HDP’li Filiz Kerestecioğlu, olması gereken çocuk politikalarını, Türkiye’deki yaklaşımı ve çocuk mahpusluk durumunu anlattı.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ankara Milletvekili, hukukçu Filiz Kerestecioğlu ile çocuk hapishanelerini ve siyasilerin sorumluluklarını konuştuk. Kerestecioğlu, çocuk haklarının ihlal edildiğini belirtirken, çocukların haklarını korumak için bütünlük bir politikayla Çocuk Bakanlığı kurulması gerektiğini söyledi.
Hapsedilmiş çocuk olmak. Cezalandırılan çocuk olmak. Bu psikoloji ne kadar onarıcı olabilir?
Çocukları hapsetmenin onarıcı bir yöntem olmadığı, özgür bir ortamda, dünyayı keşfederek büyümesi gereken çocuklar için hiçbir yararı bulunmadığı gibi, hak ihlallerine neden olduğu, bu alanda çalışan ve mücadele verenler tarafından uzun süredir ifade ediliyor. Peki “eğer çözüm çocuk hapishaneleri değilse, nedir” diye sorduğumuzda, yanıtın “bütünlüklü bir çocuk politikası” olduğunu görüyoruz. Yani sorumluluk politika yapıcılarda ve siyasetçilerde. Ne var ki, ülkemizde çocuklara yönelik devlet politikaları hak temelli kapsayıcı bir yaklaşım yerine, güvenlik ve nüfus kontrolü eksenli bir yaklaşımla şekillendirildiğinden, aslında çocukların korunması ve güçlendirilmesi mümkün olamıyor. Çocuklar, Türkiye’de hakkında karar alınırken bu kararlar üzerinde en az söz sahibi olan gruplardan. Çocuklara cezai ehliyet atfediliyor; çocuklar hapsedilebiliyor; çok küçük yaştan itibaren yoksullukla başa çıkmak zorunda kalıyor, çalıştırılıyor; ancak hayatlarını şekillendiren süreçlere katılımlarını sağlayacak hiçbir mekanizma geliştirilmiyor. Bugün çocukların yararlanması gereken hizmetler ülkedeki tüm çocukların kolaylıkla erişebileceği şekilde sağlanmadığı gibi, ücretsiz ve nitelikli eğitime erişim gitgide zorlaşıyor. Anadilde eğitim ise hâlâ mümkün değil!
Çocukların kendilerini geliştirebilecekleri, doğuştan ve uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan haklarını kullanabilmeleri için nasıl bir yol izlenmeli?
Türkiye’de ilgili tüm bakanlık ve kurumların koordineli çalışması sağlanarak, bütünlüklü bir çocuk hakları politikasının hayata geçirilmesi gerekiyor. Ülkemizde çocukların mutluluğu; parklar, yeşil alanlar, ücretsiz spor tesisleri yeterli hale getirilmeden, eğitimin özendirici ve teşvik edici olması sağlanmadan, herkes için ücretsiz sağlık hizmetine erişim kolaylaştırılmadan, çatışma ortamını ve yargıda cezasızlık kültürünü sonlandırmak için bir siyasi irade ortaya koymadan, kız çocuklarının eğitimi için, çocuk yoksulluğu ve “çocuk işçiliğini önlemek için ne yapılıyor” sorularına cevap bulunmadan, çocuklar hak ettikleri gibi yaşayamaz ve korunamazlar. Çocukların devlet koruması altındayken, hapishanelerde ya da çocuk koruma kurumlarında da şiddete ve kötü muameleye uğradığı, bu vakaların ise etkin soruşturulmadığı pek çok örnek var.
Çocuk haklarına ilişkin bu bütünlüklü yaklaşımın çok uzağındayız. Çocuk hakları, yalnızca bir sorun ve kriz anında gündemimize girebiliyor. Milliyeti, sınıfı, cinsiyeti, cinsel yönelimi veya göçmenlik durumu nedeniyle ise bazı çocukların hakları tamamen görünmez. Ensar Vakfı’na bağlı bir yurtta yaşanan çocuk istismarı, Adana’nın Aladağ İlçesi’nde Süleymancılar tarikatına ait kız yurdunda çıkan yangında çocukların yaşamını yitirmesi ve son olarak Rabia Naz Vatan’ın şüpheli ölümü üzerine kamuoyu baskısıyla Meclis Araştırma Komisyonları kuruldu. Bu Komisyonlardan ikisinin üyesi olarak farklı partilerden siyasetçiler ile uzman ve akademisyenlerin önemli çabalar gösterdiklerine tanık olsam da bu çabalar bir siyasaya dönüşmediği gibi, uygulamada köklü değişiklikler de yaratmadı. Bu nedenle çocukların yararını önceleyecek, kurumların da bu esasla çalışmasını sağlayacak, çocuk haklarını ve çocuğa yönelik hizmetleri bütüncül bir biçimde ele alacak, planlayacak ve çocuk haklarının hayata geçirilmesini sağlayacak bir Bakanlık kurulması için bir 31 Temmuz 2018’de Kanun teklifi hazırladık ve pek çok kez de bu konuyu gündeme getirdik.
Çocuk Bakanlığı fikri çok anlamlı, umarım bir gün gerçekleşir.
Bugün çocukların haklarından etkin şekilde faydalanması için yeni bir çocuk politikası geliştirilmesi ve bir Çocuk Bakanlığı kurulması gerekiyor. Çocuk koruma sistemi tümüyle gözden geçirilerek hak temelli bir yaklaşımla yeniden yapılandırılmalı.
Örneğin, çocukların uğradığı ihlallere ilişkin kapsamlı veri toplamak devletin birincil sorumluluklarındandır. Yargı istatistiklerinden, çocuk koruma mekanizmalarından destek alan çocuklara ilişkin verilere kadar tüm bu bilgiler, çocuk politikalarının esas kaynaklarından birini oluşturmalı ve düzenli biçimde kamuoyuyla paylaşılmalı. Ancak bu veriler uzmanların görüşüne açılırsa kapsamlı bir dönüşüm için gerekli politikalar belirlenebilir.
Görüldüğü gibi, iktidarlar istikballerini çocuklara “emanet” etseler de çocukları gündelik hayatın ya da sosyal politikaların merkezine koyan, onların talep ve ihtiyaçlarını esas alan bir toplumda yaşamıyoruz. Çocuklara yönelik politikaların temelinde hâlâ disiplin araçları var. Bu politikaların nihai amacı ise güvenlik ve kontrol toplumu yaratmak. Çocukların özgürce, eşitlik ve adalet kavramlarını içselleştirerek büyümesine imkan tanımayan bu düzen, eşitsizliği ortadan kaldırmak bir yana çocuk yaştan itibaren deneyimlenen hiyerarşi ve ayrımcılıkların derinleşerek sürmesine neden oluyor. Çocukların gelişim süreçlerini kontrol eden eğitim kurumlarından, çocuk koruma mekanizmalarına buna istisna oluşturan bir tek kurum bile sayamayız. Bu çelişkilerin en sert şekilde ayyuka çıktığı yer ise, şüphesiz, çocuklara yönelik ceza infaz politikaları.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre hapsetme, çocuklar söz konusu olduğunda gerçekten en son çare olmalı. Peki öyle mi?
Adalet Bakanlığı son yıllarda veri paylaşmadığı için, tam olarak bilemesek de Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) verilerine göre 31 Ekim 2021 itibariyle hapishanelerde 1347 çocuk mahpus bulunuyor. 566 hükümlü çocuğun ise cezaları, Covid-19 izniyle hapishane dışında infaz ediliyor. Bu çocukların bir kısmı hakkındaki yargılamalar devam ederken, tutukluluğa, eğitim hakkının engellenmesi, yoksullaşma gibi bir dizi hak ihlali de eşlik ediyor. Mahpus çocukların yarıya yakını çocuk hapishanelerinde değil, yetişkin hapishanelerindeki ‘çocuk’ koğuşlarında yahut yetişkinlerle birlikte tutuluyorlar. Annesiyle birlikte hapishanede kalmak zorunda olan 0-6 yaş arası çocuk sayısı ise 800’ün üzerinde.
Yalnızca bu sayılar bile siyasetin sorun çözme kapasitesinin ciddi bir şekilde sorgulanmasını gerektiriyor. Nisan 2020’de Ceza İnfaz Yasasında ciddi değişiklikler yapıldı. Meclisteki görüşmeler, pekâlâ çocukların haklarının sistematik biçimde ihlaline sebebiyet veren, üstelik bir ‘iyileştirme ve topluma kazandırma’ işlevinden ziyade çocukları toplum içinde ilelebet ‘suçlu’ olarak damgalayan mevcut ceza infaz sisteminin değişmesi ekseninde ilerleyebilirdi. Örneğin, tutuklamanın çocuklar için bir tedbir olarak kullanılmasına son verilebilirdi. Siyasetin esas sorusu, hangi toplumsal koşulların ve ilişkilerin bizleri çocuk ve suç kavramlarını bir arada düşünmeye sevk ettiği olabilir, çocuk hapishanelerinin kapatılmasına ve çocuklar arasında hiçbir ayrım yapılmadan hapsetme dışı ceza infaz yöntemlerinin uygulanmasına karar verilebilirdi.
Fakat çocukları koruyan reformları hayata geçirmek yerine, çocuk istismarından hüküm giyen kişiler, istismara uğrayan çocukla evlenmesi durumunda affedilmeye çalışıldı. Salgın nedeniyle, çocuklar, yasa değişikliğine dahi gerek duyulmadan hemen tahliye edilmeliydi. Bunun yerine çocuklar da görüş kısıtlamalarına tâbi tutularak aylarca tecrit koşullarına terk edildi. Siyasi suçlardan hapsedilen çocuklar af kapsamına alınmazken, çocuk mahpusların koşullarını ağırlaştıracak yeni disiplin düzenlemeleri yapıldı. 0-6 yaş arasında çocuğu bulunan kadınlar ve çocukları bu düzenlemelerin dışında bırakıldı. Kısacası, onarıcı bir model üretmek yerine, devlet tekelindeki ‘hukuki’ cezalandırma yöntemlerini katılaştıran ve pekiştiren, rövanşist cezalandırma anlayışını yücelten bu kapsamlı yasa değişikliğiyle, ‘çocuk’, ‘çocuğun üstün yararı’ gibi kavramların bir kez daha içi boşaltıldı.
İnfaz sistemi içinde suçla ilişkilenen çocuk bir kere hapishaneyle tanıştığında çok fazla tahribata uğruyor. Bu tahribat hem ruhsal hem fiziksel olarak gerçekleşiyor. Çocuğun suçla ilişkilenme tekrarı artıyor.
Kalabalık ve kötü yaşam koşulları, personel ya da mahpuslar tarafından uygulanan şiddet ve zorbalık, emek sömürüsüne dayalı gündelik yaşam, idari yapının denetim ve izlemeye kapalı olmasının getirdiği keyfi yönetim anlayışıyla, hapishanelerde çocuklara yoksulluğun kalıcı, tahakkümün ise kaçınılmaz olduğu öğretiliyor. Bu sistemde, güçsüz daha güçsüz, zorba daha zorba olmaya zorlanıyor. Çünkü idari, hukuki ve mekansal tasarımı gereği hapishaneler; çocukların özgürlüklerini kısıtlayıp, onları ödül-ceza ikiliğine dayalı katı bir toplumsal ilişki biçimiyle çevreliyor. Toplumun genelinin ‘güvenliği’ için, suç potansiyelini bir mekanda tecrit etme ve denetleme işleviyle, mahpus çocuklar için şiddet ve güvensizliği yeniden üretiyor. Cezası infaz edilip tahliye olan çocukların önemli bir çoğunluğunun bir süre sonra yeniden hapsediliyor olması; devlet tarafından hapishanede ve tahliye sonrası süreçte çocuklar için doğru koşulların sağlanmadığının, çocukları suça iten faktörlerin ise sorgulanmadığının göstergesi. Çocukların kendi yaşam alanlarının temizliğini yapıp yapmamasının dahi disiplin cezasına konu edildiği bir sistemden, onarıcı ve iyileştirici bir pedagojik işlev beklemek, belki de en büyük hata.
Çocukların neye ihtiyacı var?
Devrimci bir siyasetin işlevi, çocukların hapsedilmediği, yeni hapishane inşaatlarıyla övünülmediği, bunun yerine şiddet ve yoksulluk iklimini besleyen sorunları önlemeyi hedefleyen politikaları hayata geçirmek olmalı. Bu elbette öncelikle hapsetmeye, savaş politikalarına, mega inşaat projelerine, ranta ve yolsuzluğa harcanan bütçenin, bütün çocukların sağlık hizmetlerinden yararlanması, okula gitmesi ve ücretsiz temel eğitimden eşitlik prensibine uygun biçimde yararlanabilmesi, yoksulluk ve yoksunluk çekmediği bir haneye sahip olması için harcanmasıyla olabilir. Böylelikle hem işlevsel bir önleme mekanizmasının temelini kurmak, hem de çocuk hapishanelerini kapatarak, gerektiğinde çocukların cezalarının infazı için evrensel çocuk haklarını temel alan ve çocukları yaşamdan koparmayan yeni bir mekanizma inşa etmek mümkün olabilir. Çünkü çocukların kapalı kurumlar içinde ıslah edilmeye değil, yararlanmaları gereken bütün hizmetlere kolaylıkla erişebilmeye, dünyayı keşfedebilmek için desteklenmeye ihtiyaçları var. İntiharlarına, istismarlarına, şiddet görmelerine neden olan cemaat yurtlarına değil, kimseye muhtaç olmaksızın yaşamlarını sürdürmelerini sağlayacak sosyal haklarını temin eden bir ülkeye ihtiyaçları var.
Çok teşekkür ederim.
***
Çocukların hapsedilmediği bir ülkede yaşamak mümkün. Çocuk hapishaneleri kapatılmalıdır!
*İnsan Hakları Çalışanı
DUVAR