Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, rahip Brunson'la ilgili soru üzerine, "Ben yargı mensubu değilim, 12 Ekim'de mahkeme kararını göreceğiz" dedi. Türkiye'nin ekonomik durumuna ilişkin de değerlendirme yapan Erdoğan "Abartıldığı gibi sıkıntılı bir süreç değildir mevcut durum, Türkiye bunu kendi imkanlarıyla aşacaktır. Brunson olayının bizim ekonomimizle yakından uzaktan bir alakası yoktur" yorumunda bulundu. Erdoğan, silahlı grupların İdlib'ten çıkmaya başladığını da öne sürdü.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, yüksek faize karşı olduğunu yineleyerek, bu durumun hem yatırımları hem de enflasyonu olumsuz yönde etkilediğini söyledi. Türkiye ekonomisinin kısa sürede toparlanacağını öne süren Erdoğan, bunun emarelerinin de görülmeye başlandığını savundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, New York’ta Reuters haber ajansının sorularını yanıtladı. Erdoğan’ın açıklamaları özetle şöyle:
RAHİP BRUNSON: Ben yargı mensubu değilim, Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanıyım. Biz hukukta kuvvetler ayrılığını kabul ediyorsak, yargının bağımsızlığını dünyanın her yerinde savunuyorsak o zaman yargının bu noktadaki kararlarına saygı duymamız lazım. Şu anda ismini andığınız zat; Türkiye’de terör örgütleriyle münasebeti olduğu için gözaltına alınmış, daha sonra da tutuklanmıştır. Şu anda ise bu tutukluluk süreci içerisindedir. Ve rahatsızlığı göz önünde bulundurularak sağlık nedeniyle yargı kendisini eve çıkmaya müsaade etmiştir. Ve tutukluluk sürecini şu an itibariyle evinde geçirmektedir. 12 Ekim’de biliyorsunuz mahkemesi var. Ve 12 Ekim’deki mahkemede yargı ne karar verir, onu bilemem. Buna siyasiler de karar veremez.
FETÖ DEPORT EDİLMİYOR: Benzer şeyler özellikle Amerika’da olmuş durumda. Örneğin Türkiye’de 251 vatandaşımın ölümüne neden olan ve devlete karşı darbe girişiminde bulunan FETÖ Amerika’dadır. Ve Amerika’da bulunan bu zat yargılanmıyor. Yargılanmamakta buradaki yetkililer direnmektedirler. Halbuki suçluların iadesi anlaşması vardır. Anlaşma olmasına rağmen buradaki Fetullah Gülen denilen bu şahıs deport edilmek suretiyle bırakılabilecekken bırakılmamaktadır. Fakat Brunson bir yargı sürecinin içerisindedir, yargılanmaktadır. Yargılanmakta olan bir kişiyi de ‘bıraktım hadi git’ deme hakkına ne ben cumhurbaşkanı olarak yetkiliyim, ne de bir başkası yetkilidir. Bunun yetkisi sadece o mahkemenin hakimlerinindir. Mahkeme ne karar verir şu an bilemem. 12 Ekim gelsin göreceğiz.
EKONOMİK KRİZ: Brunson olayının bizim ekonomimizle yakından uzaktan bir alakası yoktur. 2008 yılında biz ekonomik sıkıntı yine yaşadık. Benim bir ifadem olmuştu “bu sıkıntı teğet geçecektir” Sonra biz ekonomik sıkıntıyı aştık ve Türkiye rahatlama sürecine girdi. Şu an ülkemizdeki ekonomik sıkıntı zannedildiği gibi abartılacak bir sıkıntı değildir. Türkiye kendi imkanlarıyla aşacaktır. Bunun Brunson ile yakından uzaktan alakası yoktur. Örneğin faiz artışı Merkez Bankası’nın bağımsızlığının ifadesidir. Merkez Bankası bağımsızlığının ifadesi olarak faiz oranlarını buraya kadar çıkartmıştır. Bunlar yine cumhurbaşkanı olarak tasarrufumda olan bir şey değil.
FAİZE KARŞIYIM: Türkiye’de herkes beni bilir. Yüksek faize karşı olan birisiyim. Şu anda burada yine söylüyorum. Yüksek faize karşıyım. Çünkü yüksek faiz oranları bir defa girişimcinin, yatırımcının bu noktadaki adımlarını olumsuz istikamette etkileyecektir. Halbuki finans sektörü yatırımcıya, girişimciye imkan hazırlaması gerekir ki üretim olabilsin. Üretim olursa istihdam olur. İstihdam olursa ihracat olur ve böylece bir rekabet alanının içerisinde hareketlenme olur. Ama şu andaki durum bu yüksek faiz uygulamasıyla bir çözüm olacağı istikametinde herhalde Merkez Bankası böyle bir kararı verdi. Temenni ederim ki o beklentileri gerçekleşir. Çünkü bunun bir de olumsuz istikamette enflasyon durumu var. Yüksek faiz, yüksek enflasyonu getirir. Şu anda da bu temenni ederim ki tersi olur.
İDLİB: (‘Türkiye El Nusra’yı ikna etmek için bir çaba içinde mi? Bu grup Türkiye’ye garanti verdi mi?’ sorus üzerine) Her şeyden önce Rusya ile Türkiye arasındaki bu 10 maddelik anlaşmanın içerisinde savunma bakanlarımızın imza altına aldığı bu muhtıra ile gerek Rusya’nın rejimi bu 15-20 kmlik bu koridora sokmaması, gerekse merkezde de bu radikal grupların Türkiye tarafından, Türkiye’nin kendi örgütleriyle; istihbarat gibi… Bunu kontrol altına alması, onların buralardan çıkışını sağlaması noktasında, daha doğrusu silahlardan arındırılmış bir bölge haline getirilmesi de bizim tasarrufumuzda olacak. Bunun için gerekli adımları da atacağız. Bunun için de şu anda bütün çalışmalar yürütülmektedir. Zaten özellikle de bu İdlib halkının beklentisiydi. İdlib halkı da bu süreci gerçekten çok çok huzurlu bir şekilde ve burada dönüşün başlamış olması ki, 50-60 bin kişi bu süre içerisinde geriye dönmüş vaziyette. Onların destekleriyle bu iş başarılacaktır.
“Çıkmayan olursa?” sorusu üzerine) Başladı…
(Silahlar da çıkacaktı. Bu silahlara ne olacak?” sorusu üzerine) Bu tabi her tür silah değil. Bunlar ağır silahlarla alakalı olarak sınıflamalarını Rusya’dan ve Türkiye’den ekiplerimiz çalışmalarını yaptılar. Sınıflandırılarak gerekli adımlar atılacak.
ESED’İ KABUL ETMEYİZ: Esed’in bir defa bizim Suriye’nin başında kalmasını kabul etmek gibi bir lüksümüz yok. Yüz binlerce vatandaşını öldüren, katleden bir insanı biz demokratik bir ülkede göremeyiz. Bizi bu süreç içerisinde buraya sevk eden Suriye halkının içinde olduğu durumdur. 3,5 milyon Suriye halkı şu anda kimin misafiri? Bizim misafirimiz. Bunlar Esed’in zulmünden kaçtılar. Hala Esed bombaları yağdırıyor. İdlib’de Rusya ile attığımız adım, Soçi, Tahran zirveler olmasaydı belki bu hala devam edecekti. Ama atılan adımla birlikte bir ufuk belirdi. Bu ufukta huzur, refah var. şimdi bizim bunu korumamız lazım. Bunun adımlarını da Rusya ve İran’la beraber atıyoruz, atacağız.
(Gelecek seyahatiniz Almanya olacak. Belli adımlar atılmasını bekliyor musunuz?)
ALMANYA İLE İLİŞKİLERİ ESKİ SICAK GÜNLERİNE TAŞIMAK İSTİYORUZ: Şu anda zaten Almanya seyahatimiz ilk defa resmi devlet ziyaretidir. Ama gittiğim gün şansölye Merkel ile görüşmem olacak. Ertesi gün ucu açık bir kahvaltımız kendisiyle olacak. Türkiye Almanya ilişkilerini o eski sıcak günlere taşımak istiyoruz. Zaten Türkiye’nin Almanya ile olan ilişkileri ticari hacim noktasında çok çok yüksekti, bunu yeniden o seviyeye çıkartmayı hedefliyoruz. Turizm konusunda Almanya öndeydi, şu anda Rusya geçmiş vaziyette. Bu konuları, bölgedeki siyasi sıkıntıları, ikili ilişkilerimizi hepsini tekrar masaya yatıracağız. Atılması gereken adımları da birlikte atacağımıza inanıyorum.
(Trump, İran konusunda diğer ülkeleri uyardı. Türkiye’nin İran’la yakın ilişkileri var. Bu yaptırımlar Türkiye’yi nasıl etkileyecek?)
İRAN’DAN GAZ ALMAK ZORUNDAYIZ: Şimdi gerçekçi olmak lazım. Sayın Obama döneminde buna benzer durumlar söz konusu olmuştu. Şu gerçeği göreceğiz, biz doğal gazı eğer alamazsak ben halkımı ne ile ısıtacağım? Şu anda benim ülkemin tükettiği doğal gazın yüzde 50’sini biz Rusya’dan alıyoruz, geri kalanını İran’dan Azerbaycan, Irak, bazen Cezayir’den alıyoruz. Ben bu doğal gazı almadığım takdirde halkımı kar kışta o soğukta üşütecek miyim? Bizim görevimiz halkımızın mutluluğu değil mi? Kimse kusura bakmasın atacağımız adımları kendi tasarrufumuz içerisinde atarız. Ve bunu atarken de halkımızın bir defa huzurunu, halkımızın menfaatlerini gözetmekle mükellefiz.