HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, iktidarın ülkeyi OHAL'siz yönetemez hale geldiğini belirtti. Bilgen "OHAL nefreti, mutsuzluğu, kutuplaşmayı arttırıyor. Bu nedenle bir kez daha OHAL değil demokrasi diyoruz" dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ayhan Bilgen, partisinin grup toplantısında gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Toplantıya “OHAL değil, demokrasi istiyoruz” kampanyası başlatan DİSK, KESK, TTB ve TMMOB temsilcileri de katıldı.
Bilgen, ilk olarak iki yıl önce katledilen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’yi anarak konuşmasına başladı. Bilgen, “Faili meçhullerle ilgili mücadeleye adanmış bir hayat. 2 yıl önce bugün İstanbul’da barış amaçlı bir toplantıda buluşacaktık ama son anda Sur’u savunmak için Baro’nun basın açıklamasına katılmaya karar verdi. Ne yazık ki hatırası kaldı” ifadelerini kullandı.
‘OHAL DEMEK HUKUKSUZLUKTUR’
“Bizim bugün biricik gündemimiz OHAL. Aslında bütün gündemlerimiz OHAL ile doğrudan bağlantılıdır” diyen Bilgen, şöyle devam etti: “15 yıl önce, üstünlerin hukuk için değil, hukukun üstünlüğü için siyasete girdiler ama bırakın hukuk devletinin, polis devleti bile olmanın çok gerisindeyiz. Bakın çok somut bir madde Anayasa’nın 138. maddesinde deniyor ki ‘Hiç kimse mahkemelere emir talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz.’ Bu açık bir suç tarifidir. Türkiye’de şu anda görülmekte olan Eş Genel Başkanlarımızın, milletvekillerimizin, akademisyenlerin, gazetecilerin davası çok net bir göstergedir. Yine başbakanın bürokrasiye nasıl davranmalarına dair verdiği talimat her şeyi özetliyor. Diyor ki bürokratlara ‘Mevzuata takılmayın, hukuk hatası yapmaktan da asla korkmayın.’ Bu cümleler, sözün bittiği yerdir. Bir ülkede Cumhurbaşkanı, Başbakan böyle şeylerden bahsedebiliyorlarsa, hukuk devletinden söz edilemez. Onun için, OHAL demek hukuksuzluk demektir.”
AYM HÜKÜMETİN SUÇUNA ORTAK OLMUŞTUR’
OHAL ilanından bu yana 28 Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK) çıkarıldığını ancak sadece 5 tanesinin Meclis’e geldiğini hatırlatan Bilgen, “Meclis gündemine kararnameleri getirmekten ısrarla kaçınıyorlar, çünkü fiili bir durumla yönetmek istiyorlar. Anayasa’da OHAL dönemlerinde KHK konusunda hükümete sınırsız bir yetki tanınmamıştır. Aksine sınırları net bir şekilde çizilmiştir. OHAL ilan edilme nedeni ne ise o nedene bağlı kalmak şartı ile kararname çıkarılabilir. Hepimiz biliyoruz, kış kar lastiklerinden araba filmlerine, sigortaya, kuaföre kadar pek çok konu KHK’lere konu yapılmıştır. Ne yazık ki bu anayasal sınırlar herkes tarafından biliniyor olmasına rağmen bu sınırları sadece hükümet yok saymamıştır, Anayasa Mahkemesi de bu suça ortak olmuştur. ‘KHK’ler gündemimde değil’ diyerek açıkça hükümete, ‘ne istiyorsan onu yap’ demiştir. Bu, suça ortak olmaktır” diye konuştu.
‘MUHALEFETE ÇAĞRI: YA BUGÜN SÖYLEYİN YA DA…’
Türkiye’nin bütün kurum ve mekanizmalarıyla “OHAL’siz yönetilemez” bir ülke pozisyonuna sürüklendiğine dikkat çeken Bilgen, “İktidara dair söylenecek çok şey yok ama Türkiye’de iyi kötü muhalefet etmek isteyen herkese çağrıda bulunuyoruz. OHAL şartlarında nasıl halkçı bütçe olmazsa, demokrasi olmazsa, hukuk olmazsa OHAL şartlarında demokratik bir seçimin de olamayacağını şimdiden bütün muhalefet partileri yüksek sesle dillendirmelidir. Yoksa, bugün başka gündemlerle uğraşıp ya da kuytuda saklanıp yarın bize demokrasi kahramanı olacak çıkmaya kalkmasınlar. Türkiye’nin geleceğiyle ilgili söyleyecek bir sözleri varsa bugün söylemeliler. OHAL’le ilgili söylemeliler. Türkiye’nin bu hale gelmesinde payı olanların yarın bizden hiçbir beklentisi olmamalıdır. Türkiye’de demokrasi ile ilgili beklentisi olan ya bugün konuşmalı, meydanlara çıkmalı, sesini yükseltmeli ya da asla kimseye demokrasi kahramanlığı satmaya kalkmamalıdır” diye belirtti.
‘OHAL İFADE VE ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜNE TAHAMMÜLSÜZLÜKTÜR’
OHAL’in aynı zamanda ifade ve örgütlenme özgürlüğüne tahammülsüzlük olduğuna vurgu yapan Bilgen, “OHAL 33 TV, 37 radyo, onlarca internet sitesi ve gazete, toplamda 162 medya kuruluşu kapatılmış ve çalışanları işsiz bırakılmıştır. Bu aslında ifade özgürlüğüne yönelik bir korkudur, örgütlenme özgürlüğüne yönelik bir korkudur. Bu öyle bir korkudur ki Fikret Başkaya’nın 25 yıl önce yazdığı kitap sebebiyle kitabıyla birlikte gözaltına alınmasına yol açar. Bu öyle bir korkudur ki İnsan Hakları Anıtı önünde hak savunucularının iki sözü yüzünden gözaltı yaptırır. Biz bütün bu korkuları aşmanın yolunun mücadele etmekten geçtiğini biliyoruz. Çünkü siyaset üzerindeki vesayet de OHAL ile çok daha derinleşmiştir. Birileri bu çatıda iktidara geldiklerinde tören kıtasını Meclis’in kampüsünden çıkartmayı ya da Atatürk’ün üniformalı resimlerini duvardan indirmeyi demokratikleşme sanıyorlardı. Sembolik şeyler anlamlı olabilir ama işin özü çöktükten sonra bu sembollerin kaldırılması kandırmaya dönüşür” değerlendirmesinde bulundu.
OHAL DEĞİL DEMOKRASİ
Bilgen sözlerini şöyle tamaladı; “OHAL nefreti, mutsuzluğu, kutuplaşmayı arttırıyor. Bu nedenle bir kez daha OHAL değil demokrasi diyoruz. OHAL değil demokrasi çağrısı yapan meslek örgütlerini selamlıyoruz. Bedeli ödenmeyen hiçbir şeyin değeri olmuyor. Küçük hesapları, kişisel yaklaşımları bir tarafa bırakıp Türkiye’ye bir iyilik yapmak, savunduğumuz toplumsal kesimlerin haklarını savunmak için OHAL değil demokrasi diyoruz.” / DUVAR