İşte bugün bir belirsizliğin daha sonuna geliniyor; Amerikan Merkez Bankası bugün akşam saatlerinde faiz artırımı kararı verecek mi? Bu karar Dolar’ı nasıl etkileyecek ?
Amerikan Merkez Bankası (FED) bugün ya da en geç aralık ayında faizleri artıracak. 2013 Mayıs’ından beri sıkılaşmaya gideceği belli olan FED’e karşı politika önlemi almayan Türkiye ekonomi yönetimi ise ‘ötelesin’ arzusunda.
Hürriyet’ten Uğur Gürse’in yazdıklarına göre, FED’in yakın bir gelecekte faiz artıracağını görenlerin asıl merak ettiği soru; hangi ölçekte ve hangi takvimsel kademede bunu yapacağı. Bence de asıl soru; FED’in bilançosunu, parasal miktarı nasıl ve hangi takvimde küçülteceği, uzun vadede faizleri kestirmek için anahtar nitelikte.
Bugünkü toplantı öncesinde iki kamp belirginleşti; öne çıkanlardan biri, ABD’deki büyük bir fonun yöneticisinin ifade ettiği gibi ‘kırılgan mali piyasaları gerekçe göstererek FED’in bırakın sıkılaşmayı, önce gevşeme yapması gerektiğini’ ileri sürmesi idi. Malum, özellikle ‘hedge fon’ olarak bilinen fonlar, kaldıraçlı mali piyasa riski taşıyorlar. FED’in harekete geçmesi en çok bu fonları etkileyecek. Ayrıca, büyük yatırım bankası Goldman Sachs’ın baş ekonomisti Jan Hatzius da benzer bir talepte bulundu.
Diğer kampta ise FED’in ‘yaptı, yapacak, öteleyebilir’ görünümündeki belirsizliği ortadan kaldırması, yol haritasını da ortaya koyması gerektiğini savunanlar var. Bunların başında da Hindistan Merkez Bankası Başkanı Raghuram Rajan geliyor. Bu kampın talepleri çok yerinde; FED eğer, faiz artırımını düşük dozda yapar ve orta vadede yumuşak bir artış patikasını bugünden belli ederse mali piyasalar o kadar da sarsılmayacak çünkü.
14 EKONOMİST BUGÜN DİYOR
Dün Financial Times’ın 30 ekonomistle yaptığı ankete göre, 14 ekonomist faiz artırım kararının bugün geleceğini beklerken, 4’ü Ekimde, 9’u ise aralıkta olacağını tahmin ediyor. FED başkanı Janet Yellen ise temmuz ayında yaptığı bir konuşmada, ekonomideki gelişmeler FED’in beklediği gibi sürerse ‘yıl içinde bir noktada’ faiz artırımının uygun olacağı vurgusu yapmıştı.
Bu kararı en çok merak edenler, gelişmekte olan ülkelerdeki politikacılar, merkez bankaları ve bu ülkelerle ilgili olanlar. Rajan gibi çok itibarlı merkez bankacılar ‘bir an önce belli olsun, sis dağılsın’ havasında iken, herhalde sadece bizim ülkemizde görülen, ABD için değil ama bizim için ‘ötelesin’ kampı daha var. Kamuoyuna ‘tüm iyi işlerin politik iradenin aldığı kararlarla olduğu’ temasını yayan politikacılar, işler kötüye gitmeye başlayınca FED’in ötelemesinde çare ve umut arıyorlar.
2013 Mayıs ortasından itibaren şu biliniyordu; artık FED sıkılaşmaya doğru gidiyordu. Ülkemizde ekonomiyi yöneten politikacılar, ‘o günün hiç gelmeyeceği’ havasında herhangi bir politika önlemi almadan ekonomi politikasını akışa bıraktılar. Şimdi sonuna yaklaşıyoruz.
AVRUPA’DAKİ GENİŞLEMEDEN PARA GELMİYOR
İşin tuhaf tarafı; kendi bahçesini düzenlemeyi bırakıp, her parasal genişlemeden fayda geleceği gibi ‘darı ambarı’ rüyaları da yok değil. Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, “AB Merkez Bankası’ndan pompalanan bu paranın gideceği başka bir yer yok. Dolardan alacağımız negatif etkilenmeyi, Euro’dan kazanarak kompanse edeceğiz” demiş. ‘Bakanın rüyası’ özetle şöyle; ‘dolar güçlendiği için Türkiye ekonomisi zarar görüyor, ama Avrupa Merkez Bankası (ECB) tahvil alımı yaparak piyasaya Euro sürüyor, bu da bize gelecek, zararımızı örtecek’. 1990’lı yıların ortalarında krize doğru koşarken, Başbakan Tansu Çiller’in döneminde de buna benzer hülyalar ve cin fikirler vardı. Keşke Bakan Zeybekçi’nin ECB’nin bilançosuna bakma fırsatı olsaydı.
ECB 2011-12 döneminde Yunanistan’la başlayan sonra Portekiz, İspanya ve İtalya’ya bulaşan kriz sırasında piyasaya ilave olarak kabaca 1 trilyon Euro sürdü. O dönemde görüldü ki; piyasaya enjekte edilen bu likidite olduğu gibi ECB’de mevduat olarak park edildi.
ECB bu yılın mart ayında yeni bir parasal genişleme başlattı. Aylık 60 milyar Euro’luk tahvil alımları yapıyor. Bilançosunu da mart sonundaki 2.1 trilyon Euro’dan 2.5 trilyon Euro’ya getirdi. ECB’nin bilançosu 18 Eylül itibariyle net 429 milyar Euro büyümüş durumda ve bunun 351 milyarı yine ECB’de bankaların cari hesaplarında park etmiş durumda. Yani, durum değişmemiş; bu para hiçbir yere gitmemiş. ‘Bu paraların bize geleceği’ rüyası, hem Avrupa’daki durumu ve krizi anlayamamak demek, hem de Merkez Bankası’na faiz baskısı yapılan ülkemizde kısa vadeli sermaye çıkışlarından haberdar olamamak demek.