Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk, Türkiye’de kutuplaşma yaşandığını söyledi ve “Ne yazık ki devletin en tepesindeki kişiler de, köşe yazarları da kutuplaşmadan medet umuyor” dedi.
Son kitabı “Kırmızı Saçlı Kadın”la ilgili Zaman’dan Zehra Onat’a konuşan Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk, gündeme dair de değerlendirmelerde bulundu.
Orhan Pamuk, Türkiye’deki kutuplaşmaya dikkati çekti, “Utanç verici bir baskı var ama karamsar değilim” dedi.
Pamuk’un, Barış İçin Akademisyenler’in bildirisinden tutuklu gazetecilere ve bölgede süren operasyon ve ablukaya dek bazı değerlendirmelerde bulunduğu söyleşisinden öne çıkan bazı başlıklar şöyle:
“Akademisyenler bana kalırsa kusuru olan bir bildiriye imza attılar. Ben kendim de pek çok bildiriye imza attım, önüne bir şey geliyor, hepsini okumuyorsun, tıklıyorsun işte. Akademisyenlerin barış olsun diye kusuru olan bir bildiriyi imzalamasına ‘Ben sana bunun hesabını soracağım, bunu nasıl yaparsın, burada bunu mu kast ediyorsun, bunun hizmetine girmişsin’ gibi vatan haini diyerek onların aşağılanmasını, ezilmesini yanlış buluyorum. Ayrıca bu üniversitelere herkesin çocukları gidecek. Çok da para kazanmıyorlar, öğretim üyesi olacağım diyen insanın daha gençliğinde bir idealizmi var, kitaplarla bilgiyle yaşayacak. Şimdi onun burnunu sürteceksin. Senin ona yaptığını o da öğrencisine yapacak. Böyle otoriter toplumda, o buna vurur, bu ona vurur.
Böyle bir toplum mu istiyoruz? Yoksa böyle bir şey olmuş, geç, üzerinde durma, idare et, daha hoşgörülü ol, daha geniş ol, kendine güven. İşte seçimi kazanıyorsun, yüzde 50 aldın, daha ne istiyorsun, daha kimi döveceksin!.. Bilakis bu kadar baskıcılıkla artık yavaş yavaş oy kaybedersin. Biraz daha gülümser olsan, yumuşak olsan oyun düşmez. Ama bunu da artık ben mi söyleyeceğim.”
“Düşünce özgürlüğüne iki türlü saldırı var. Bir açıkça Ahmet Hakan’a olduğu gibi, adam dövmek, tehdit etmek, mahkemeye çağırıp ifadesini almak, dava açmak sonra da hapse atmak gibi, bir de kontrol ederek, gazete sahiplerinin başka işleri var, o işler üzerinden, vergi üzerinden kontrol etmek… Olumlu görmemiz gereken bir gelişme de var. Onlar da web siteleri. Ne kadar Hasan Cemal’i işten atarsanız atın, Hasan Cemal yine de bir şekilde yazıyor. Ve merak ediyor, okuyorsun.
“Hükümetin kontrol ettiği haberleri insanlar oturup çok da izlemiyorlar diye düşünüyorum. Evet, cumhurbaşkanına ne desen hakaret oluyor. Adını vermeden de söylersin aynı şeyi. Yasak olan yerde edilen sözün de kıymetli oluyor. Sen de bahsetme, resmini basma, söyleyeceğini yine söyle. Utanç verici bir baskı var ama karamsar değilim.”
“Orada bir savaş var. Orada iki tane ordu oluşmuş durumda. Hem Türk askerleri, hem de oradaki yerel savaşçılar ölüyor. Bunlar için üzülüyoruz, barış gelmesini istiyoruz.
“1970’lerde sokakta adam öldürülmesinden kastım, bugün PKK ile savaşırken ya da Güneydoğu’daki ölümler gibi ölümler değil, bilmediğin sebepten dan dun seni öldürüveriyorlar işte. O başka bir şey.”
“Eskiden İngiltere’de meşhur bir İngiliz düşünürün söylediği bir şey var, ‘iki millet vardır İngiltere’de, yukarı sınıf, aşağı sınıf.’ Bizde de şimdi kutuplaşma var. Ne yazık ki devletin en tepesindeki kişiler de, köşe yazarları da kutuplaşmadan medet umuyor. Ben bundan memnun değilim. Türkiye’nin çok yüksek potansiyeli var. Kutuplaşmayla değil, bir ütopyayla, inançla… Zenginleşme önemli bir şey ama tek bir ideal de olamaz bu. Zenginleşmenin yanında özgürleşme, kültürel çeşitlilik, birey haklarına saygı, düşünce özgürlüğü bunlar da önemli.”