Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 696 sayılı KHK'yle sivillere ceza muafiyeti getirilmesine ilişkin eleştirilere "Bu sadece 15 Temmuz’u kapsayan bir olaydır. Bunun dışında hiçbir şey söz konusu değil" yanıtını verdi. Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün bu konudaki eleştirisine de tepki gösteren Erdoğan "Geçmiş cumhurbaşkanımızın da, burada kalkıp maalesef bir muğlaklıktan bahsetmiş olması üzücüdür. O açıklama, aldığı retweet’lerle süreci çok farklı bir yere doğru işletmiştir" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sudan, Çad ve Tunus’u kapsayan Afrika turuna katılan gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan, ‘darbe ve terör’ eylemlerinin bastırılmasında sivillere cezai muafiyet getiren son Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ilgili “Kapsamı net değil” eleştirilerine yanıt verdi. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Twitter hesabından “696 sayılı KHK’nın yazımındaki hukuk diliyle bağdaşmayan muğlaklık, hukuk devleti anlayışı açısından kaygı vericidir” diye yazması ve eski başbakan yardımcılarından Bülent Arınç’ın da bunu retweet ederek paylaşmasına tepki gösterdi.
Vatan Gazetesi’nden Murat Çelik’in haberine göre, gazetecilerin sorularına Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanıtları şu şekilde oldu:
KHK HAKKINDA: SON KHK SADECE 15 TEMMUZ’U KAPSIYOR, BUNUN DIŞINDA HİÇBİR ŞEY SÖZ KONUSU DEĞİL
Cumhurbaşkanı Erdoğan, çıkarılan son kanun hükmünde kararname ile ilgili olarak “Sivillere yönelik yapılan düzenleme tartışma yarattı. Muhalefet partileri paramiliter güç ve iç savaş yaratır eleştirisi getiriyor. Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de hukuken muğlak bulduğunu söyledi. Bu eleştirilere ne dersiniz ve bir değişiklik olacak mı?” şeklinde soruya şöyle yanıt verdi:
“Bu konuyla ilgili olarak, ’15 Temmuz’da gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemleri ile bunların devamı niteliğindeki eylemler’ ibaresi geleceğe yönelik belirsiz bir genişlikte yorumlanırsa şeklinde bir tartışma yapanlar var. Bu düzenlemenin neyle ilgili olduğu aslında belli. Nitekim bundan önce de, bu ifadenin yer aldığı dört ayrı KHK düzenlemesi yapıldı. Onların hiçbirine dair bu güne kadar kimse ses çıkarmadı. Şimdi bu son KHK’yı birileri köpürtmeye başladı. Oysa dediğim gibi bu sadece 15 Temmuz’u kapsayan bir olaydır. Bunun dışında hiçbir şey söz konusu değil. Geçmiş cumhurbaşkanımızın da, burada kalkıp maalesef bir muğlaklıktan bahsetmiş olması üzücüdür. Neye dayanarak siz böyle bir muğlaklıktan bahsediyorsunuz? Hangi madde sizi bu muğlaklığa itebiliyor? Bu üzücü olmuştur. Kendileri tarafından yapılan o açıklama, aldığı retweet’lerle süreci çok farklı bir yere doğru işletmiştir.
‘MECLİS’E GELECEK, ORADA TARTIŞILACAKTIR’
Ama şunu söyleyeyim: Gerek Adalet Bakanı’mız gerek Hükümet Sözcümüz bu konuyla ilgili gerekli cevapları vermiş durumdadırlar. Çıkarılmış olan yasal düzenleme son derece açıktır; biz bu düzenlemenin kararlılıkla ve aynen devamından yanayız. İddia edildiği türden, ilerde yanlış yorumlamalar gündeme gelecek olursa, o vakit gereken müdahale zaten yapılır. Öyle bir durumda, ya yargı ya da parlamento, gereği neyse yapar elbet. Bu KHK’lar biliyorsunuz zaten parlamentoya da gidecek. Biz KHK’lar ile sadece süreci hızlandırıyoruz. Yaptığımız iş budur. Mesela, taşeronu da KHK’ya koymamış olsak, konu önümüzdeki yıla kalacaktı. Yani onu KHK’ya koymamızın nedeni de süreci hızlandırma amaçlıdır. Ama o da elbette Meclis’e gelecek, orada tartışılacaktır.”
Gazetecilerin, “Taşeronu geri planda tutmak için bu tartışma kasten mi çıkarıldı acaba?” sorusuna ise Erdoğan “Yok canım alakası yok. Biz doğru bildiğimizi yapacağız ve yolumuza devam edeceğiz,” yanıtını verdi.
SAVUNMA SANAYİ: BURALARI FETÖ İSTİLA ETMİŞTİ
Erdoğan, Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın cumhurbaşkanlığına bağlanma gerekçesini ise şu ifadelerle açıkladı:
“Savunma Sanayi Müsteşarlığı ile ilgili Başbakan olarak 11 yıllık tecrübem var. 11 yıl toplantılara başkanlık ettim, nerelerde aksama var, nerelerde yok, yakından gördüm. Sistemin birlikte çalışması lazım. Yani birbirinden ayrıldığı zaman netice almak zorlaşıyor. Şu anda Havelsan, Aselsan, Tai vs. hepsi kendi başına bir hegemonya oluşturdukları zaman netice almak mümkün olmuyor. Buraları da FETÖ istila etmişti. Ne kadar temizlik yaparsanız yapın, hâlâ oraların hücrelerine kadar sinmişler, girmişler. Bahsettiğim kurumlar, bu ülkenin en güçlü üniteleri, kuruluşları. Bu işi şöyle bir merkeze bağlayalım, bağlarken de Başbakan da savunma sanayinde icra komitesinde olacak. Konsey içinde İçişleri Bakanı, Genelkurmay Başkanı, Milli Savunma Bakanı ve Savunma Sanayi Müsteşarı var. Yedi kişilik bir ekiple bunu böyle yöneteceğiz. Buradan seri kararlar çıkartmak ve çok başlılığı ortadan kaldırıp süratle netice almak istiyoruz. Bu kuruluşların imkânları dünyada birçok mütekabil kuruluşlarda yok. Netice almamız lazım, insan yetiştirmemiz lazım. Buraları da devreye bu şekilde sokmamız lazım.”
İİT TOPLANTISI: ‘EL BEŞİR’İ TUTUKLAYIN’ DİYE MEKTUP GELDİ; GÜLDÜK GEÇTİK
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı zirvesine katılan Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir’in (El Beşir, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde soykırım ve savaş suçlarından hüküm giymişti. El Beşir ülkenin batısındaki siyah Afrikalı azınlıklara soykırım yapmakla suçlanıyor) tutuklanarak teslim edilmesi için Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından mektup geldiğini açıkladı:
“Biz bir defa oraya zaten üye değiliz. İki adamlar kim nerededir, kim kimdir hala bunun farkında değiller. Böyle bir şeye ancak gülünür. Bizimle İİT’nin bir üyesi olarak böyle bir zirveye katılmış bir insani biz kalkacağız sana teslim edeceğiz. Bu nasıl anlayıştır? Nasıl bir mantıktır? Nasıl hukuktur? Bunu anlamak mümkün değil. Sadece güldük geçtik. Dünyada idari konumlardaki olanların neyi nasıl tasarruf ettikleri ortada. Sen kalkacaksın 251 insanımı şehit eden FETÖ’nün başını bana teslim etmek için en ufak bir mücadele vermeyeceksin. Kalkacaksın burada Ömer Beşir’i benden isteyeceksin. Çok gülünç konumdaki uluslararası kurumlar var. Darfur’da 2003 yılından bu yana devam iç savaşta onbinlerce insan hayatını kaybetti. El Beşir, Darfur sivillerine karşı bilinçli olarak tecavüz ve katliam yaptığı gerekçesi ile 2008 yılında Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından “soykırım suçlusu” ilan edilmişti.”
28 ŞUBAT TARTIŞMASI: BENİ YARGI MAKAMINA OTURTMAYIN
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son dönemde yaşanan 28 şubat davası ile ilgili tartışmalar hakkında da konuştu. “28 Şubat için ‘FETÖ’nün kumpas davası, FETÖ’cü savcının iddianamesi diyenler de oldu. Bundan rahatsız olanlar da var. Sizin düşünceleriniz nedir?” sorusuna yanıtı şu şekilde oldu:
“28 Şubat’ın yanında olan bir kesim var. Bir de karşısında olan bir kesim var. Cumhurbaşkanı olarak bana düşen nedir? Sadece izlemektir, meselenin takibidir ve ‘gereği neyse bunu yargı yapar’ demektir. Ama FETÖ’cü savcı demeyelim o sürece, olayın sadece savcı boyutu da yok. Şu anda bu sürecin içinde olup beraat edenler var. Beraat edenleri kimse konuşmuyor. Onların o kararı veren savcıları yurtdışında kaçak. Bunları da dile getirsinler. Şu anda da yargı buradaki bu sıkıntıyı yanlışı gördü, bu suretle tekrar bu işi masaya yatırdı. Siz her verilmiş, cezai sonuçlanmış bir ceza ile masaya yatıramazsınız. Ancak bunlar vatana ihanet gibi ağır suçlar olacak ki, tekrar onlar masaya yatar. Burada da böyle bir durum söz konusu. Yargılama süreci tekrar başlamış oldu. Biz diyoruz ki: ‘Yargı burada adil bir şekilde kararını versin işi sonuçlandırsın’”
Erdoğan’ın sözlerinin ardından gazeteciler konuyla ilgili “Savcının mütalaasında dönemin medya kuruluşlarına atıf var. Sadece askerler mi yargılanacak, sivil sorumlularla ilgili bir şey başlar mı?” diye sordu. Erdoğan, “Beni yargı makamına oturtmayın. Hani şair diyor ya: ‘Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem; / Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzârım!’ Şunu söyleyebilirim: Biz elbette mazlumların, mağdurların yanında oluruz,” yanıtını verdi.
FİLİSTİN MESELESİ: İADE-İ ZİYARET YAPABİLİRSEK, PAPA İLE DE YÜZ YÜZE KONUŞABİLİRİZ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM’deki Kudüs oylamasının sonucu hakkında ise şu ifadeleri kullandı:
“Filistin devletinin tanınması önemli. Bazı ülkeler var ki onlar Filistin’i tanırsa, AB üyelerinin ciddi bir kısmı da Filistin’i hemen tanıyabilir. İsim vermek doğru olmaz. Ama bizim bu konuyla ilgili ikili görüşmeler yapmamız lazım. Markajları geliştireceğiz, genişleteceğiz. Bunların bizzat Mahmud Abbas’a da verdikleri sözler var. İnşallah şu adımdan sonra yapacağımız ziyaretlerle ve telefon görüşmeleriyle bu süreci devam ettireceğiz. Ben Sudan’da bulunduğum esnada Kral Abdullah ile de telefonda görüştüm. Hepsinin Türkiye’ye karşı bir muhabbeti var. ‘Sizin bu işin bu şekilde takipçisi olmanız bizi de çok daha farklı bir yere doğru taşıdı’ diyorlar. Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un da benimle bir görüşme talebi oldu. Onunla da telefonda görüşeceğiz. Ayrıca Fransa ziyaretim olabilir. Onlar da bizi bu konuda yalnız bırakmadılar. Belki bir Vatikan ziyaretimiz olabilir. Papa biliyorsunuz beni ziyaret etmişti. Şimdi iade-i ziyaret yapabilirsek, bu konuları Papa ile yüz yüze de görüşme imkanımız olabilir.”
Erdoğan, “ABD Başkanı Trump ile de bir telefon görüşmeniz olabilir mi?” sorusunu ise şöyle yanıtladı: “Görüşmemek için bir sebep yok. Görüştüğümüz zaman, tabii ki düşüncelerimizi aktarırız; yanlış karardan dönmelerinin isabetli olacağını, mevcut gidişatlarının doğru olmadığını kendilerine elbette anlatırız.”
AVRUPA İLE İLİŞKİLER: ORALARDA İŞ BAŞINDA OLANLAR BENİM ESKİ ARKADAŞLARIM
Cumhurbaşkanı Erdoğan son olarak Avrupa ile ilişkilere değindi. “Almanya, Hollanda gibi ülkelerden Türkiye’ye yönelik olumlu açıklamalar geliyor. Bu ülkelerde hükümetler kurulduktan sonra oralara ziyaretler olur mu? AB sürecimizde bir canlanma yaşanır mı?” şeklindeki soruya Erdoğan’ın yanıtı şöyle oldu:
“Bu seyahatlerin olmaması için hiçbir sebep yok. Her zaman söylediğim bir laf var. Biz düşmanı azaltmaya dostu çoğaltmaya mecburuz. Bizim ne Almanya’yla problemimiz var, ne Hollanda’yla, ne de Belçika’yla. Tam tersine, oralarda iş başında olanlar benim eski arkadaşlarım. Bana karşı yanlış da yaptılar, o ayrı. Yoksa ben mesela Hollanda Başbakanı Rutte ile çok iyi görüşürdüm. Belçika hakeza öyle. Almanya’yı belirtmeme bile gerek yok. Steinmeier olsun, Merkel olsun, bunlarla münasebetlerimiz çok çok farklı olmuştur hep. Sorunlar oldu ama son görüşmelerimiz gayet iyi. Kudüs meselesinde görüştüğümde, kendilerinden destek istedim, onlar da bizimle aynı çizgideydiler. Birkaç gün önce Steinmeier’i teşekkür için aradım. Rutte bizimle ilişkileri geliştirmek için bazı sinyaller veriyor. Tüm bunlar memnuniyet verici. Biz AB’yle, AB ülkeleriyle elbette ilişkilerimizin iyi olmasını arzu ederiz.”