HDP'li Demirtaş, "Cezaevinde olması gerekenler dışarıda, barış ödülü alması gerekenler cezaevinde. İçeri atmakla da yetinmiyorlar, tutuklanan 4 akademisyenle birlikte tüm akademisyenlere korku salınmak isteniliyor. Mesaj budur" dedi.
Barış bildirisine imza attıkları için tutuklanan 4 akademisyenin 22 Nisan'da görülecek duruşması öncesi Bakırköy Cezaevi önünde tutulan "Özgürlük Nöbeti" eylemini, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Gezi aileleri, Suruç aileleri, Cumartesi Anneleri ve HDK Gençlik Meclisi ziyaret etti. Berkin Elvan'ın annesi Gülsüm Elvan ve Sami Elvan'ın da katıldığı ziyarette, akademisyenlere özgürlük talep edildi. "Barış tutsak edilemez" ve "Barış kazanacak" yazılı pankartların açıldığı eylemde ilk olarak HDK Gençlik Meclisi açıklama yaptı. Gençler, barış ve özgürlükte ısrar edeceklerini, silahlar susuncaya ve Kürt halkının eşitlik, özgürlük hakları verilene kadar direnişi ve mücadeleyi devam edeceklerinin altını çizdi.
Akademisyenler adına açıklama yapan Latife Akyüz ise, 22 Nisan'da görülecek duruşmanın barış isteyen herkesin yargılandığı bir duruşma olacağını belirterek, herkesi duruşmaya katılıp tutuklu akademisyenlere destek vermeye çağırdı.
Akyüz'ün ardından HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş konuştu. Demirtaş'ın konuşmasından satır başları şöyle:
'Barış ödülü alması gerekenler içeride'
"Cezaevinde olması gerekenler dışarıda, barış ödülü alması gerekenler cezaevinde. İçeri atmakla da yetinmiyorlar tutuklanan 4 akademisyenle birlikte tüm akademisyenlere korku salınmak isteniliyor. Mesaj budur. Düşünce özgürlüğü basın özgürlüğü bütün temel hakların anasıdır. Bir ülkede eğer düşünce özgürlüğü yoksa diğer hak ve özgürlüklerin hepsi ihlal ediliyordur, ülke de demek ki hükümetin korktuğu bazı şeyler vardır. Aksi takdirde sırf barış dedi diye tutuklanmazdı.
'Saray'daki öksürse 30 televizyon canlı yayın verir'
Düşününki Saray'daki zat öksürse 30 TV kanalı aynı anda padişahımız öksürdü diye yayın yapar. Fakat bu ülkenin onurlu, cesur, barıştan yana hiçbir gücü medyada yer alamaz. Artık medya Saray'a yağ çekmekle, övgü dizmekle meşgul bir medyaya dönüştü. Böyle bir ortamda barışı konuşmak kolay değil. Daha bir buçuk yıl önce çözüm süreci devam ederken, havuz medyası da dahil olmak üzere hükümet yanlılarının ağzından barış düşmüyordu. Ama bugünlerde barışı konuşmak önemlidir. Bugün tam da çocuklar ölmesin diyebilenlerdir gerçek barış savunucuları.
'Akademisyenler tutuklu ama tecavüzcüler madalya alacak noktada'
TBMM barış konusunda uzlaşma sağlayabilseydi bugün biz savaşı konuşmuyor olacaktık. Cizre'de, Nusaybin'de, Sur'da katliamlar yaşanmıyor olacaktı. Türkiye'nin her yerine gencecik cenazeler gitmiyor olacaktı. Dokunulmazlık konusunda HDP'ye karşı 3 parti birleşti. Barış konusunda 3 parti birleşsin dediğimizde şu 3 partiden 3 kişi bir araya gelmez. Ama sıra savaşa geldiğinde görüyorsunuz ki her biri kağıttan kaplan oluveriyor. Akademisyenler, öğrenciler, gazeteciler tutuklu ama tecavüzcüler neredeyse madalya alacak noktada. Bu ülkenin muhalif partileri, akademisyenleri terörist ilan ediliyorlar. Saray'daki zatın konuşmadığı konu yok. Bilmediği hiçbir şeyi yok. Dünyanın sayılı entelektüellerinden zannedersiniz. Ama çocuk istismarı konusunda tek kelime etmiş değil. Ülkenin her yerinde çocuklara dönük ağır istismar iddiaları ortaya çıkıyor. Ki bu görünenin yüzde 10'udur. Kadına yönelik tecavüz, taciz, kadın cinayetleri her gün yaşanıyor. Fakat bu Saray'daki zat bunlarla ilgili tek bir eleştiri cümlesi dahi kurmuyor.
'Sapkın bir tarikata dönüştüler'
Siz nasıl bir tarikata dönüştünüz? Nasıl sapkın bir tarikata dönüştünüz? Sizin tarikatınız da çocukları istismar etmek, taciz mubah. Hırsızlıkla, yolsuzlukla ilgili tek bir eleştiriniz yok. Cenazeleri yakmak sizin tarikatınız da mubah. İşkence yapmak mubah. Türkiye toplumunun hala bunlara pirim veriyor olması acı verici. İnsanların dini duygularını sömürerek sapkın bir tarikat oluşturdular. Bunu topluma enjekte etmeye çalışıyorlar. İstiyorlar ki biz de bütün bu ahlaksızlıkları kültür haline getirelim. Yavuz hırsızlar. Bütün suçu günahı bizim üstümüze atmaya çalışıp kendileri zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışıyorlar. Yüzlerce parayla yazı yazdırdıkları gazetecileri var. Bakın iki gün önce bir bakanın oğlunun nerede kumar oynadığı haberleştirildi. Benim olmayan oğlum Amerika'da kolej okuyor diye haber yapan kahraman gazeteciler nerede? Benim çocuğum ailemden biri kumar masasında görüntülense neler yaşanır biliyorsunuz. Nerede sizin haysiyetiniz? Sapkın bir tarikata dönüştünüz. Sizin inancınız da her şey mubah. Ölmüş, katledilmiş bir kadının bedenini çıplak şekilde teşhir edip onun üzerinden propaganda yapacak kadar alçalmış bir zihniyet 4 akademisyeni içeri atmış şaşmamak lazım.
'Yüzde 50 oyları var ama yüzde 100 suçları var'
Barış çığlığı öylesine bulaşıcıdır ki bir tek kişi bu çığlığı topluma yaydığında milyonlara ulaşabilir. Ondan korkuyorlar. Barış pankartı ile sahaya çıkan futbol takımından korkuyor. Akademisyenlerin bir imzasından o yüzden korkuyorlar. Güçsüzler çünkü. Yüzde 50 oyları var ama yüzde 100 günahı var. Yüzde 100 işlediği katliamla, talanla, soygunla, IŞİD'e gönderdiği silahlarla ilgili suçları var. Biliyorlar ki gidiciler.
'Korkunun ecele faydası yok'
O oyu toplumu tehdit ederek şok stratejisi ile aldılar. Korku ortamı birazcık esnerse sonunun geleceğini çok iyi biliyor. Barış ve direniş sesinin geldiği her yerden bu nedenle çok korkuyor. Dokunulmazlık meselesi de böyle. Ama korkunun da ecele faydası olmadı ki bugüne kadar. O gün gelecek siyasi iktidarınız bitecek. Her şeyin hesabı sorulacak. Görülecek ki AKP buzun üzerine yazılmış bir yazıdan ibaretmiş. Sadece zamana oynuyorlar. Yapmaya çalıştıkları şey anayasal güvenceyle kendilerini güvenceye almak istiyorlar. Anayasa'ya yetkiler başkandadır yazdırmadan kendisini güvende hissetmiyor. Hep birlikte bu yüzden üzerimize geliyorlar.
'Camileri tankla bombaladınız'
Biz yapay bir parti değiliz. Koltuk için servet için mücadele eden bir parti değiliz. Halkın gücünü partinin üstünde tutan bir anlayışız. HDP'nin bir sonraki seçimlerde iktidar alternatifi olmasından korkuyorlar. Çin malı milliyetçiler neden bu kadar panikte? Koltuğu gidecek. Başbakan'ın, Cumhurbaşkanı'nın teminatı kandır kan. Kan aktığında bunların yüzüne can geliyor. Şehit cenazelerindeki propagandadan besleniyorlar. 'Taş üstünde taş bırakmayın' diye çağrılar yapıyorlar. Kim yaşıyor o yıktığınız evlerde. Cizre'de, Nusaybin'de, Sur'da binlerce evi yıktınız. Bunlar PKK'lilerin evi miydi? Tankla, topla şehirleri harabeye çevirdiniz. 500 bin sivilin hayatını perişan ettiniz. Suçunu da HDP'ye yüklemeye çalışıyorsunuz. Camileri tankla bombaladınız be. Geriye dönüp bunları HDP yaptı dediniz.
'Senin evladın tabutun içinde onun evladı kumar masasında'
Belini kırdık bitirdik diyorlar. Başbakan cesareti varsa çıksın, 'Başardık, bitti bu iş' desin, halka da söz versin. Eğer gerçekten bu savaşın sonuna gelindiyse çözüme geri dönün. Yok, eğer yarın savaş daha da büyürse varsa siz de haysiyet istifa etmeniz lazım. Öyle halkı kandırarak bu işler yürümez. Türk toplumunu kandırıyorlar. Şehit edebiyatı yapan 'Keşke biz de şehit olsak' diyenlerin evlatları neler yapıyor. Gemilerle götürmedikleri mal kalmadı. Senin evladın tabutun içinde onun evladı kumar masasında. Tablo bu kadar nettir. Siz kimin vatanı için öldüğünüzün farkında mısınız? Bu hırsızların vatanı mı, yoksa bizim ortak vatanımız için mi? Bunu iyi görmek lazım. Gelin hep birlikte barış sesimizi yükseltelim. Türk anası da Kürt anası da sesini yükseltsin."