HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, Artık terörle yaşamaya alışmak lazım” diyorlar. Hükümet sözcüsü mahiyetinde gazeteci de yargı üyesi de bunu söylüyor. Ölümlere alışmak, kan deryası içinde Türkiye’ye uyanmak onlar için alışılabilir ama biz bu anlayışı” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, partisinin Meclis grup toplantısında konuştu.
Demirtaş’ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
“Gündeme geçmeden önce iki hatırlatma yapmak istiyorum. 16 Mart, Saddam diktatöryasında 5 bin Kürdün bir günde katledilmesinin yıldönümü. Maalesef o dönemde de dünya sessizdi, herkesin gözönünde soykırım gerçekleştirilirken, kimsenin sesi çıkmıyordu. Irak Parlamentosu daha sonra soykırım olarak ilan etti. Bütün soykırım mağdurlarını anmak istiyorum.
“Geçen hafta 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günüydü. Kadınlar yasaklara rağmen alanlardaydı. Bir çok yerde izin verilmedi. Kadınlar özgürlük bilinciyle, emeğinin hakkı ve savaşa karşı barış talebiyle meydanlardaydı. Ezilen bütün kadınlara 8 Mart’ta, alanlarda olan bütün kadınlara grubum adına teşekkür etmek istiyorum.
“Pazar günü saat 18.45’te Kızılay Meydanında. Sivillerin en çok bulunduğu saat ve yer seçilmiş olmalıki orası tercih edilmiş, tümüyle sivillerin hedef alındığı terör saldırısı gerçekleşti. Bütün partim adıma lanetlediğimizi, kınadığımızı bir vahşet eylemi olduğunu ifade etmek istiyorum. 37 yurttaşımızın yaşamını yitirdi, 170’e yakın yaralı var. Ankara’da bütün yitirdiklerimize Allah’tan rahmet, ailelerine sabır, yararlılara acil şifa diliyorum.
“Herhalde neredeyse her ay toplu bir katliamla, neredeyse her gün ölüm haberleriyle, çatışmayla ya da üzerinde tank geçirilerek, yakılarak katliam haberleriyle günlere başlıyoruz. “Artık terörle yaşamaya alışmak lazım” diyorlar. Hükümet sözcüsü mahiyetinde gazeteci de yargı üyesi de bunu söylüyor. Ölümlere alışmak, kan deryası içinde Türkiye’ye uyanmak onlar için alışılabilir ama biz bu anlayışı
“Ülkemizde savaş gerçeği var, katliam ve terör gerçeği var. 14 yıldır iktidarda bütün devlet mekanizmalarını kontrol eden partinin yönettiği bir ülkede bunlara alışmak insanlığımızı kaybetmemiz anlamına gelir.
“Biz bunları normal göremeyiz. “Yaşam tarzımız budur. Kimse buna itiraz etmesin” dayatmasına boyun eğmeyeceğiz, bizi bunu alıştıramayacaksınız. Normal olan şey katliamların, ölümlerin olmadığı yaşamdır. Savaşın, katliamların kendisi olağandışıdır. Biz niye olağandışı olana alışıyoruz. Siz, savaş kışkırtıcılığına karşı barış isteyen barış savunucularına alışsanız iyi olur. Bizim savaşa karşı ilkeli ahlaki duruşumuza alışın.
“Ankara ilk değil. Diyarbakır’da, Suruç’ta, Ankara Garı’nda, Sultanahmet’te, Merasim Sokak’ta, Kızılay’da. Bunları peş peşe yaşarken, arada da savaş gerçeğiyle yaşıyorduk. İlk defa bir felaket değil bu. Ancak ne hikmetse, her katliam sonrasında fail kim olursa olsun, mağdur kim olursa olsun. Her katliam sonrasında tek mağdur AKP.
“Diyarbakır’da benim konuşma yapacağım miting bombalanır, küçük kızlarımın, çocukların, yoldaşlarımın bulunduğu kitlede bomba patlatır, mağdur AKP. Suruç’ta gencecik insanlar katledilir, sorumlu HDP’dir, mağdur AKP’dir. Ankara Garında 100 kişi katledildi, “mağdur AKP’dir” dediler, “bu saldırı bizedir” dediler, “sorumlusu HDP’dir” dediler. “Kendi mitinglerinde bomba patlatılıyor” dediler, oyları artırmak için.
“Dün Kızılay’da gerçekleşen katliamda, mağdur yine AKP, sorumlu yine HDP. Bu işte bir yanlışlık olmalı. Hepimiz haklı olamayız. Ortada katliam varken, AKP hükümetteyken, biz “haklıyız” diyoruz, onlar “haklıyız” diyor. Ortada bir suç günah var. Hepimiz haklı olamayacağımıza göre, bir dezonformasyon, manüpilasyon var. Derin devletin, Ergenekon, KCK, paralelin mağduru bunlar. Bir dolu düşse kendilerini mağdur edecek kadar psikolojik algı teşkilatı kurmuşlar.
“Evlerinde para sayma makineleri, ayakkabı kutularında paralar yakalanıyor, yine mağdur bunlar. Bu iki yüzlülük içinde biz hangi sorunu çözeceğiz. Neden “yüzde yüz güvenlik sağlamadın” diye hükümet eleştirilemez, bundan dolayı eleştirmiyoruz.
“Fakat dünyanın demokratik ülkelerinde bomba patladığında siyasiler ile toplum kenetlenir. Savaş şiddet karşısında herkes barış cephesinde yan yana omuz omuza gelir. Bizdeki eksiklik budur. Savaşı durduramazsak bile, şiddeti durduramazsak bile, en azından “saldırı bütün topluma yapılmıştır” diyebileceğimiz bir ülke bırakmadılar. Türkiye’deki mevzu budur. Her saldırının mağduru bunlardır, “Gelin bizim yanımızda saf durun”, “gelin hükümetin yanında durun”, “gelin AKP’nin yanında durun birlik olalım” diyorlar.
“Toplum bu kadar kutuplaşmışken, toplumu üstten bu kadar cephelere ayıran siyasal anlayış varken, bu toplumda şiddeti durdurmak imkansızdır. Bunu yaratan biz değiliz. Sorsanız yine mağdur onlar. Biz kutuplaştırıcı dil kullanıyormuşuz, birleştirici dili onlar kullanıyormuş, yine mağdur onlarmış.
“Biz bu meseleyi çözemediğimiz sürece, birileri gelecek Ankara’da, birileri gidecek başka yerde bombalar patlayacak. Birileri gelecek suikast yapacak. Bu yara durduktan sonra orayı kaşıyacak o kadar çok ülke, devlet, örgüt olacak. Nerede birleştireceğiz toplumu. En can alıcı sorun budur.
“Bizim AKP, CHP, MHP bloğundan ayrıldığımız yer budur. “Tek millet, tek dil olacağız” diyorlar, AKP derinleştirip “tek mezhep tek din olacağız” diyor. MHP derinleştiriyor “tek ırk” olacağız, CHP “tek ideoloji olacağız” diyor. Toplumu kutuplaştıran şey bu tekçiliktir zaten.
“Saray’daki diyor ki, “ya bizim yanımızda olacaksınız, ya teröristlerin.” Kusura bakma, ne senin yanında, ne de terörün yanında olmak zorunda değiliz. Toplum ürktü ya “hemen bizim yanımıza gelin” diyor yoksa “terörden yana olacaksınız” diyor. Adaletten yana olmak, barıştan yana olmak, ya da halktan yana olmak da var. Eşitlikten, özgürlükten yana olmak var. Mecbur muyuz senin yanında olmaya?
“”Ya bizdensiniz ya da teröristsiniz” diyor. Peki ikiniz birseniz ne yapacağız. İkisi de aynı şeyse ne yapacağız. Birinin gazeteci, milletvekili olması terörün yanında olmasına engel değilse, Cumhurbaşkanı yada Başbakan olması da engel değil o zaman. Sayıyorsan Cumhurbaşkanından başla. Bir milletvekili olabiliyorsa, gazeteci olabiliyorsa Başbakan da olabilir. Sen de olabilirsin. “Ayarını bozduğun kantar bir gün gelir seni tartar.” IŞİD’e silah gönderdiğin için birileri senin çıkardığın yasaya göre yargılarsa ne olur.
“2012 yılında çıkarılan yasayla, herkesin terörist olması çok mümkün. “Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen biri örgüte üye olmaktan cezalandırılır.” diyor yasa. Silahsız terör örgütü olacak Türkiye’de. Gazeteciler, akademisyenler “silahsız terör örgütü” olacak. Bu katliamları bu şekilde durdurabileceklerini düşünüyorlar. Sadece güvenlik perspektifinden bakan bir anlayış Türkiye’yi bu noktaya getirdi.
“Kınama açıklamaları, kendini kurtarma toplantıları, güvenlik zirveleri adı altında işler yapacağınıza, sadece güvenlik penceresinden bakacağınıza, neden muhalif partilerle, barış isteyen insanlarla, STK’larla bir araya gelip, ülkeyi düzeltelim demiyorsunuz?
“Çözüm sürecinde, Türkiye’de ilk defa bu noktaya gelinmişken, ekonomide istikrar varken, Şırnak’ı, Yüksekova’yı, Nusaybin’i de Cizre ve Sur gibi yaparak mı çözeceksiniz? Çözüm masasına gelirsek, hiçbir şey başaramazsak kardeşliği başarabiliriz. Kutuplaşmayı önleriz.
“Eğer bir saldırı dışarıdan geliyorsa, hep birlikte göğüslemek daha kolay oluyor. Ankara’da katledilenleri Konya’da stadyumda yuhalıyor. Cizre’de diri diri yakılanları şu şehirde alkışlıyorlar. Nasıl bir milli duygudan söz ediyoruz. Nasıl bir ortak acıdan bahsediyoruz. Nasıl bu hale geldik, kimse sormayacak mı? Ne zaman insanlık yitirildi, ne zaman insani duygular yitirildi.
“Önce insani ilkelerde birleşelim. Bunu başaramadan, hangi ülke çıkarında birleşeceğiz. İnsanı yüceltmeyi başaramıyoruz. Cenazeler yakılıyor, yerlerde sürükleniyor, tank paletiyle üstünden geçilip basına servis ediliyor. Tık yok!
“Kızılay’da Merasim’de, Cizre’de PKK’li de asker de sivil de hepsi bir candır. Anası babası Kürt olduğunda acı olmuyor mu neye göre ayırıyorsunuz?
“40 bin kişi Kürt sorunundan kaynaklı çatışmadan ölmüş. Bunların 30 bini Kürttür. 20 binden fazla Kürt sivil. Hiç alakası olmayan, yargısız infazlarda öldürüldü. “O acı bizim acımız değil o zaman 10 şehidimiz var” diyorlar.
“Ölenin Kürt olup olmadığına bakmadan önce bir üzülelim, ondan sonra çözüm bulalım. Suruç’ta katledilen senin partinden değil umurunda olmayacak, Cizre’de öldürülen senin ırkından değil, Merasim’de öldürülen senin mezhebinden değil… Herkesin ayrı bir çözümü oluşuyor. Tek bir çözüm noktasında buluşmak imkansız hale geliyor.
“Yaptıkları tek şey HDP’yi suçlayarak siyasi rant elde etmektedir. HDP’ye eleştirdiklerinin yüzde birini PKK’ye, IŞİD’e başka bir şeye yapmazlar. Çünkü oy kaygıları var. Ülkede balon patlasa kimin ne yaptığına bakmaksızın anında HDP’yi linç tahtasına oturtuyorlar.
“Parti binalarımız kurşunlanıyor, yöneticileri tutuklanıyor, binalarımız yakılıp yıkılıyor. Ne yapılıyor, AKP’nin sorumluluğu unutturuluyor. Zannediyorlar ki bu ülkeyi HDP yönetiyor. İçişleri Bakanı Celal Doğan zannediyorlar, yok İçişleri Bakanı Efkan Ala’dır. Emniyete müdür mü atanacak, HDP mi atamıyor?
“Onaylamadığını ilan eden tek partiyiz. AKP, devleti yönetme makamındadır. Emir makamındadır. Cizre’de sokağa çıkma yasağı ilan edilecek, emri o veriyor. Tanklar sokağa çıkacak diyor, emri veriyor.
“Bir anda öyle bir hava estiriliyor ki HDP bu ülkeyi yönetiyor. 14 yıldır, “eksik yaptık”, “hata yaptık” demiyorlar. Tek bir örneği yok. Ankara’daki katliamından sonra da yaşanan budur. 24 saat hükümetten açıklama yoktu.
“IŞİD tarafından Ankara Garı’nda saldırı yapıldı. Emniyet Müdürü görevden alındı. Merasim Sokak’ta yapıldı, o da görevden alındı. 8 Mart’ta 4 emniyet müdürü değiştirdiler. İstifa yok, özür yok, hatasını kabul etmek yok. “Toplumu bütünleştireceğiz” diyen demokratik çözüm yok. Bizi hedef göstererek neyi çözecek.
-Dokunulmazlığımızı kaldırmayın biz istifa edelim. Buna inansam, sizde o yüz yok ama ben istifa ederim. Biz erdemli insanlarız, istifa ederiz. O nedenle sorumluluğu bize atıyorsunuz. Dokunulmazlığı kaldırılması gereken sizsiniz. Hedef şaşırtmak için bir kaç HDP’liyi hedef haline getirip, linç ettirip sıyrılıyorlar.
“Bütün bu savaş, terör eylemlerini çözelim diyoruz. CHP’nin bir araştırma önergesi var, bizim de var. Gelin bir komisyon kuralım nasıl çözeriz. Parlamentoyuz, seçilmiş insanlarız. Araştıralım, Suruç, Ankara, Sultanahmet’ten bilgi belge toplayalım. Sorumluluk alıyoruz. Hükümete diyoruz ki beraber yapalım. Ne oluyor, AKP’nin oylarıyla, MHP’nin desteğiyle reddediliyorlar
“Katliam oluyor, parlamentoda gruplar olarak bir araya gelelim, metin yayınlayalım diyorlar. Kınamak mıdır sadece işimiz. Acı yaşayan insanların, biz kınayınca bitiyor mu acısı? Biz kınayınca bitiyor mu mesele? Çözüm için hazırsanız gelin. Bakın 37 kişi katledildi, parlamento tatilde. Toplamıyorlar, açtırmıyorlar.
“Hadi gelin kuralım komisyonu, çözüm nasıl olur, ateşkes nasıl sağlanır, hendekler nasıl kapatılır, hep birlikte elimizin taşın altına koyalım. Üç genel başkana çağrı yapalım, Sur’a, Nusaybin’e biz gidelim. Askere de polise de yazık değil mi? Diyalogla kapatalım hendekleri, barikatları. Tartışarak, konuşarak iknayla yapalım.
“Bütün bunları yapmak yerine, HDP’yi terör örgütü ilan etmek sizin haddinize değil. Biz gücümüzü halktan aldık. Dayandığımız tek güç budur. Burası parlamentodur. Biz eşitiz unutmayın. AKP’li, CHP’li vekil eşitiz. Biz AKP’nin emrinde memur, başbakan bizim müdürümüz değil. Diğer vekiller HDP’nin amiri değil. Haddinizi bilin, kendinize gelin. Milletvekillerimize had bildirmek sizin işiniz değil. Halk bu görevi verdi, halk geri alabilir. Ötesi darbedir.
-Halkın güvenliğini sağlamak onların işi. İçişleri Bakanı “18 saldırıyı önledik” diyor. Kaç kişi tutuklandı, isimleri ne, hangi cezaevindeler? Soruyoruz. Kamuoyuna yansıyan bir şey duymadık. İnşallah önlüyorsunuzdur.
“Bizi takip etmekten, telefonlarımızı dinlemekten, HDP’lileri gözaltına almaktan onları izliyorsunuzdur umarım. Kendi güvenliğinizi sağlamak dışında hiçbir şey maalesef. Umut ediyorum ve diliyorum ki yaşadığımız bu acılar son acılar olur.”