Meclis Genel Kurulu'nda DBP'li belediyelere kayyum atamanın önünü açacak olan Torba Yasa görüşmelerinde konuşan HDP Milletvekili Osman Baydemir, belediyelere kayyum atamanın sömürge hukuku anlamına geldiğini söyledi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Urfa Milletvekili Osman Baydemir, Meclis Genel Kurulu’ndaki Torba Yasa teklifine dair görüşmelerde söz aldı.
Baydemir, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) belediyelerine kayyum atamanın önünü açacak olan düzenlemeye ilişkin açıklamalarda bulundu.
Belediyelere kayyum atanmasını sağlayan kanun tasarısının yasallaşması durumunda yeni fay hatları açacağını söyleyen Baydemir, yasayla DBP’li belediye başkanlarının tamamının görevden alınacağını belirterek şunları ifade etti:
“O zaman soruyorum size: egemenlik kayıtsız şartsız milletin midir? Bu yasa geçtikten sonra, ben açık ve net söylüyorum, Kürt coğrafyasında DBP’li tek bir belediye başkanı dışarıda kalmayacak, tamamı görevden alınacak. DBP’li neredeyse tek bir meclis üyesi kalmayacak. Hepsi içeri alınacak, hepsi görevden alınacak ve yerine kayyum atanacak.”
Genel Kurul’da salonunda yer alan “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” yazısını gösteren Baydemir’in konuşmasından satır başları şöyle:
“Peki, buradaki yazı doğru mu, değil mi; Allah’ınıza, dininize, imanınıza, kitabınıza bu yazı doğru mu, yalan mı? Ben size soruyorum: Egemenlik kayıtsız şartsız milletin midir? Yalan. Egemenlik kayıtsız şartsız milletin olsa, halkın yüzde 76’sının, yüzde 80’inin, yüzde 52’sinin, her neyse yüzde 55’inin oyuyla seçilmiş olan belediye başkanını İçişleri Bakanı nasıl görevden alabiliyor? O da yetmiyor, belediyenin mal varlığına valilik el koyabiliyor, bakanlık el koyabiliyor. Bu nedir Allah aşkına? Eğer biz bilmiyorsak kuliste gelin bize anlatın, bu nedir?
“Bizim algıladığımız ne biliyor musunuz? Bunun adı sömürge hukukudur, sömürge hukuku. Bir vali yetmiyor, bir diğer valiyi atıyorsunuz büyükşehir belediyesine. İlçe belediyesine bir başka kaymakamı atıyorsunuz; tabiri caizse bir başka şefi atıyorsunuz.
“Çok açık ve net, bu bir darbe hukukudur, bu bir sömürge hukukudur, bu aynı zamanda şiddete davettir. Yapmayın. Bugün bizim yapmamız gereken şiddeti tahrik etmek, teşvik etmek değil, şiddeti durdurmaktır.
“Kayıtsız ve koşulsuz, HDP olarak şiddete karşıyız kimden gelirse gelsin çünkü şiddetin bizi götürebileceği sağlıklı, sıhhatli bir liman yoktur. Bundan sonraki şiddet çok açık ve net söylüyorum halklarımızı, daha açık bir ifadeyle Kürtleri, Türkleri, Sünnileri, Alevileri, diğerlerini, ötekileri karşı karşıya getirme riskini barındıran bir şiddettir. Cunta -şükürler olsun ki- başarılı olmadı ama şu andaki üst akıl Türkiye’yi iç savaşa götürmekte kararlı, ısrarlı. Biz bunu anlamıyoruz, biz buna anlam veremiyoruz.
“Belediyelere kayyum atamak, sömürge valisi atamak demektir. Bu çatı altında, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, Kürt halkına ‘Ey Kürtler, sizin yeriniz yoktur’ demektir. Kürtler ne yapacak o zaman, ben sorarım size. Ne yapacak? Ne yapmalı? Siz Kürt olsanız ne yaparsınız? Bunca işkence, bunca çabaya rağmen, bunca el uzatmaya rağmen ötekileştirme, dışlama… Nedir bunun çaresi? Çok açık ve net söylüyorum: Bunun çaresi kavga değil; milliyetçilik, ırkçılık zırhından, zihniyetinden sıyrılmaktır; tarihten dersler çıkarmaktır.
“Gelin hep beraber ezber bozalım: Kürt sorununun çözümü siyasidir ve zemini parlamentodur. Gelin bir kez daha ezber bozalım, hep beraber ezber bozalım. Bu sorunun adı, Kürt ve Kürdistan sorunudur. Kürt ve Kürdistan sorununun çözümü siyasidir. Zemini Parlamento’dur, diyalogdur, ortak paydalarda buluşmaktır. Şiddet değildir.”