Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Belçika’nın başkenti Brüksel’in ardından Hollanda’nın Amsterdam kentinde temaslarda bulundu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Tekin Bingöl ve Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in de eşlik ettiği Kılıçdaroğlu, Hollanda’da ilk olarak Sivil Toplum Kuruluşu (STK) temsilcileriyle bir araya geldi, ardından Avrupa Parlamentosu (AP) milletvekili Emine Bozkurt ile de bir görüşme yaptı.
Kılıçdaroğlu, daha sonra partisinin düzenlediği programda yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Eğitimde geldik duvara dayandık. Ekonomide ne olacağımız belli değil. Dolar 3 lirayı aştı. Dış politika başlı başına sorun. Ortadoğu kaynıyor. 2 milyon 375 bin Suriyeli mülteci Türkiye’de. Avrupa, bu mülteciler sorununu yeni fark ediyor. Mülteciler ne zaman ki Avrupa’nın kapılarına dayandılar, şimdi soruyorlar. ‘Ne olacak mülteciler’ diye.
“Bu kadar Suriyeli mülteci Türkiye’ye gelince neden uyarmadınız, ses çıkarmadınız? Neden Suriye’deki iç kavgayı sona erdirmediniz? Suriyeli mülteci Türkiye’nin sorunu olmaktan çıkmıştır. Avrupa’nın da sorunudur. Sorunun temel çözümü Suriye’de iç savaşı bitirmektir.”
“Sizden sadece bir şey bekliyorum.1 Kasım’da sandığa gideceksiniz. Bir kişi olarak değil en az 4 kişi ile sandığa gideceksiniz. Türkiye’nin büyümesi için sandığa etkin gideceğiz. ‘Bir tek oyla bir şey olmaz’ diye düşünmeyin. Bir oy altın değerinde.
“Demokrasinin temel kuralı oy kullanmaktan geçer. Slogan atıyorsunuz; Başbakan Kemal… İyi güzel de bunun bir tek yolu var. Oy vereceksiniz. Ülkeyi bir beladan kurtarmak zorundayız. Bir dikta yönetiminden Türkiye’yi kurtarmamız gerekir.”
Kılıçdaroğlu, 30 yıldır Türkiye’de Kürt sorununun çözülemediğini belirterek bunun sorumlusu olarak siyasilerin görevlerini yapmamalarını gösterdi.
“İşi askere havale ediyorlar ‘çöz’ diye. Bu sorun silah ile çözülmez. Bu ne ile çözülecek? Bu toplumsal uzlaşma ve akılla, mantıkla, ortak dayanışma ile çözülecek. Birlik, beraberlik ve kardeşlik ile çözülecek. Yüreğimizden hissettiğimiz acı ile ülkemizde analar ağlıyor. Yazık değil mi?
“Her gittiğim şehit cenazesinde anne şunu söylüyor: ‘Başka acılar olamasın. Başka anneler ağlamasın’ diyorlar. Biz, önce ‘insan’ diyoruz ve insanı seviyoruz. Emin olun çok ayrıştık, çok bölündük. Komşumuz hangi etnik kimlik ve inançta diye sorgulamaya başladık.”
“7 Haziran’da seçimler oldu, 13 yıllık baskıcı yönetim iktidar olamadı. Aslında 7 Haziran’da demokrasi kazandı. Koalisyon için bize geldiler, ‘4 yıllığına hükümet kuralım’ dediler. Bize görüşmelerin sonunda ‘4 yıllık hükümete gerek yok, 3 aylık seçim hükümeti kuralım, arkasından seçime gidelim’ dediler. Biz de kabul etmedik.
“Toplumun önüne bir tablo koydular. ‘Tekrar seçime gideceğiz’ dediler. Ne için? Acaba tek başına tekrar iktidar olabilir miyiz! diye. Ve ardından terör başladı. Gencecik insanlar öldürülüyor. Şimdi diyorlar ki ‘bak gördünüz mü, biz tek başına iktidar olsa idik, bize 400 milletvekili verseydiniz bu terör olmazdı’ diyorlar. Dolar bu kadar yükselmezdi. Ekonomide bu kadar istikrarsızlık olmazdı.
“Yani vatandaşa diyorlar ki ‘ya bana oy verirsiniz, ya bu belaya katlanırsınız.’ Ben de vatandaşıma diyorum ki, sana oy yok kardeşim. Bu belaya da katlanmaya benim niyetim yok. Biz onlara karşı çıktık.”
“O nedenle sandığa gideceğiz. Bu seçimler çok önemlidir. Ya özgürlüğümüzü seçeceğiz, ya baskıya razı olacağız. Birileri baskıya razı olabilir, birileri baskıyı isteyebilir. Ama tek kişi kalsak dahi mücadelemizi sürdüreceğiz.
“Benim ülkemin insanları neden birinci sınıf demokrasiye sahip değil? Bizler neden 3. sınıf demokrasideyiz? Neden düşünce özgürlüğü olmasın? Neden insanlar düşündüklerinden ötürü hapiste yatsın? Neden gazeteciler ve yazarlar ölümle tehdit edilsin? Neden gazetelerin büroları iktidar parti milletvekilleri eşliğinde basılıp cam ve çerçeveleri kırılsın?
“Biz bunları kabul etmek istemiyoruz, kabul etmiyoruz. Ama kabul etmediğimizi oylarımız ile göstermek zorundayız. Onun için sandığa koşmalıyız.”