Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı, 25 Kasım haftasında gerçekleştirmiş olduğu 'Kadınlar şiddetsiz bir yaşamı konuşuyor' adlı çalıştayın sonuç bildirgesini açıkladı. Rapora göre son beş ayda 838 kadının şiddet gördü, 720’si ise psikolojik şiddete maruz kaldı.
Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı, son 5 aylık kadına yönelik şiddet raporunu İHD Diyarbakır Şubesi’nde açıkladı. Açıklamaya, HDP Diyarbakır milletvekilleri Remziye Tosun, Dersim Dağ, Rosa Kadın Derneği Kurucu Üyesi Ayla Akat Ata ile çok sayıda kadın katıldı.
1 Temmuz ile 10 Aralık 2019 tarihlerini kapsayan raporu, Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı Üyesi Avukat Öykü Çakmak okudu. Çakmak, açıkladıkları raporun Diyarbakır’da kadına yönelik şiddete karşı ortak çalışma yürüten şiddet ağı bileşeni STK ve meslek odalarının 5 aylık başvuru ve gözlem raporu olduğunu belirtti.
Çakmak, Kadına Yönelik Şiddet Ağı hakkında şu bilgileri verdi: “Bilindiği üzere Diyarbakır’da, kadına yönelik şiddetle mücadele eden sivil toplum örgütlerinin kadın komisyonları bir araya gelerek şiddetle mücadele ağını kurmuştur. Yaklaşık bir yıldır ortak çalışmalar yapan kadına yönelik şiddetle mücadele ağı, kentte kadına yönelik şiddet konusunda toplumsal bir farkındalık yaratmış, şiddete maruz kalan kadınlarla dayanışmayı büyütmüştür. Büyütmeye de devam edecektir.”
İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasanın kadın mücadelesindeki önemi üzerine tartışmak amacıyla 23 Kasım 2019 tarihinde kadınlarla bir araya geldiklerini belirten Çakmak, “Kadına yönelik şiddetle mücadele alanında emek sarf eden 100’den fazla kadının bir araya geldiği çalıştayın ana teması, kadınların şiddetsiz bir yaşamdaki rolünü ortaya koymaya yönelikti. Bundan dolayı çalıştay, ‘kadınlar şiddetsiz bir yaşamı konuşuyor’ şiarı ile düzenlendi. Çalıştayın katılımcıları ‘kadına yönelik erkek şiddetiyle mücadelenin sürekliliğini etkin bir şekilde sağlayabilmek adına, dayanışmanın ve ortaklaşmanın önemi’ üzerinde yoğunlaşmış ve çalıştayın sonuç bildirgesi ise bu düşünce esas alınarak hazırlanmıştır” dedi.
Çakmak, çalıştay hakkında verdiği bilgilerin ardından, çalıştayın sonuçlarıyla ilgili şu değerlendirmeleri yaptı:
ÇATIŞMALARDA ŞİDDET GÖREN KADINLAR: Savaş ve çatışmalarda genellikle kadınlar; statüleri, rolleri, dinleri ve etnik kökenleri nedeniyle, cinsel ve toplumsal cinsiyet temelli şiddete maruz kalmaktadır. Kadınlar bağlı oldukları etnik ya da dini gruplardan dolayı kırıma maruz bırakılmış, istismar edilmiş ya da fuhuşa zorlanmışlardır. Çatışma alanlarında, kadını toplumsal cinsiyet temelli şiddete maruz bırakan eylemler de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1325 Sayılı Kararı ile ilk kez savaş suçu sayılmıştır. Konsey tarafından, üye devletlere kadınlar ve kız çocuklarının korunması konusunda sorumluluk yüklenmesine rağmen, kadınlar ve kız çocuklarına karşı şiddet, saldırı ve istismar, savaş ve çatışmalarda ortaya çıktığı gibi sonraki süreçte de varlığını sürdürmektedir.
‘KADIN CİNAYETLERİ ARTARAK DEVAM EDİYOR’: Kadın cinayetlerindeki artışın kuşkusuz, cezasızlık politikaları, ülkeyi yöneten kişi ve kurumların şiddeti üreten söylemleri, etkili çözüm yollarının ortaya konmaması, kadın cinayetlerini önleme konusundaki samimiyetsizlik ve toplumsal cinsiyet rollerini dayatma gibi birçok nedeni bulunmaktadır. Erkek egemen iktidar, şiddeti yeniden üretmekte ve bu durum kadına yönelik şiddeti beslemektedir. Bu şiddet türleri, doğrudan, yapısal ve kültürel olarak birbirini takip etmektedir. Temel kadın haklarını güvence altına almayı sağlayacak birçok ulusal ve uluslararası yasa mevcut iken bu yasaların uygulanmaması, şiddet türlerinin birbirini beslediğinin en bariz örneğidir. Bundan ötürü kadına yönelik her türlü şiddet ve kadın cinayetleri artarak devam etmektedir.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NİN UYGULANMASI ELZEMDİR: Kadın cinayetlerinin önlenmesi için İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması elzemdir. Ayrıca belirtmek gerekir ki İstanbul Sözleşmesi, devletin ve kanun uygulayıcıların verdiği taahhütleri barındırmaktadır. Sözleşme, yürürlüğe girdiği tarihten günümüze kadar etkili bir biçimde uygulanmamıştır. Bu ihmalkâr tutum birçok kadının katledilmesine sebep olmuştur. Bu tutum, Ayşe Tuba Aslan’ın 23 kez başvuru yapmış olmasına rağmen yaşam hakkının korunamadığı bir zemin yaratmıştır. Bir kadının daha katledilmesine engel olmak için İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere ulusal ve ulus-üstü mevzuatın tamamı etkili biçimde uygulanmalıdır.
KAYYIM KADIN KURUMLARINI KAPATTI: Bölgemizde kadına yönelik şiddete dair önemli bir diğer husus ise OHAL dönemi ve kayyım atamalarıyla birlikte kadın dernekleri ve kadın dayanışma merkezlerinin kapatılmış olmasıdır. Ama bu sonuç vermemiş, kadının direngen doğası farklı mücadele yöntemleri geliştirmiştir. Kadına yönelik şiddetle mücadele ağı bunun en güzel örneğidir. Diyarbakır’da kadına yönelik şiddetle mücadele ağı olarak bizler, şiddeti ve mücadele yöntemlerini tartışmaya devam edeceğiz. Bu çalıştayda yer alan başlıkları ilerleyen zamanlarda daha ayrıntılı tartışıcak ve daha sık bir araya geleceğiz.
5 AYDA 838 KADIN ŞİDDET GÖRDÜ: Şiddetle Mücadele Ağı bileşenlerine beş ay içerisinde Diyarbakır ve ilçelerinden 838 kadının başvurdu. Bunlardan 720 kadının psikolojik, 422 kadın fiziksel, 392 kadın ekonomik, 321 kadın dijital şiddet ve ısrarlı takip yoluyla, 198 kadın ise sosyal şiddete maruz kaldı.
Başvuru yapan kadınların tamamı erkekler tarafından farklı şiddet türlerine maruz bırakıldı, şiddet uygulayan erkeklerin büyük çoğunluğu kadınların evli olduğu erkekler. Başvuru yapan her kadını, birden çok şiddet türüne maruz kaldı. Kadınların yüzde 85’i sistematik olarak psikolojik şiddet gördü, hem aile içinde hem de toplumsal yapı içerisinde sosyal şiddete maruz kaldı.
ÇOCUKLARA YÖNELİK CİNSEL ŞİDDET: Toplam başvuru sayımıza dâhil etmediğimiz ve cinsel ilişkiye maruz kalan 97 çocuk (15-18 yaş arası çocuk) Türk Ceza Kanunu’nda reşit olmayanla cinsel ilişki olarak tanımlanan ve çocuğun rızası olduğu varsayılan suç tipine uyduğu gerekçesiyle adli işlem görmüştür. Bu vakaların bir kısmı çocuk yaşta evlendirme vakaları olduğu gibi, bir kısmı da evlilik ilişkisi olmaksızın çocuğun rızası olduğu varsayılarak cinsel ilişkinin yaşandığı vakalardır. Öncelikle belirtmek gerekir ki, kanunda 18 yaş altı çocukların yaş aralığına göre 12-15 veya 15-18 şeklinde kategorileştirilmesi başta İstanbul sözleşmesi olmak üzere birçok ulus-üstü sözleşmeye aykırılık teşkil etmektedir.
‘ÜÇ KADIN KATLEDİLDİ’: Son 5 aylık süreçte Diyarbakır’da üç kadın da erkekler tarafından katledildi. Kentte yaşanan intihar vakaları da yüksek, kadın intihar vakalarının hem adli hem de sosyolojik boyutuyla derinlikli olarak incelenmesi gerekmektedir.
‘FARKLI KENTLERDEN DE BAŞVURU YAPILDI’: Diyarbakır şiddetle mücadele ağı bileşeni kurumlar olarak, sosyal medya aracılığıyla Türkiye’nin diğer kentlerinden son beş ayda 62 başvuru aldık. Farklı kentlerdeki kadınlarla bu konuda işbirliği yaparak destek sunduk.
Son beş ayda kadın cinayeti davalarına müdahillik talebinde bulunduk yargılama süreçlerine dahil olduk, kadına yönelik şiddetin önlenmesine dair önerilerde bulunup, kadınların ortak mücadelesine dikkat çektik. / DUVAR