İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Diyarbakır'da güne CHP İl Başkanlığı'nı ziyaret ederek başladı. İmamoğlu kayyım atamalarını eleştirdi. İmamoğlu Diyarbakır, Mardin ve Van'a kayyım atanmasıyla ilgili olarak, "Toplum vicdanı onay vermediği halde yapılan görevden almalar, seçimi yenilemeler gibi işlere karşı milletin ne cevap verdiğini unutmuş olanlara 31 Mart ve 23 Haziran 2019 günlerini bir kez daha hatırlatmak isterim" dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, gittiği Diyarbakır’da partisinin İl Başkanlığı’nı ziyaret etti. Batman’da bir düğüne katılmak üzere Diyarbakır’a geldiğini söyleyen İmamoğlu üç belediye başkanının görevden alınmasını eleştirdi. İmamoğlu ‘Kürtçe bir şey söyler misiniz’ sorusuna ise, “Bana Kürtçe öğretirseniz konuşurum elbette” yanıtını verdi.
Diyarbakır Havaalanı’nda toplanan yüzlerce kişinin çiçekler ve alkışlarla karşıladığı İmamoğlu’nun, VIP’e girişinde de “Her şey çok güzel olacak” tezahüratı yapıldı. Çok sayıda CHP milletvekilinin eşlik ettiği İmamoğlu, yaşanan yoğun ilgiden dolayı oluşan izdiham nedeniyle havaalanından zorlukla ayrılabildi.
CHP il başkanlığında yaptığı konuşmaya da, “Havaalanına iner inmez Diyarbakır’ın sıcaklığını hissettiklerini” söyleyerek başlayan İmamoğlu, “Farklı inançları, kültürleri barındırmış bir ilimizi gönül daha farklı bir yerde görmek ister. Yüklenen anlam gereği benim sizlere bir kaç şey söylemem lazım. Çok değerli bir seçim süreci yaşadık. İstanbul’da bir nevi iki turu olması çok daha önem kattı. Vatandaşlarımızın büyük bir kısmının, demokrasiye sahip çıkma duygusu ispat olmuştur İstanbul’da. Vatandaş nezdinde bunu söylüyorum. Günün sonunda demokrasi kazanmıştır” dedi.
Seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyım atanmasını ‘gaflet ve delalettir’ olarak değerlendiren İmamoğlu, “Farklı kurallar uygulamaya kalkmak kabul edilemez. Ne yazık ki Diyarbakır, Mardin ve Van belediye başkanlarına ve seçmenlerine yönelik ayrımcı tavır hepimizi üzmektedir” diye konuştu.
İmamoğlu’nun konuşmasından başlıklar şöyle:
BEDELLER ÖDEMİŞ BİR ÜLKENİN VATANDAŞLARIYIZ: Devletimizi, milli birliğimizi, siyasal sistemimizi üzerine inşa ettiğimiz çok temel kavramlar var: Cumhuriyet, demokrasi, hukukun üstünlüğü, milli irade… Bu kavramların içini boşaltmak, değersiz ve geçersiz hale getirmek devletimize, milli birliğimize, demokrasimize yapılabilecek en büyük kötülüklerden biridir. Bu kavramların arkasında çok köklü bir tarih yatıyor. Yüzyıl önce, işgal altındaki Anadolu’da, bağımsızlık ve özgürlük arzusuyla başlayıp, cumhuriyet ve demokrasi idealiyle devam eden bir tarihtir bu. Hangi siyasi görüşten, hangi inançtan, hangi kökenden olursa olsun, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” diyenlerin yazdığı ve yazmaya devam ettiği, onurlu bir tarihtir bu. Bizler; bir kişinin, bir ailenin, bir grubun, bir kesimin değil, milletin iradesine uygun olarak yönetilme kararlılığını ortaya koymuş, bunun için bedeller ödemiş bir ülkenin vatandaşlarıyız. Böyle bir ülkede, kendi iradesini milletin iradesinden üstün görme gafletine düşenler, bunun bedelini sandıkta en ağır şekilde öderler. Seçilmiş belediye başkanlarının soyut ve hukukta karşılığı bulunmayan, kamu vicdanını ikna etmekten uzak sebeplerle görevden alınıp, yerlerine kayyum atanması da tam bir gaflettir, dalalettir.
BAZI SEÇMENLERİ AYIRMAK KABUL EDİLEMEZ: Seçimle gelenin seçimle gitmediği yerde ne demokrasi olur, ne hukukun üstünlüğü kalır. Vatandaşın sandıktan çıkan iradesi, bir takım makam sahiplerinin, kendi arzularına göre geçerli ya da geçersiz sayabileceği bir irade değildir. Vatandaşın seçme ve seçilme hakkını özgürce kullanmasının önüne engeller çıkarmak, demokrasi dışı arayışlar içindeki kesimleri güçlendirmekten başka hiçbir işe yaramaz. Bu kesimlere karşı hep birlikte mücadele edeceksek, demokrasiye ve milli iradeye sahip çıkmak zorundayız. Bu ülkeyi yönetenleri, bu ülkede 82 milyon vatansever yaşadığını kabul etmesi ve bu idrakle ülkeyi yönetmesi şarttır. Sandığa atılan bütün oylar, kim tarafından kime verilirse verilsin, eşit ölçüde geçerli ve muteberdir. Sandıktan yetki almış bütün seçilmişler, kim olurlarsa olsunlar, eşit ölçüde hak ve yetkilere sahiptir, eşit ölçüde muteberdir. Bazı seçmen kesimlerini, bazı siyasi partileri, bazı seçilmişleri diğerlerinden ayrı tutmak, farklı ölçütler ve farklı kurallar uygulamaya kalkmak kabul edilemez. Bu çok tehlikeli, çok riskli bir ayrımcılıktır.
GÖREVDEN ALANLARA 23 HAZİRAN’I HATIRLATMAK İSTERİM: Ne yazık ki, Diyarbakır, Van ve Mardin Büyükşehir Belediye Başkanlarına ve onların seçmenlerine yönelik tavır böyle bir ayrımcılık görüntüsü ortaya koymaktadır. Siyasi partiler ve onların seçilmiş yöneticileri, milletvekilleri, belediye başkanları ya hukukun içindedirler ya da dışında. Buna dair nihai kararı verecek olan da yargıdır! Kimi partileri, sivil toplum girişimlerini, kişileri bazen hukukun içinde kabul edip, bazen hukuk dışı yapılar olarak damgalamaya dayalı, yanar döner bir siyaset tarzını adet haline getirenleri hepimiz çok iyi biliyoruz. Onlar da şunu iyi bilsinler ki, böyle ilkesiz, böyle günü kurtarmak için yapılan siyasetten ne kendilerine bir fayda gelir, ne de ülkeye. Elbette, milli iradeye dayanarak sandıktan çıkanların hukukun üstünde olmaları sözkonusu bile olamaz. Hangi göreve gelirlerse gelsinler, seçilmişler de birer vatandaştır ve her vatandaş gibi hukuka tabi olmak mecburiyetindedirler. Ancak, seçilmiş milletvekillerinin, belediye başkanlarının hukuk dışına çıktığını iddia edenlerin önünde önemli bir sorumluluk vardır: Bu iddialarını yargı organlarına ve toplum vicdanına kabul ettirmek zorundadırlar. Toplum vicdanı onay vermediği halde yapılan görevden almalar, seçimi yenilemeler gibi işlere karşı milletin ne cevap verdiğini unutmuş olanlara 31 Mart ve 23 Haziran 2019 günlerini bir kez daha hatırlatmak isterim.
BU ADALET MÜCADELESİDİR: 31 Mart’ta ortaya konulmuş millet iradesini yok saymak için söylenmiş yalanların, atılmış iftiraların sahipleri bugün o sözlerinin utancı içindedirler. Kendileri utanmıyorsa, eşleri dostları, partilileri, seçmenleri onlar adına utanıyor. İstanbul seçimlerini iptal ettirmek için yalan ve iftiradan medet uman bir avuç azınlığın, asıl niyetlerinin, alabildiğine istismar ettikleri bir israf düzenini sürdürmek olduğu açıkça görüldü. Ne yazık ki kayyuma devretme uygulamalarının altında da israf düzenini sürdürme niyeti olduğuna dair pek çok emareler ortaya çıkmaktadır. İstanbul yahut Diyarbakır; Türkiye’nin neresinde olursa olsun… O parti ya da bu parti; bu ülkenin hangi yasal partisi olursa olsun… O kişi ya da bu kişi; bu milletin görev verdiği hangi kişi olursa olsun… Tavrımızı ve duruşumuzu değiştiremeyiz. Kime yapılırsa yapılsın, haksızlığa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe açıkça ve hep birlikte hayır demek mecburiyetindeyiz. Çünkü bu bir adalet mücadelesidir, bir demokrasi mücadelesidir. Bu, millet iradesini koruma mücadelesidir. Bu, Cumhuriyete ve demokrasiye sahip çıkma mücadelesidir. Bu ülkenin, bu toprakların, bu devletin gerçek ve yegane sahipleri Türkiye Cumhuriyeti’nin eşit ve özgür vatandaşlarıdır. Aslolan; vatandaşın onuru, saygınlığı, huzuru, mutluluğudur. Siyasi partiler bunu sağlamak için birer araçtırlar. Amacı unutturup, araçları kutsallaştırmaya çalışanlara itibar etmeyeceğiz.
BİZ ANADOLU’YUZ: Hiçbir fanatizme kapılmadan, hiçbir ayrımcılık yapmadan, korkmadan, yılmadan Cumhuriyetin ve demokrasinin değerlerini her koşulda, her zeminde savunmaya devam edeceğiz. Bu ülkenin eşit ve onurlu insanları olarak, barışı, adaleti ve özgürlüğü aramaktan asla vaz geçmeyeceğiz. Bu ülke insanlarının sağduyusu, birlikte ve huzur içinde yaşama arzusu, her türlü baskıyı, her türlü ayrımcılığı yenecek güçtedir. Bizim gönül zenginliğimiz her zenginliğin üstündedir. Bizim, güzel günlere olan umudumuz her zorluğun üstesinden gelecek güçtedir. Çünkü biz, Anadolu’yuz.
SORU/CEVAP
Kayyıma verilen tepkileri yeterli buluyor musunuz? Kayyıma verilen tepkileri yeterli buluyor musunuz?
Hukuk çerçevesinde herkesin vermesi lazım. Bu bir vatandaş sorumluluğu. Bu partilerin belediye başkanlarının vesaire ortaya koyacağı bir mücadele değildir. Toplum, İstanbul olsun, Diyarbakır olsun bu yanlışa karşı mücadelesini demokratik yollarla vermektedir. Buna dönük tüm hukuki yolları denemeye devam etmeliyiz, toplumun duyarlılığını arttırmalıyız. Gerçekten anladık ki demokrasi, cumhuriyet, özgürlük hepimiz için bir nefes gibi. Bunu anladık. Nefesimizin ne kadar daraldığını İstanbul’da hissettik. Bu nefes daralmasını, bu toplum Türkiye’nin hiçbir yerinde yaşasın istemeyiz. Çünkü bu bütüncül bir meseledir. Demokrasiyi bir şehirde var etmek, ülkede var etmek anlamına gelmiyor. Yani bu demokrasi bütüncül bir şekilde var olacaksa Van’da da var olacak, Mardin’de de Diyarbakır’da da İzmir’de de Rize de de İstanbul’da da var olacak. Biz tüm demokratik tavrımızla bu tepkimizi dile getirmeye devam edeceğiz.
Kayyım atanacağının sinyalleri seçimlerden önce verilmişti, sizin de böyle bir endişeniz var mı?
Duyacağım tek endişe demokrasi adına olur. Şahsım adına zerre kadar endişe duymuyorum. Bunun adı Diyarbakır olmuş başka bir yer olmuş çok önemli değil. Kendimize sonsuz güvenimizle, milletin iradesine arkasında elde etmiş birisi olarak görevimizi en iyi şekilde tüm olumsuzluklarla mücadele ederek, bir şehre huzur getirmek ve gerçekten güzel bir çevre oluşturmak, insana insan olduğu için hizmet eden anlayış ortaya koymak adına mücadelemize devam ediyoruz.
Kürtlerin size desteğinin faturasının kayyımlar olduğu söyleniyor?
Ben öyle düşünmüyorum. Böyle dip seviyedeki bir duyguyla hareket edilmesini artık ayıpla karşılarım, bu başka bir mesele olabilir. Kendi adlarına farklı üstünlük kurma olabilir. Bundan sonrasına bakmak lazım. Bundan sonraki siyasi atmosferi iyi okumak lazım. Bundan sonra yapmamız gereken bence odur.
Kürtçe bir şeyler söyler misiniz?
Ben hiç öğrenmedim. Öğrenirsek söyleriz yani. Anlamadan konuşmayı sevmem başkası gibi.
Tahir Elçi’nin mezarını ziyaret etti
İmamoğlu, Diyarbakır turunda, 2015 yılının Kasım ayında hâlâ aydınlatılamayan bir cinayete kurban giden eski Diyarbakır baro Başkanı Tahir Elçi’nin mezarını da ziyaret etti. İmamoğlu, karanfil bırakıp dua ettiği Elçi’inin kabri başında şu konuşmayı yaptı: “Ne yazık ki bugün Tahir Elçi’nin kabri başındayız. Daha önce de bir anma törenine eşlik etmiştim Diyarbakır’da. Gerçekten haince bir saldırıyla kaybettiğimiz çok değerli bir insan, aktivist. Aynı zamanda baro başkanlığı yapmış Diyarbakır ve ülkemiz için çok değerli bir insanı kaybettik. Hep beraber çok üzülmüştük. Öncelikle şunu söyleyeyim; terörü, terörün her türlüsünü lanetliyorum. Ülkemizi ve milletimizi terörden kurtarmak adına, tam da demokrasiyi güçlendirmek ve hukukun üstünlüğünü var etmek, vazgeçilmez bir unsurdur. 82 milyon vatansever olarak teröre karşı hep birlikte mücadele vermeliyiz. Bu mücadele, birlik ve beraberlikle olur. Bu mücadelenin bekçisi Cumhuriyettir, demokrasidir, hukukun üstünlüğüdür. Bu yönüyle hukukun üstünlüğünü savunan bir demokrasi şehidini burada anmak ve mezarı başında ona duamızı göndermek istedik. Ruhu şad olsun. Ülkemizin ve güzel ailesinin başı sağolsun.” / DUVAR