Cumhuriyet Gazetesi davasına bakan avukatlar, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'e hitaben yayınladıkları açık mektupta yaşanan hukuksuzluğu anlattı. Mektupta, "Kimseleri bekletmeyin. Adalete bakan insanlar, adaleti bekletmez. Beklemek nedir bilir misiniz? Hapiste yatanlar bekliyor. Ne beklediklerini anlatmak zor" denildi.
Cumhuriyet Gazetesi davası avukatları, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’e mektup yazdı. Avukatlar Fikret İlkiz, Tora Pekin ve Abbas Yalçın’ın kaleme aldığı mektupta, “Kimseyi bekletmeyin, adalete bakanlar adaleti bekletmez” mesajı verildi.
Davada yargılanan altı kişinin cezaevinde olduğu hatırlatılan mektup şöyle:
“Sayın Bakan,
Bu mektubu Av. Fikret İlkiz, Av. Tora Pekin ve Av. Abbas Yalçın olarak yazıyoruz.
Bizleri tanımazsınız, Cumhuriyet gazetesinin eski avukatlarıyız. Cumhuriyet Gazetesi gazetecilerinin yargılandığı ceza davasında sanıkların avukatlığını yapmış meslektaşlarımız arasında yer alan üç avukatız sadece…
Bu mektup çalışma arkadaşlarımızla ilgilidir; bizim için özel ve kişiseldir…
Bu mektupta yazdıklarımız, kamusaldır. Kanunların yarattığı eşitsizlik sorunudur, yargıyı ve herkesi ilgilendirdiği için topluma açıktır, alenidir.
Güvenilir bir yargı istemenin vaktidir. Çünkü ceza adalet sisteminin etkinliğinin artırılmasını istiyorsunuz.
Özel meselemiz Kandıra Cezaevi’nde bulunan Cumhuriyet mensuplarıyla ilgilidir.
Toplumsal meselemiz; yargının sorunları ve ceza adaleti hakkındaki kaygılarımızdır.
İstanbul 27 Ağır Ceza Mahkemesi’nin Cumhuriyet gazetesi mensupları hakkındaki mahkûmiyet kararına dair istinaf başvurumuz Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi tarafından esastan reddedildi. 5 yıldan fazla ceza alanlara Yargıtay yolu açık olduğu için yüksek ceza alan Akın Atalay, Aydın Engin, Hikmet Çetinkaya, Murat Sabuncu, Orhan Erinç ve Ahmet Şık “temyiz hakkını” kazandı. Dosyaları Yargıtay’da. Şimdilik serbestler.
Beş yıldan az ceza alanların hükümleri ise kesinleşti. Kanun, Yargıtay’a başvuru yapma hakkını az ceza alanlara tanımıyor. Gazete mensuplarından gazeteci Güray Öz, Hakan Kara, karikatürist Musa Kart ve meslektaşımız Avukat Mustafa Kemal Güngör, Önder Çelik ile Emre İper 25 Nisan 2019’da yeniden hapse girdiler ve Kandıra Cezaevi’ndeler.
Aynı davada yargılananlar arasında kanun yollarına başvuru hakkının sınırlandırılmasına karşın, aynı davanın kanıtlarıyla cezalandırıldılar. Sorunun ortaya çıktığı bu noktada; ceza miktarlarına göre ortaya çıkan kanuni farklılıklar yüzünden yaşanan eşitsizlikler çok önemli bir vicdan meselesi olarak hepimizin önümüzde duruyor.
Yargılanan sanıklar hakkında verilen kararlardaki cezaların yüksekliğine veya azlığına göre Yargıtay’a başvuru hakkının tanınması veya sınırlandırılması güven vermeyen bir yargı sistemidir. Demokrasiyi, insan haklarını yıpratır ve içten içe kemirir.
Ama böyle bir sorunun var olduğunu bildiğinizi öğrenmiş olmak bizleri memnun etti.
30 Mayıs 2019 tarihinde açıklanan Yargı Reformu Stratejisinde şöyle yazmışsınız:
“Bu Strateji Belgesi döneminde hak ve özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesi için geniş bir bakış açısıyla yeni politikalar belirlenmiştir. Bunlar, demokrasimizin daha da güçlendirilmesine hizmet edecektir. Hazırlıklar sırasında hiçbir sorun görmezden gelinmemiştir.” (…)
2019-2023 dönemi hazırlıklarınız sırasında “hiçbir sorun görmezden gelinmediği” için kaygılanmamıza gerek bulunmadığına inanmak isteriz.
Bizlerin herhangi bir talebi yoktur. Çünkü Cumhuriyet gazetesi mensuplarının suç işlemediğine inanıyoruz. Cumhuriyet gazetesi, Cumhuriyet gazetesi olduğu için cezalandırıldı. Mensupları; sadece gazetecilik yaptığı için mahkûm edildi. İnanmayabilirsiniz, ama durum budur.
Aşağıda Stratejinizde satırbaşlarıyla ifade edilenlere inanmak isteriz. Diyorsunuz ki,
“İfade özgürlüğünü etkileyen mevzuat üzerinde öngörülen değişiklikler, haber verme sınırları içerisinde yer alan, eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamalarının suç oluşturmayacağına ilişkin düzenlemelerin ceza mevzuatının bütünün değerlendirilmesi suretiyle etkin biçimde uygulanmasına yönelik olacaktır.
Bölge adliye mahkemelerince istinaf incelemesi sonucunda verilen kararların kesinlik sınırının ifade özgürlüğünü ilgilendiren maddeler açısından yeniden belirlenmesi öngörülmüştür.
Böylelikle, kararların Yargıtay tarafından da incelenmesi sağlanarak bireylere ek güvence getirilmesi amaçlanmıştır”
Bu amaç için 19 numaralı dipnotunuzda açıklanan eşitsizliği şöyle ifade etmişsiniz:
“CMK’nın “Temyiz” kenar başlıklı 286’ncı maddesinde, ilk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adlî para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları ile ilk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararlarının temyiz edilemeyeceği düzenlenmiştir. Bu düzenleme uyarınca benzer mahiyetteki bazı kararlar bölge adliye mahkemelerinde kesinleşirken bazıları temyiz incelemesine tabi olmaktadır.”
İşte bu tespitiniz Cumhuriyet gazetesi hakkındaki ceza davasında verilen mahkûmiyetler bakımından apaçık ortaya çıkmıştır. Bu mahkûmiyet vesilesiyle kanuni eşitsizlik öğrenilmiştir. Aynı davada yargılanan sanıkların mahkumiyetinde verilen cezaların miktarlarına göre Yargıtay’a başvuru yolunun kapatılmış olması adaletsizlik, hukuksuzluk ve eşitsizliktir.
Tespitiniz gibi, benzer mahiyetteki bazı kararlar ve hatta aynı davanın birbirine benzer sanıkları hakkında verilen kararlar bazı sanıklar için bölge adliye mahkemesinde kesinleşirken, aynı ceza davasının sanıkları hakkındaki kararlar temyiz incelemesine tabi tutulabilmektedir.
Çok ceza alan sanıkların mahkûmiyet kararları Yargıtay tarafından bozulduğu takdirde; az ceza alanlar hapis yattıklarıyla kalacaklardır. Bu kanun eliyle adaletsizliktir.
İçinden çıkılmaz, anlaşılmaz, karmaşık, ulaşılır olmayan, etkisiz ve uygulamalarla çok büyük farklılıklar ve mağduriyetler yaratan infaz hukukunun yarattığı acıları dikkate alınız.
Sayın Bakan, toplumun yargı mensuplarından “bir tek ama ‘adalet’ gibi büyük bir beklentisi var” demiştiniz. Yargı Reformu Strateji Belgesinin “güven veren adalet” anlayışına hizmet edeceğini ve yargıya güveninin artacağı bir yol haritası ve “inşallah reformlar için de bizim yol haritamız, atlasımız olacaktır.” dediğinizi anımsıyoruz.
Çok şey söylediniz…Sözleriniz adalet ve güven veren yargı üzerineydi. Yol haritanızın ifade özgürlüğü önündeki sınırlandırmaların yasama, yürütme ve yargı tarafından kaldırılacağı hakkında vaatlerle doluydu. Yaşananları ters yüz edebilir ve gerçek yapabilir misiniz?
Dışarıda olanlar var, hapiste yatanlar, hapse girecekler var sırada…Hapiste sayılan her gün batımında ne zaman gerçekleşeceği ve özgürlüklerin ne zaman geleceği belirsiz zamanlara ertelenmiş günlere uyanan insanlara “inşallah” demeyiniz.
Kimseleri bekletmeyin. Adalete bakan insanlar, adaleti bekletmez.
Beklemek nedir bilir misiniz? Hapiste yatanlar bekliyor. Ne beklediklerini anlatmak zor.
Beklenti, isterseniz adına umut diyelim… Umut; bir olgunun sonunda olması umulan, gerçekleşmesi beklenen şey…Sözlerinizden ve açıklamalarınızdan anladığımıza göre “güven veren adaletin” gerçekleşmesini istediğinizi sezinliyoruz sadece.
Acaba Adalet Bakanı olarak içinde bulunduğunuz bu durumu bir “gerçek” olarak kabul edebilir miyiz? Ve eğer Yargı Reformu Strateji Belgesini “gerçek” olarak kabul edersek, bu durumun sonuçlarının da “gerçek olacağını” düşünebilir miyiz?
Aklımıza Gepetto’nun Pinokyo’su geldi. Eşsiz bir öyküdür, okumuşsunuzdur. Gepetto’nun yarattığı tahta çocuğun insan ruhuna kavuştuktan sonra başına gelenler şaşkınlık vericidir. Aslında tam bir “beklenti masalıdır” bu başyapıt (Acar, A. Şebnem, psikeart 2019).
Yargıda yaşadıklarımıza, ifade ve basın özgürlüğünün ne hale getirildiğine, ceza davalarındaki kararlara bakıyoruz. Özgürlüklere ve toplumun beklentilerine uymuyor. Savunmalar suya yazılıyor, duruşmalardaki sözlerimiz havaya…
Gerçekten ifade ve basın özgürlüğü istiyoruz. Gerçekleri ifade ediyoruz ve sanki savunmalarımız gerçek değilmiş gibi, sanki yalan söylüyor muşuz gibi davranan yargının karşısında yitirdiğimiz güven duygusunun etkisiyle kendimizden şüphe ediyoruz… Pinokyo gibi sık sık burnumuzun uzayıp uzamadığını kontrol etme ihtiyacı duyuyoruz. Masalla gerçekleri, biz üç avukat olan “beklentilerimiz” yüzünden sık sık karıştırıyoruz.
Gerçek olduğuna inanamadığımız güven veren adalet gibi vaatleri sadece sezinleyebiliyor, gerçekleşmesini bekleyip duruyoruz. Beklenti içinde olan bizleriz.
Kimseyi bekletmemeli ve kimse bize benzememelidir.
Meclis tatile girdi, girecek… Kanun teklifleri teröre takıldı, üzerinde biraz daha çalışmak lazım gibi cümleler çok inandırıcı değil. “Yargı Reformu Stratejisi ile ilgili yasal düzenlemeler Ekim ayındaki yeni yasama yılına kaldı” demeyin.
Derseniz; güvenilir bir yargı, güvenilir adalet yaratılacağı ve yargılanma hakkının daha etkin korunacağına dair vaatleriniz hüsrandır.
Siz bilirsiniz ve nasıl isterseniz…
Bizler yıllardır gördüklerimizi sadece yeniden yazdık.
Bu vesileyle Adalet Bakanı olarak adaletle ilgili işlerinizde kolaylıklar dileriz.”
DUVAR