Kobanê davası, savunmaya getirilen kısıtlama nedeniyle protestoyla başladı. Duruşmada mahkemeyi protesto eden avukatlar iki kez salonu terk etti. Demirtaş, “128 milyar nerede?” yazılı kağıt gösterdi.
HDP’nin önceki Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında bulunduğu 28’i tutuklu 108 kişi hakkında açılan Kobanê davası, Ankara 22’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlandı.
Mahkeme heyetinin salona gelmesinin ardından başlayan duruşmada, mahkeme başkanı dışarıda kalan avukatların salona alınması taleplerine karşılık vermedi. Salonda bulunan avukatlar alkışlarla ve sıralara vurarak bu durumu protesto etti. “Covid nedeniyle alabileceğimiz insan sayısı belli” diyen mahkeme başkanı, kararın “güvenlik ve pandemi nedeniyle” uygulandığını savundu.
Ancak avukatlar savunma hakkının engellendiğini belirterek itirazlarına devam etti. Mahkeme başkanı bunun üzerine cübbesiz kişilerin salondan çıkarılmasını istedi. Bu duruma itiraz eden avukatlara da, “Duruşma düzenini bozanı dışarı alırım” yanıtı verildi. Mahkeme heyetinin tutumu üzerine avukatlar alkışlı protestoda bulunarak, duruşma salonunu terk etti.
Tüm avukatlar salondan ayrıldıktan sonra mahkeme heyeti yargılamaya devam etti. Savunma olmadan yargılama yapılmayacağı itirazları ise karşılık bulmadı ve yargılanan siyasetçilerin kimlik tespitine başlandı.
Avukatlara, SEGBİS ile duruşmaya bağlanan Selahattin Demirtaş da alkışla destek verdi. Avukatların mahkeme heyetini protesto ederek salondan ayrılmasının ardından davanın sanıkları da, kimlik tespiti için sorulan sorulara salonda savunma olmadığı gerekçesiyle yanıt vermedi.
SEGBİS’le bağlanan ve salonda bulunan HDP’liler de, mahkeme başkanının kimlik tespitine ilişkin sorularını yanıtsız bırakarak şunları söyledi:
Alp Altınörs: CMK hükümleri açıktır. Ben her hususta avukatlarımın yanımda olmasını istiyorum. Aynı şekilde CMK’ya göre müdafii desteği alma hakkım var. Avukatım olmadan kimlik tespitini yapmak istemiyorum.
Ayla Akat: Bu koşullarda sorduğunuz sorulara cevap verebilmem mümkün değil. Şu an Türkiye siyaset tarihinin en önemli davalarından biri görülüyor. Bu dosya savunma makamı yerine oturmadığı için eksik başlamıştır. Yapmanız gereken ikinci sırada olan güvenlik personelinin çıkarılması, oranın savunmaya ayrılmasıdır.
Ayşe Yağcı: Avukatım olmadan kesinlikle sorulara cevap vermeyeceğim.
Berfin Özgü Köse: Avukatlarım olmadan mahkemenin hiçbir aşamasında herhangi bir beyanda bulunmak istemiyorum”
Gülfer Akkaya: Avukatlar alınmadan konuşmak istemiyorum.
Emine Ayna: Avukatların bu salondan gitmesinde mutlaka haklı bir gerekçeleri vardır. Sorularınızın hepsinin cevabı iddianamede var.
Emine Beyza Üstün: Avukatlarım salona alınıncaya kadar sorularınız yanıtsız kalacak. Sizi hukukun ilkelerini uygulamaya devam ediyorum.
Figen Yüksekdağ: Savunma hakkının eksiksiz biçimde yerine getirilmesi gerekiyor. Burası, savunma hakkına riayet edilmemesi yoluyla bu davanın nasıl bir rol oynadığı ve oynayacağının işaretlerini gösterdi. Bu husus konusunda hukuk kurallarında biri de savunma haklarının eksiksiz yerine getirilmesidir. Avukatların salonda hazır bulundurulmasını istiyoruz. Bu şekilde yargılamaya geçilemez. (Yüksekdağ’ın mikrofonu kapatıldı.)
Sebahat Tuncel (Mahkeme salonunda): İyi niyetle gitmez bu iş, hukukla gider. Hukuk hepimizi bağlar. Siz kendi hukukunuza uymuyorsunuz. Benim avukatlarımın burada olması gerekiyor.
Gültan Kışanak: Yüz yüzelik ilkesine riayet edeceksiniz. Ne kimse kimseyi görüyor, ne sizi görüyoruz. Bir de avukatlarımızı salondan çıkardınız. Saray’ın talimatıyla karar verilmiştir. Bu dava taraflı ve bu tiyatroda biz olmayacağız. Hukuk kurallarına uymuyorsunuz. Yüz yüzelik ilkeleri yerine getirilmemiştir. Dava hükme bağlanmıştır, Saray’ın talimatlarıyla hüküm veriyorsunuz. Siz hukuka hukukun temel ilkelerine riayet etmediğiniz sürece sorularınıza cevap vermeyeceğim
Gülser Yıldırım (Kürtçe konuştu, duruşma salonunda bulunan tercüman Türkçe’ye çevirdi): Duruşmayı izliyorum, hukuk namına bir şey görmüyorum. Bu nedenle de sorulara cevap vermek istemiyorum. Bu mahkeme talimatla kurulmuştur, bu nedenle de bu mahkemenin sorularına cevap vermeyeceğim. Kimlik bilgilerim de zaten önünüzde var, bana sormanıza gerek yok.
Günay Kubilay: Ben savunma hakkımı istiyorum. Avukatlarım olmaksızın konuşmayı düşünmüyorum. Avukatımı istiyorum. Kapıları açarsanız hepsi gelecek. Mahkeme başkanı olarak bir prestij sorunu haline getirmeyin.
Mesut Bağcık: Avukatlarım olmadan hiçbir soruya cevap vermeyeceğim.
İbrahim Binici: Avukatlarım olmadan hiçbir sorunuza cevap vermiyorum.
İsmail Şengül: Avukatlarım olmadan hiçbir aşamada sorulan sorulara cevap vermek istemiyorum.
Nazmi Gür: Sizi hukuka davet ediyorum.
Sırrı Süreyya Önder: Avukatlarım olmadan cevap vermeyeceğim.
Mahkeme başkanının sanık açıklamaları sırasında “mikrofonu kapatın” demesi üzerine alkışlarla protesto başladı. “Savunma hakkı engellenemez” sloganları atıldı. Sanıklar da mahkeme başkanına sırtlarını döndü.
.
Duruşmanın görüldüğü salon önünde bir araya gelen avukatların açıklamasını polis engellemek istedi. Yaşanan tartışmanın ardından açıklama yapan Diyarbakır Barosu eski Başkanı Avukat Mehmet Emin Aktar, avukatların savunma görevlerini bağımsızca yapacağı koşullar yaratılmadan duruşma salonuna dönmeyeceklerini belirterek, şunları ifade etti:
“Biz mahkeme başkanından dışarıdaki arkadaşlarımızın alınmasını istedik. Birçok yasal olmayan keyfi gerekçelerle almayacağını söyledi. Almazsa bizim de devam edemeyeceğimizi, çünkü savunma niteliğinin bozulduğunu ve duruşma salonunda kalamayacağımızı ve beyanımızın zapta geçirilmesini istedik. Mahkeme bunu da reddetti. Söz hakkı vermeksizin kimlik tespitine geçmeye başladı. Kimin müdafisi var kimin yok bilmeksizin bunu yapmaya çalıştı. Biz bu hukuksuzluğa ortak olmamak adına içerideki meslektaşlarımızla dışarıya çıktık. Bu davada savunma görevini üstlenen avukatların, tümü bu salonda ya da uygun görülecek başka bir salonda savunma görevlerini bağımsızca yapacağı koşullar yaratılmadığı sürece duruşma salonuna dönmeyeceğiz.”
HDP’nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da kimlik tespitiyle ilgili sorulara yanıt vermedi. Selahattin Demirtaş şunları söyledi:
“Buraya susmaya değil konuşmaya geldik. Yargılanmaya değil, yargılamaya geldik. Avukatların sayısı belliydi. Her bir sanık için 3 avukat olsa da 100’den fazla avukat olacaktı. Mahkeme salonunun kalabalık olacağı önceden belliydi. Bu sorunu çözebilirdiniz. Gerçekten yargılamanın devam etmesini istiyorsanız ara verip bu sorunu çözebilirsiniz. Bilgilerimizi tabii ki mahkemeye vereceğiz. Sormak istediğiniz her türlü soruyu sorabilirsiniz, biz de savunmamızı yapacağız. Yıllardır yargılama yapıyorsunuz. Bizi onlarla karıştırmayın. Sesinizi yükseltmeyin. Karşınızda çocuk yok. Türkiye’nin üçüncü büyük partisinin meclis grubu eşbaşkanları karşınızda. Her ne kadar sanık sandalyesinde otursak da halkın iradesini temsil ediyoruz. Bizler medeni insanlarız. Daha önce darbecileri yargıladınız, bilemem nasıl yargıladınız. Ama bize o muameleyi uygulayamazsınız. Bir duruşma salonunda avukatların bulunması gerekir. Yargılama usulen uygun gibi gözüksün istiyorsanız avukatlar girsinler. Ben orada değilim. Yanımda avukat yok, duruşma salonunda avukat yok. Şu anda duruşma salonunda aleyhime bir şey tespit etme şansım yok. Baskı ortamında yargılamayı yapsanız da avukatların buraya girmesi gerekiyor.”
Selahattin Demirtaş’ın SEGBiS kamerasına gösterdiği kağıtlardan birinin üzerinde de “128 milyar dolar nerede” yazılı olduğu görüldü.
Demirtaş açıklamalarına karşın mahkeme başkanının kimlik tespiti için soru sormasına tepki gösterdi, “Cevap vermeyeceğim. Biz size değil cevap vermek günahımızı bile vermeyiz” dedi.
Selahattin Demirtaş iddianame okunurken de, “Söz talebim tutanağa geçsin, ara karar verilsin” yazılı bir kağıt tuttu.
Duruşmanın başında yer sıkıntısı nedeniyle salona alınmayan avukatlar dahil tüm avukatlar duruşma salonuna geri döndü. Bazı avukatlar ayakta kaldı. Avukatlar salona döndükten bir süre sonra duruşmaya ara verildi.
Duruşma saat 14.00’te tekrar başladı. Avukatlar iddianame okunmadan önce usule ilişkin itirazlarda bulundu, reddi hakim talebinde bulundu. Demirtaş ve Yüksekdağ da SEGBiS ile bağlandıkları cezaevlerinden kameraya “Söz istiyorum” yazılı kağıtlar gösterdi. Ancak mahkeme başkanı iddianamenin okunması talimatını verdi. İddianame okunurken avukatlar ayakta alkışlarla protesto etti. HDP yönetici ve milletvekilleri de bu durumu alkışlarla sıralara vurarak protesto etti.
Avukatların bu itirazlarına karşın iddianamenin okunmasına devam edildi. Yaklaşık 20 dakika süren alkışlı protesto sonrası tüm avukatlar ikinci kez salonu terk etti.
Bu arada mahkemeden ilk çizimi de, Ercan Altuntaş yaptı. HDP’nin sosyal medya hesabından paylaşılan çizimler şöyle:
Öte yandan duruşma öncesi polisin engelleme çabalarına karşın açıklama yapan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Kobanê davasının bir ‘kumpas ve siyasi intikam davası’ olduğunu söyledi.
Sincan Cezaevi kampüsü içinde yer alan duruşma salonunda görülen dava için olağanüstü güvenlik önlemleri alındı. HDP yöneticileri, milletvekilleri ve partililer arama noktalarından geçtikten sonra duruşma salonunun önüne gelebildi.
Duruşma öncesi HDP Eş Başkanları’nın açıklama yapması planlandı. Ancak parti yöneticileri ile basın mensupları arasına yerleşen polis kalkanları kaldırarak görüntü alınmasına izin vermedi.
Polis ile partililer arasında basın açıklaması yapılması için görüşmeler sürerken, bu kez alana servis araçları getirildi. Basın mensuplarının önü bu kez servis araçlarıyla kapatılarak, görevlerini yapmaları engellendi.
Engellemelere karşın HDP Eş Başkanı Mithat Sancar kısa bir açıklama yaptı. Sancar’ın açıklaması cep telefonları ile çekildi.
Duruşma öncesinde Sincan Cezaevi kampüsü önünde konuşan Sancar, davayı ‘kumpas davası’ olarak niteleyerek şunları söyledi:
“Kobane davası denen siyasi kumpas davasının ilk duruşması biraz sonra başlayacak. Duruşma başlamadan önce burada bir araya gelip bir açıklama yapmak istiyorduk ama gördüğünüz gibi aramıza duvar ördüler. Bu, hakikatten korktuklarının bir başka göstergesidir. Sesimizi bastırabileceklerini sanıyorlar ancak yanılıyorlar. Bu davada da bizi sindirebileceklerini düşündüler ama yanıldıklarını bundan sonra da göstereceğiz.
Bu bir siyasi kumpas davasıdır. Türkiye’deki barış arayışını, özgürlük özlemini ve demokrasi umudunu bitirme arayışıdır. Biz de özgürlük için, demokrasi için, hakikat için direnmeye devam edeceğiz.
Bu bir siyasi intikam davasıdır aynı zamanda. 2014 yılında IŞİD’in Kobanî’de yenilmesinin sonuçlarını hazmedememiş bir iktidarın öfkesinin ürünü olan bir davadır. HDP’nin bu iktidara yaşattığı yenilgilerin yarattığı öfkenin ürünü olan bir intikam davasıdır. Bunu hep birlikte boşa çıkaracağız. Bugün burada bulunan, yurt dışından gelen ve Türkiye’den buraya duruşmaya gelen bütün dostlara hoş geldiniz diyoruz. Bu kumpas davasını boşa çıkaracağız, demokrasi mücadelesini büyüteceğiz, iktidarın hesaplarını bozacağız ve bu ülkeyi bu otoriter tasalluttan hep birlikte mutlaka kurtaracağız. Kimsenin bundan şüphesi olmasın. Burada hakikat yalanı, inanç korkuyu yargılayacak. Cesaret bu salonlardan bütün Türkiye’ye yayılacak, bütün dünyaya ses verecek. Buradan duruşmayı izlemeye geçiyoruz. Geldiğiniz için hepinize teşekkür ediyoruz.”
HDP’lilerin açıklama yapmasına izin vermeyen polis ve askerler, yaklaşık bir saat sonra cezaevi önüne gelen Emniyet Teşkilatı Vazife Malulü ve Şehit Aileleri Vakfı üyesi bir grubun elinde pankartlarla açıklama yapmasına ise engel olmadı.
.
Ellerinde bayrak taşıyan grup, HDP aleyhine suçlayıcı sloganlar attı.
İzleyicilerin ve avukatların bir kısmının salona yerleşmesinin ardından 60’dan fazla avukattan, duruşmayı izleyici salonundan takip etmeleri istendi. Avukatların itirazı üzerine arbede yaşandı. 200’ün üzerinde avukatın hazır bulunduğu duruşmayı yurt dışından gelen temsilci ve heyetler, kadın ve gençlik örgütleri, STK ve sendika temsilci ve yöneticileri takip ediyor.
ESP Eş Genel Başkanı Şahin Tümüklü, DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, HDK Eş Sözcüleri İdil Uğurlu ve Sedat Şenoğlu, EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk, TİP Genel Başkanı Erkan Baş, TİP Milletvekili Ahmet Şık da duruşmayı izleyen siyasetçiler arasında.
.
HDP yetkililerinin verdiği bilgiye göre 1200 avukat savunmayı üstlenmek amacıyla dava kapsamında yetki belgesi sundu. Yetki belgesi sunanların dışında çok sayıda avukat da davayı takip edecek. Adalet İçin Hukukçular, Avukat Dayanışması, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Çağdaş Avukatlar Grubu (İstanbul ve İzmir), Demokrasi İçin Hukukçular, Kartal Hukukçular Derneği, Katılımcı Avukatlar, Toplumsal Hukuk, Sosyal Hukuk, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Özgürlükçü Demokrat Avukatlar gibi hukuk kurumları davayı yakından takip edecek.
İzmir, Diyarbakır, Van, Şırnak, Urfa, Dersim, Hakkari, Ağrı, Bursa, Mardin barolarından başkan ve temsilci düzeyinden davaya katılım sağlanacak ve katılımcı barolar hem destek hem de gözlemci sıfatıyla duruşmalarda yer alacak.
Avrupa Parlamentosu Sosyalistler & Demokratlar Grubu’nda bulunan İsveç Sosyal Demokrat Parti ve İtalya Demokratik Partisi, Avrupa Parlamentosu Avrupa Özgür İttifakı/Yeşiller Grubu’nda bulunan Fransa Halklar ve Bölgeler Dayanışma Partisi ve Galiçya Ulusal Bloku (BNG), İlerici Enternasyonel bileşenlerinden Yunanistan MeRA25 Partisi ve Polonya Sol Parti (Razem), Fransa Sol Parti, Katalonya Cumhuriyetçi Sol Parti, Katalonya Halk Birliği Partisi (CUP), Birleşik Bask Partisi (EH Bildu).
Kobane davası için 15 baro başkanı ortak çağrı yaptı. Yargılamada hukuk devleti ilkesi ve AİHM kararının gözetilmesini isteyen baro başkanları, yargılananların serbest bırakılmasını talep etti.
Adıyaman, Ağrı, Batman, Bingöl, Bitlis, Tunceli, Diyarbakır, Hakkari, Kars, Mardin, Muş, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak ve Van Baro başkanlarının ortak imzasıyla yayınlanan açıklama şöyle:
“Selahattin Demirtaş’ın 4 Kasım 2016 tarihli ilk tutukluluğunun sona ermesi sonrası bu davaya konu soruşturma kapsamında benzer isnatlarla 20 Eylül 2019 tarihinde yeniden tutuklanması, yargının siyaset kurumu üzerinde bir müdahale aracı olarak kullanıldığını ortaya koymaktadır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi 22 Aralık 2020 tarihli Selahattin Demirtaş/Türkiye (2) kararında; 4 Kasım 2016 tarihli ilk tutuklama kararı ile 20 Eylül 2019 tarihli ikinci tutuklama kararının birbirinin devamı olduğunu, aynı deliller ve aynı olgusal temellere dayandığını, bu delillerin makul şüphe için yeterli olmadığını, başvurucunun siyasi saiklerle tutuklandığını ve aynı saiklerle tutukluluğunun sürdürüldüğünü, son tutuklama kararının da bu saike hizmet ettiğini tespit ederek Sözleşme’nin özgürlük ve güvenlik hakkını düzenleyen 5/1-c ve 5/3 maddelerinin, Ek 1 Numaralı Protokol’ün 3. maddesinde düzenlenen serbest seçim hakkının, Sözleşme’nin 10. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğünün ihlâl edildiğine; bununla birlikte tutukluluğunun siyasi saiklere dayanması gerekçesiyle Sözleşme’nin 5. maddesi ile bağlantılı olarak Sözleşmenin 18. maddesinin ihlâl edildiğine ve Sözleşme’nin 46. maddesi uyarınca derhal serbest bırakılmasına karar vermiştir.
Karar sonrası AİHM kararlarının uygulanmasını denetlemekle yükümlü olan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi de yaptığı açıklamada, Selahattin Demirtaş’ın hak ihlaline uğradığı ve derhal serbest bırakılması gerektiğine yönelik AİHM kararının Haziran’a kadar uygulanmasını talep etmiştir.
AİHM kararına göre Selahattin Demirtaş yargılaması yargının siyaset kurumu üzerinde bir müdahale aracı olduğunun güçlü işaretlerini taşıdığından henüz yargılama başlamadan büyük bir meşruiyet kriziyle karşı karşıyadır. Bu krizin çözümü için öncelikle Selahattin Demirtaş dahil dosyadaki tutukluların serbest bırakılması ve Türkiye’nin uymayı taahhüt ettiği Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümleriyle AİHM kararlarına uyulacak yeni bir sürecin başlatılması gerekmektedir. Aksi taktirde hukuk devleti ilkesinin onarılamayacak bir biçimde ağır yara alacağı bir dönemin yaşanacağı ve bu durumun da demokratik toplum düzenine zarar vereceği kuşkusuzdur.
Biz aşağıda imzası bulunan Barolar; yargılamada hukuk devleti ilkesi ve AİHM kararının gözetilmesini ve yargılananların serbest bırakılmasını talep ediyoruz.”
CHP de davayı Meclis İnsan Hakları Komisyonu üyeleri Sezgin Tanrıkulu, Ali Haydar Hakverdi, Servet Ünsal ve Parti Meclisi’nden Semra Dinçer’in olduğu 4 kişilik heyetle takip ediyor. / DUVAR