HDP’li Sarıyıldız, Barış İçin Akademisyenler grubuna destek imzası verdiği için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eleştirisine maruz kalan Chomsky’yi bir mektupla Türkiye’ye davet ederek, “Buraya olan ziyaretinize Sayın Erdoğan ve Davutoğlu da bu vesileyle eşlik edebilirse onlar da gerçekleri kendi gözleriyle görmüş olur” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız, Barış İçin Akademisyenler grubuna destek imzası verdiği için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eleştirisine maruz kalan Prof. Noam Chomsky’yi bir mektupla Türkiye’ye davet etti.
Türkiye’de 89 üniversiteden 1128 öğretim elemanı ile alanlarında dünyada tanınan Noam Chomsky, Judith Butler, Etienne Balibar ve David Harvey gibi 355’i aşkın uluslararası isim, Kürt illerindeki yasak ve şiddete son verme ile müzakereleri başlatma çağrısının yer aldığı “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı metne imza atmıştı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da,, “Bu suça ortak olmayacağız” diyen 1128 akademisyene “Aydın müsveddeleri katliamdan bahsediyor” eleştirisinde bulunmuş, Chomsky’e de seslenerek “ABD Büyükelçiliği, Chomsky’i davet etsin, misafir edelim. Bölgeyi, bu akademisyen sıfatlı 5. kol elamanlarıyla değil, kendi gözleriyle görsün” demişti.
İki kez Erdoğan’a yanıt veren Chomsky, önce “Suriye ve Irak’ta IŞİD’e karşı savaşan temel kara gücü olan Kürt’lere karşı işlediği suçları kınayanları azarlıyor” yanıtını vermiş, ardından da The Guardian gazetesine “Eğer Türkiye’ye gitmeye karar verirsem, bu onun davetiyle değil; sık sık olduğu gibi aralarında yıllardır ciddi bir saldırıya maruz kalan Kürtlerin de olduğu cesur muhaliflerin davetiyle olacak” demişti.
HDP’li Sarıyıldız, mektubunda Chomsky’i Türkiye’ye davet ederek “Buraya olan ziyaretinize Sayın Erdoğan ve Davutoğlu da bu vesileyle eşlik edebilirse onlar da gerçekleri kendi gözleriyle görmüş olur” dedi.
Chomsky’ye gönderilen mektup şöyle:
“Sayın Chomsky,
Size 32 gündür hiç bir yasal ve anayasal dayanağı olmayan “sokağa çıkma yasakları” adı altında binlerce asker ve polis tarafından ablukaya altına alınmış Cizre’den yazıyorum. AKP Hükümeti 7 Haziran seçim sonuçlarını askıya alıp tüm demokratik siyaseti yerle bir etti. Başta Kürt halkı olmak üzere tüm muhalif kesimlerini hedef haline getiren AKP Hükümeti Temmuz 2015’ten bu yana bir savaş konseptini devreye soktu. Bu kapsamda yaşadığı yeri kendi yönetmek istediği için özyönetim talep eden diğer Kürdistan kentleri gibi Cizre de haftalardır yoğun bir devlet şiddeti altında.Sizlere bu mektubu kaleme aldığım esnada tanklardan atılan top atışının 500 metre ötemdeki bir eve düşmesi sonucu 12 yaşındaki Yusuf Akalın, 8 yaşındaki kardeşi Dilan Akalın ve 10 yaşındaki kuzeni Büşra Akalın ağır yaralandı. Hastaneye kaldırılan Yusuf ve Büşra kuzenler hayatını kaybetti. Sadece Cizre’de 32 günde 1’i 3 aylık bebek, 11’i çocuk ve 11’i kadın olmak üzere toplam 54 sivil yaşamını yitirdi.
Birinci Dünya savaşı sonrası oluşan inkâr ve katı ulus devlet sisteminin Kürtlere biçtiği gömlek dar geliyor. Kürtler, yüzyıllık haksızlığın son bulmasını istiyor. Ancak, Kürt halkının barış, özgürlük ve kendini mevut sınırlar dahilinde yönetme talebine tank ve toplar ile karşılık veriliyor. Kürt halkının barış çabaları dinamitleniyor, kana bulanıyor. Türkiye halklarını uçuruma götüren bedbaht bir durum ile karşı karşıyayız. Şiddet şiddeti doğuruyor ve şiddet sarmalı giderek büyüyor.
Bundan bir kaç hafta önce Avrupalı meslektaşlarıma yazdığım mektupta burada yaşananları tüm açıklığıyla anlatmıştım.Sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı ilk günden beri Cizre’deyim. Günlerdir Cizre’de abluka altında yaşayan halkımın yanından bir an bile ayrılmamak için bu kentten çıkmıyorum. Yaşanan olaylara birebir tanığım. Temel insan haklarının askıya alındığı, yaşam hakkının dahi bir lüks hale geldiği Cizre’de günlerdir insanlar devlet şiddetine maruz kalmakta. 32 gündür süren ablukada kimisi henüz 3 aylık, kimisi 70 yaşında olmak üzere50 insan “terörist” denilerek öldürüldü. Yitirdiğimiz insanları günlerce gömemedik. Ablukadan ötürü halen defnedemediğimiz cenazeler morglarda bekliyor. İnsanlar günlerce bozulmak üzere olan cenazeleriyle aynı evde yaşadılar. Yasımızı dahi tutamadık. Büyük trajedilerin yaşandığı, ileride tarihe kara birer leke olarak geçecek zulümlerin tanığı olduk.
Sayın Chomsky,
Bildiğiniz üzere, sizin de imzacısı olduğunuz bildiriye imza atarak “Bu suça ortak olmayacağız!” diyen ve devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddete son vermesini talep eden Türkiye’nin 89 üniversitesinden 1128 akademisyen ve dünyanın çeşitli üniversitelerinden 400’e yakın saygın akademisyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından hedef alınmış durumda.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, akademisyenlerin “Bu suça ortak olmuyoruz” başlıklı barış bildirgesi için, “Bu devletin ekmeğini yiyip bu devlete ihanet edenlerin cezalandırılması gerekir” dedi. 12 Eylül 1980 Darbesini yapan General Kenan Evren de ülkenin demokratikleşme ile ilgili sıkıntılarını dile getiren aydınlar için o dönem benzeri cümleler kullanmıştı.
Bu ülkenin saygın akademisyenlerini “müstemleke aydını” olarak gören Cumhurbaşkanı Erdoğan şimdi de sizi Türkiye’ye davet ediyor! Yaşananları bizzat gelip kendi gözlerinizle görmeniz için!
Sayın Chomsky,
Aydınlar toplumun vicdanını temsil ederler. Savaştan yana değil, barıştan yana tavır koyarlar. Aydınlar misyonları gereği tek bir canlının ölmemesi için mücadele ederler. Siz dünya çapında bilinen saygın bir entelektüelsiniz. Sizleri biz de buraya davet ediyoruz. Böylece imza atarak göstermiş olduğunuz duyarlılığınızı bir adım öteye taşımış olacaksınız. Doğrusu şu ki, Erdoğan sizleri davet etmeden önce biz hem kendilerini hem de Sayın Başbakan ve Bakanları defalarca, “gelsinler de yaşananları kendi gözleriyle görsünler” diye Cizre’ye davet ettik. Hiçbiri gelmedi, gelemedi. Cizre, Silopi ve Sur ilçeleri Türkiye’nin Guernicası haline geldi. Kürdistan kentlerindeki yıkım tablosunun altında imzası olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AKP Hükümeti bu hakikat ile yüzleşmekten kaçınmaktadır. Buraya olan ziyaretinize Sayın Erdoğan ve Davutoğlu da bu vesileyle eşlik edebilirse onlar da gerçekleri kendi gözleriyle görmüş olur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan şahsında AKP iktidarının aydınlara, barışseverlere ve özgürlüğü talep eden herkese karşı olan tahammülsüzlüğü, nobranlığı ve kabalığına karşı dayanışmayı geliştirmek, boyun eğmemek ve barış etrafında kenetlenmek her zamankinden daha elzemdir.
Selam ve Sevgilerimle,