümü’nün tam zamanlı bir öğretim üyesi vasfıyla, 2008’te Münih Üniversitesi’nde Türkiyat profesörlüğüne geçtikten beri her sene bahar aylarında ders vererek İstanbul Bilgi Üniversitesi’ne mensubiyetimi devam ettiriyorum. Toplumdan kopuk olmayan, zor konularda aksî görüş ve duruşlara imkân veren, meşhur ‘Ermeni Konferansı’nda olduğu gibi kurumsal şahsiyetiyle de akademik özgürlüğünü yaşatmaya çalışan Bilgi Üniversitesi’ni (bazen sevinçle, bazen de ‘her şeye rağmen’ olarak tavsif olunabilen hissiyat içinde) takdir, kendimi de ‘Bilgili’ addederdim. Bu tavrıma zemin, başında bulunduğunuz müessesenin bir zaman sahip çıktığı akademik özgürlüklerdi.
“Zeynep Hanım’ı derslerde ifade ettikleri görüşlerinden dolayı sorgusuz sualsiz Bilgi’den tardetmek akademik hürriyetlerin varlığıyla bağdaşmıyor. Zeynep Hanım’a reva görülen muamele, siyasî takibattan başka bir şey değildir. (Bir biliminsanından ‘ilgili kişi’ diye sözetmenin Türkçede cari olan teamüllere göre tam bir edepsizlik teşkil ettiğini ayriyeten ifade edeyim.) Adı geçen hürriyetlerin var olmadığı bir yer, üniversite olarak nitelendirilemez. Başında bulunduğunuz müesseseye münasip bir isim bulmak elbet ki size düşer, ancak Bilgi’yi üniversite olmaktan çıkardınız. Bu anlamda Bilgi Üniversitesi artık yoktur.
“Bana da, başında bulunduğunuz müessesede bir daha ders vermeyeceğimi ifade etmek kalıyor. Bir de bir rica: akademik-ozgurluk adresinde bulunan metni çevrimiçinden çıkartmak için gerekli talimatı verir misiniz? Millet aldanmasın!
Saygılarımla”.