HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, Başbakan Davutoğlu’nun görevi bırakmasıyla ilgili “Erdoğan atadığı bir başbakanı değiştirme kararı aldı. Aslında bu hükümete karşı bir saray darbesi değil ama halka karşı bir saray darbesi 8 Haziran’da yapıldı ve bu devam ediyor” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Dicle Haber Ajansı’na (DİHA) konuştu.
Demirtaş, AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun görevi bırakacağını duyurmasını “Aslında bu hükümete karşı bir saray darbesi değil ama halka karşı bir saray darbesi” diye değerlendirdi.
Demirtaş’ın açıklamalarından bazı başlıklar şöyle:
“7 Haziran seçimleri öncesinde, yine 1 Kasım seçimleri öncesinde de Davutoğlu’nun başbakan olmayacağını, Erdoğan’a rağmen başbakan olamayacağını, iradesizleştireceğini ve başbakanlık kurumun tasfiye edileceğini söyledik. Çünkü Erdoğan’ın kafasındaki sistem tek adam yönetimine dayalı bir diktatörlüktür. Onun yönetim anlayışında ikinci bir adama yer yoktur. Buradan yola çıkarak kesinlikle en kısa zamanda Davutoğlu’ndan kurtulmanın yolunu arıyordu. Bundan emindik ki ortaya çıkan tabloda bizi yanıltmadı.
“Davutoğlu bazı konularda inisiyatif geliştirmeye başladı. Saray’a rağmen bazı adımlar atmaya yeltendi. Saray bunu bir anda tehdit olarak algıladı. Bir de Erdoğan’ın Başbakan’dan beklentisi icraat değil. ‘İcraatı ben yapacağım’ diyor. Başbakan’dan beklentisi bir an önce başkanlık rejimine geçişinin alt yapısını hazırlamak.
“Erdoğan’a göre dokunulmazlıkların şu ana kadar kaldırılması gerekiyordu. Yine Davutoğlu’nun her yerde başkanlık sistemini savunması ve bunun kampanyasını yürütmesi gerekiyordu. Anayasa değişikliğinin hazırlığının şimdiye kadar tamamlanması ve parlamentoya getirilmesi gerekiyordu. Bu konularda verdiği ödevleri ve görevleri hızlı bir şekilde yapamadığı için Davutoğlu’nu bir an önce bypass edip sıfır iradeye sahip bir kuklayı kongrede genel başkan seçtirecekler.
“Erdoğan artık dikta hevesini; parti, devlet ve hükümet içinde tek adam olma; parlamentoyu tek adam olarak yönetme isteğini saklamıyor. Bunu açık aleni bir şekilde yapıyor. Bu AKP içerisinde kimi çevrelerin de işine geliyor. Çünkü Erdoğan aynı zamanda elde ettiği gücü rantta dönüştürmeyi ve bu ranttı dağıtmayı başarabilen bir lider; bu şekilde ayakta kalabiliyor.
“Erdoğan’ın güçlenmesi parti içerisindeki rantçıları sevindirecektir. Fakat parti içerisinden bundan rahatsız olacak çevrelerde az değildir. O nedenle bu aleni bir yarılmadır.
“Erdoğan’ın tasfiye ettiği Abdullah Gül’den Bülent Arınç’a, Hüseyin Çelik’ten Sadullah Ergin’e kadar bütün bu kesimler belli bir arayış içerisine girmişlerdi. Davutoğlu’nun tasfiyesi ile birlikte Erdoğan tehdidi ve tehlikesi çok daha görünür hale geldi. Artık AKP içerisindeki tek adam yönetimine ve sistemine karşı olanların sesinin daha yüksek çıkma ihtimali vardır.
“Fakat bütün bunları ortaya çıkaran şey direniştir. Kürt özgürlük hareketi, HDP, sivil toplum örgütleri, Alevi örgütleri, sol ve sosyalist kesimler uzun süredir Erdoğan darbesine karşı bir direniş geliştiriyorlar. Bu direnişin giderek ayrılığı, ayrışmayı ve kendi içlerindeki çelişkiyi derinleştirmesi beklenen bir durumdu.
“Bir müddet kongreden sonra toparlanma yoluna gideceklerdir ama uzun sürmez. Fakat dikiş tutmaz, AKP’de bu haliyle çözülme başlamıştır. Zamanı kestirmek kolay değil fakat zorbaya güce dayanarak ayakta kalan Erdoğan iktidarı şu andan itibaren tümüyle tasfiye sürecine girmiştir. Bu kriz de bunu göstermiştir.
“Bu Davutoğlu’na yapılmış bir darbe değil. Davutoğlu kukladır. Biz, 8 Haziran’la birlikte başlayan bir darbe sürecinden bahsediyoruz. Davutoğlu bu darbe sürecini desteklemiştir. Bunun destekçisi olmuştur, şu anda hükümete yapılmış bir darbe yoktur.
“Erdoğan darbesi 8 Haziran’da aleni bir şekilde başladı ve halen devam ediyor. Bunun sadece aşamalarını izliyoruz. Darbe süreci henüz tamamlanmış değil. Zaten Davutoğlu hükümeti Erdoğan’a rağmen göreve gelmiş bir hükümet değildir. Erdoğan’ın kuklası olarak atanmıştır. Neredeyse seçilmiş bile değildir.
“Erdoğan kimi istediyse milletvekili yaptı. Kimi istediyse onu genel başkan yaptı. Kimi istediyse onu seçime soktu. Nihayetinde de böyle bir hükümet ortaya çıktı. Seçildiğinden beri de Erdoğan’ın iradesinin dışına çıkamıyorlar.
“Erdoğan atadığı bir başbakanı değiştirme kararı aldı. Aslında bu hükümete karşı bir saray darbesi değil ama halka karşı bir saray darbesi 8 Haziran’da yapıldı ve bu devam ediyor. Dokunulmazlıklar işte bu darbe sürecinin bir parçasıdır.”