İmralı Heyeti Sözcüsü Sırrı Süreyya Önder, KCK'nin açıkladığı deklarasyonun boşa çıkartılmak için Antep'teki katliamın gerçekleştirildiğini söyledi.
KCK'nin önceki gün açıkladığı deklarasyonun ardından HDP İmralı Heyeti üyeleri, yeniden gelişen çözüm umuduna ilişkin görüşlerini kamuoyu ile paylaştı. Heyet üyeleri Pervin Buldan, İdris Baluken, Hatip Dicle, Ceylan Bağrıyanık ve Sırrı Süreyya Önder, bu amaçla HDP Genel Merkezi'nde bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan Önder ilk olarak Antep'te yaşanan katliamda yaşamını yitirenleri andı.
Önder, sözlerine şöyle devam etti: "Sizlerle son bir buçuk yıl içerisinde onlarca toplantı yaptık ama hatırlamıyoruz ki hiçbir toplantı baş sağlığı dileyerek başlamayalım. Bu sürenin özeti bir katliamlar kronolojisi olarak geçti. KCK'nin açıklamasının tamda böyle bir süreçte bütün boyutlarıyla değerlendirilmesi gerekir."
'KCK'nin açıklamaları katliamlarla boşa çıkartılmak istendi"
Antep katliamı ile 10 Ekim Ankara katliamı arasında KCK deklarasyonu açıklaması benzerliğine işaret eden Önder, "Ankara katliamı öncesinde yine KCK tarafından bugüne benzer bir deklarasyon yayımlanacaktı. Bu telaffuz edilmeye başlar başlamaz katliamla bu çürütülmeye başlandı. KCK'nin önceki günkü açıklamasından bir kaç saat sonra katliamla boşa çıkartılmak isteniyor. Sayın Öcalan'ın müzakere süreci boyunca en çok vurgu yaptığı en temel tehlike darbe mekaniği uyarısıydı. Sayın Öcalan'ın müzakere sürecindeki enerjisi, bunu bütün ipuçlarıyla gerek bizlere gerek hükümet ve devlet yetkililerine anlatmakla geçti. Neyi işaret ettiyse o oldu. Dolmabahçe mutabakatının boşa çıkartılmasıyla, devreye konulan darbe mekaniği ya da yükseltilen provokasyon zinciri meseleyi bu güne kadar getirdi. Darbe bir gün de hazırlanabilen bir şey değildir. Darbeler bir grubun 'haydi darbe yapalım' diyerek yapabilecekleri bir şey de değildir. Bunun bütün temelleri hazırlanır, bu da genellikle ülkenin yönetilmez durumda olduğunu en geniş kitlelere kabul ettirmekle mümkündür. Son bir buçuk yıldır yapılan da bundan ibarettir" dedi.
Bu sürece kadar gelinen aşamaların bir bütün olarak ele alınması gerektiğine işaret eden Önder, "Suruç'ta, Ceylanpınar, Cizre ve daha birçok yerde yaşanılanlar, katliamlar hep bu darbe girişimine zemin hazırlama planının ince ince hazırlanmasıdır" dedi.
'Çözüm anahtarı kaosu tetikleyen sorunlarla yüzleşmektir'
KCK'nin açıklamasını boşa çıkarmak için Antep'teki katliamın yapıldığını belirten Önder, "Korkarız ki bu daha da yükseltilerek devam edecek. Peki, durum bu kadar karamsar mı? Bu işin içinden nasıl çıkabiliriz? Bunu boşa çıkartacak en önemli anahtar tam da darbecilerin bu kaosu tetikledikleri meseleleri ile hakiki bir yüzleşmeden geçiyor. Bu da Kürt düşmanlığından bir an önce vazgeçilmesini gerektiriyor. Buna sadece dair iki örnek vermek yeterlidir; darbe girişimine HDP'nin aldığı tutum herkesin malumu bütün liderlerin çağrılmasına rağmen Meclis'in üçüncü partisi bunun dışında bırakıldı. Bu sadece siyasi partinin dışarıda bırakılmasıyla sınırlı bir işlem değildi. Bu bir halka bugüne kadar ki tek tipçi ve ayrımcı söylemlerimize devam edeceğiz yaklaşımıydı. İkinci örnek; yangından mal kaçırırcasına yeni anayasa çalışmaları yine HDP dışlanarak, onun katlıları yok sayılarak, talepleriyle yüzleşmekten kaçınılarak baştan daha baştan kadük doğmaya mahkum bir anayasa çalışmasıdır" dedi.
Misak-i Milli ve Eşme ruhu hatırlatması
Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş'un "Başımıza ne geldiyse Suriye politikalarından dolayı geldi" ifadelerini hatırlatarak, konuşmasına devam eden Önder, "İnsanın günaydın diyesi geliyor. Sayın Öcalan'ın ülkede barış bölgede de Kürtlerle ittifak temelinde tam da Misak-i Milli'yi işaret eden bir yaklaşım geliştirmişti. Bunu da barış sürecinin ilk başlangıcı sayacak kadar buna önem atfetmişti. Buna da gereken önem verilmedi. Daha sonra ısrarlı çabalarımız ve çalışmalarımız sonucunda Sayın Öcalan'ın aldığı inisiyatifle de adına Eşme ruhu denilen bir sınırlı iş birliği çabası gelişti. Buna cevapta büyük katliamlarla geldi. Bugün de işin doğrusu bu aymazlıktan kurtulduklarına dair umutlu cümleler kurmamız zor" şeklinde konuştu.
Hükümete araçsallaştırmama uyarısı
Önder, şöyle devam etti: "Bizler İmralı heyeti olarak katkı sunacak bir noktada olacağımızı bir görev olarak biliyoruz. Ama bu da bir uyarı içermek zorunda bu da bizim bir sorumluluğumuz. Bugüne kadar ki gerek ateşkes süreçleri gerekse de çözüm süreci, devlet ve hükümet tarafından bir araçsallaştırmaya kurban gitti. Bu süreçleri ele alış tarzı sistemin işine yaradığı zamanlarda gündemleşmesi şeklinde oldu. Böyle yapmayın uyarılarımız olmuştu. Bunun araçsallaştırarak ele almanın sonucu daha büyük bir toplumsal maliyet olarak önümüze geldi. Eğer yeni bir süreç başlayacaksa burada bütün kesimlere büyük bir sorumluluk düşüyor. Bunda belki de bir amentü cümlesi olarak bunu araçsallaştırmaya asla tenezzül etmemek bunu lügatimizden çıkarmakla başlayabiliriz vurgusunu önemli buluyoruz."
'Bütün demokrasi güçleri bu çağrının gereğini yerine getirmelidir'
"Sorumluluk hepimizindir" diyen Önder, bu olmadıkça toplumsal uzlaşmanın sağlanamayacağını ifade ederek, şunları söyledi:
"Bütün demokrasi güçleri bu çağrının gereğini yerine getirmeye, bunu tartışmaya ve barışa güç sunmaya katmaya seferber olmalıdır. Bir muhalefet partisi 'bu terörü durdurun bunun için ne gerekiyorsa vermeye hazırız' şeklinde yaklaşmamalıdır. 'Bu barışı hep birlikte kuralım olmalıdır' bugünün en temel tutumu. Onun için savaşın ritüeliyle konuşmaktan başta sivil siyaset, muhalefet ve demokratik kurumlar bu özeni göstermekle başlamalıdır."
Önder, "Bu çağrının hükümet ve devlet başta olmak üzere bütün demokrasi güçleri tarafından ciddiyetle ele alınması gerektiğini düşünüyoruz. Bunun en önemli yolu bu meseleyi tartışabilmekten geçer. Sayın Öcalan 2013 bildirisindeki en önemli cümlesidir: 'Artık silahlar sussun, fikirler tartışılsın' yaklaşımıdır. Bunun önündeki bütün engelleri temizlemek, başta yeni anayasa ve birlikte ortak yaşamanın manifestosu ve demokratik siyaset alanlarının genişletilmesi özgürlüklerin genişletilmesi olmak üzere bütün hayati meselelerinde toplumun bütün kesimleriyle ortak bir seferberliğe hazır olduğumuzu, bunu geliştirecek bir çabanın içerisinde olmamız gerektiğini vurguluyoruz" diye konuştu.
'Hükümet tecridi kaldırarak başlayabilir'
Önder, son olarak Öcalan üzerindeki tecride ilişkin de uyarılarda bulunarak, "Bugünkü bütün gelişmelere damgasını vuran, çözüm yollarını gösteren insana her türlü hukuk normlarına aykırı muazzam bir tecrit uygulanmaktadır. Darbe girişimi ile açığa çıktı ki İmralı darbecilerin neredeyse üs kurduğu ve ilk yönelecekleri yer olma niteliği taşımaktadır. Tam da bir kaosu ve iç savaşı tetikleyecek çok ciddi hazırlıklarının olduğunu görüyoruz. Sayın Öcalan'ın güvenlik, çalışma ve özgürlük koşullarına her türlü iyileştirici yaklaşımın bu ülkede barışı geliştirici bir işlev gördüğünü de gözlemledik. Bunun için hükümet bir yerden başlamak istiyorsa bu kesinlikle Sayın Öcalan tecridin kaldırılması ile mümkündür" ifadelerini kullandı.
'Hükümet çağrıyı değerlendiriyor mu?'
Önder bu açıklamaların ardından basın mensuplarının KCK'nin çağrısının hükümet kanadıyla bir temasın olup olmadığı sorusuna "Her hangi bir çağrı ya da öneri belirtilmedi. Fakat aksine bir şey de henüz bir açıklama yapılmadı. Şu anda hükümet açısından gelinen durum özellikle hükümet Davutoğlu döneminde böyle bir durumu zorlamıştı. Fakat akamete uğradı. Hükümetin şu anda bunu değerlenmekte olduğunu düşünüyoruz" yanıtını verdi.
'Öcalan'la görüşüldü iddiaları algı amaçlı'
Öcalan'la görüşme yönündeki iddialara ilişkin ise Önder, "Hem doğrulanmış bir bilgi yok hem de bu tarz haberleri büyük bir spekülasyon olarak görüyoruz. Bu tür haberler son bir buçuk yıl içerisinde belli bir algı hesaplamasıyla servis edilen haberlerdir. Bunların tümü spekülasyondur. Halk içerisindeki tecrit infialini ortadan kaldırmaya dönüktür. Bu haberlere itibar etmiyoruz, edilmesini de doğru bulmuyoruz. Bunun yerine gerekirse bir komisyonun bir an önce kamuoyuna açık bir ziyaret gerçekleştirmesi ve birinci elden bilgi sahibi olmamız gerekiyor" şeklinde yanıt verdi.
'Meclis bu çağrıyı tartışmak için açılmalı'
Daha söz alan Baluken ise, Meclis'in böylesi bir dönemde tatilde olmaması gerektiğini belirterek, "Meclis'in bu kan deryası içerisinde bir aylık süre içerisinde, barış ihtimalinin ortaya konduğu bir deklarasyonu ciddi şekilde tartışması gerekiyor. Meclis'in böylesi bir dönemde tatilde olmasının izahatı olabilir mi? Burada inisiyatifi alması gereken siyasi partilerin ve bütün toplumsal kesimlerin devreye girmesi gerekiyor" dedi.
Önder, son dönemlerde HDP'ye dönük medyadaki ambargoya da tepki göstererek, ana akım medya da HDP'nin konuşulmasına rağmen HDP'ye söz hakkı verilmemesini eleştirdi.