Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, G20 Kapsamında düzenlenen W20 Zirvesi açılış töreninde konuştu.
Erdoğan’ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:
“Büyümeye çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemden geçiyoruz. Kadınların iş gücüne katılması, ihtiyacımız olan büyümeyi elde etmede en önemli imkanımızdır. Bu fırsattan yararlanmak için neler yapılabileceğini beraberce tartışmalıyız.
“Kaliteyle birlikte kadın ve gençlerin önünü açabilmek, teknolojik gelişmelere imkan sağlamak da ancak kapsayıcı bir büyümeyle mümkündür.
“G20 ülkelerinde kadının iş gücüne katılımı yüzde 58’tir. Kadının iş gücüne katılımında yüzde 1’lik artış GSMH’de 80 milyar dolarlık ilave bir artış anlamına geliyor.
“G20 ülkeleri olarak geçtiğimiz yıl aldığımız en önemli kararlardan birisi de kadınlarla ilgiliydi. Dünya genelinde 2025 yılına kadar kadın ve erkeklerin iş gücüne katılımları arasındaki farkı yüzde 25 oranında azaltma hedefini Türkiye olarak benimsedik. Bu hedefe ulaşmamız, 10 yıl içinde tüm dünyada 100 milyon kadını iş gücüne kazandırmamız anlamına gelir.
“Bu yıl somut adımlar atıyoruz. G20 olarak genç işsizliğini 2025’e kadar yüzde 15 azaltmayı hedefliyoruz.
“Kadının iş gücüne katılım oranı yüzde 32.3 seviyesine yükseldi. Kadın girişimci oranı yüzde 8 seviyesine ulaştı. Kadın girişimcilerin sayısı 110 bini aştı. Sağlıkta örnek ülkelerden biriyiz. Kurmakta olduğumuz şehir hastaneleriyle birlikte, sedye üzerinde dolaşan hasta görmeyeceğiz.
“Suriye’de dünyanın güvenliğini tehdit eden olaylar yaşanıyor. 5 milyon kişi Suriye’nin dışına gitti. Suriye’de olanlar bir devrim mücadelesi değil, kurtuluş mücadelesidir. Suriye halkını çok iyi anlıyoruz. Suriye halkının kurtuluş mücadelesini destekliyoruz.
“Devrimlerle hiçbir zaman özlenen beklenen barışı getirmek, halkın iradesini getirmek mümkün değildir. O bir ruh yapısıdır. Darbelerle devremlerle gerçekleştirilmişse asla demokratik yapıyı getirmez. Onların yapıldığı yerde sömürü vardır.
“Bir tarafta darbe yapılıyor, gidip askeri darbe yapanları tebrik ediyor, alkışlıyorsunuz. Uçaklar gönderiyorsunuz. Biz direndik, direniyoruz.
“DAİŞ, PYD, YPG ve PKK gibi terör örgütleri halkın kurtuluş mücadelesine karşılar. Türkiye’yi hala DAİŞ’i destekleyen ülke olduğunu göstermeye çalışıyorlar. Adı amacı, söylemi, yöntemi ne olursa olsun tüm terör örgütlerinin karşısındadır. Teröre karşı olmak ahlaki bir duruştur.
“Biz DAİŞ’le onunla birlikte PKK’yı da PYD’yi de YPG’yi de diğer tüm terör örgütlerini de insanlık için aynı derecede tehlikeli örgütler olarak görüyor hepsine karşı da mücadele ediyoruz.
“Terör örgütleriyle mücadelesinde Türkiye’ye yeterli desteği vermeyenler bilakis bu örgütlere alttan alta destek olanlar bölge ile birlikte tüm dünyayı bir felakete doğru sürüklediklerini bilmelidirler.
“Güneyde terör örgütlerinin elinden çıkan silahlara bakın. Batılı dostlarımız. Bunlar yan yana oturunca hep dost. Silahlar, onların silahları. Bir terör örgütünün başındaki kişi ’50 ton silah bize gönderildi’ diyor, ‘Daha da gönderilecek’ diyor. Biz bunu DAİŞ’e karşı savaştıkları için veriyoruz diyorlar.
“El Nusra denilen bir örgüt var, o da DAİŞ’e karşı savaşıyor. Ona terör örgütü olarak bakıyorsun da diğerine niye terör örgütü olarak bakmıyorsun? Terör örgütleri arasında ayrım yapıyorlar. Terör örgütünün iyisi kötüsü olur mu?
“Çok ilginç gelişmeler oluyor. Birileri mülteci kabulünde laf ediyor, işte ‘biz’ diyor, ’30 bin-40 bin mülteci kabul edeceğiz’, ondan sonra da tabii Nobel’e aday gösteriliyor, nasıl oluyorsa.
“Bizde 2,5 milyon şu anda mülteci var. Bu konu da kimsenin umurunda değil. Çünkü Nobel de siyasi. Nobel ödüllerinin nasıl verildiğini zaten çoğunuz biliyorsunuz. Sipariş üzerine Nobel ödülü veriliyor.