Sivil toplum ve meslek örgütleri, Cizre’de bombalanan mahallelerle ilgili raporunda, “toplumun, travmalar sonrasında yaraların sarılmasını ve onarımını sağlayacak, samimi ve sahici adımlara ihtiyaç duyduğu” belirtildi
Şırnak’ın Cizre ilçesinde 14 Aralık 2015 – 2 Mart 2016 tarihleri arasında 79 gün süren sokağa çıkma yasağıyla ilgili beş sivil toplum ve meslek örgütü bir rapor hazırladı.
İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Gündem Çocuk, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) ile Diyarbakır Barosu’nun gözlem raporunda bağımsız ve tarafsız soruşturma yapılması ve gerçeğin ortaya çıkarılması talep edildi.
Raporun sonuç ve öneriler bölümü şöyle:
* Toplumsal mutabakatın sağlanmadığı, yasal düzenlemelerin ve güvencelerin var olmadığı durumlarda adaletin gerçekleşmesi olanaksızdır.
Süreçte; ulusal ve/veya uluslararası hukukun çiğnendiği, ağır insan hakları ve insancıl hukuk ihlallerinin yaşandığı, kanıtların kaybedildiği tespit edildi.
Ve zaman sınırlaması bulunan durumlarda dahi araştırma ve incelemenin temel kuralları, uygulamaları ve bilimsel yöntemlerinden vazgeçilmemesi ilkesine riayet edilmedi.
* Sokağa çıkma yasağı vasıtasıyla, dış dünya ile olan ilişkisi kesilen alanlarda her bir ölümün nasıl gerçekleştiğini ortaya çıkarmak, öldürücü gücü kullanmanın “son çare” olup olmadığını tespit etmek ve sorumluları tayin etmek için etkili ve bağımsız bir soruşturma yürütülmesi gerekir.
* İnsan hakları ihlalleri, işkence, siyasi cinayetler gibi ölümlerle ilgili kuşku olan durumlarda incelemelerin tümüyle objektif, bilimsel, uzmanların ve tarafların katılımına açık bir biçimde yürütülmesi esastır.
Bu tür iddiaların varlığında ölümün araştırılması için izlenecek yol BM’in temel bir belgesi olan “Minnesota Otopsi Protokolü”ne göre yürütülmesi zorunludur.
Ancak Cizre’de sokağa çıkma yasakları ile başlayan dönem ve sonrasında “Minnesota Otopsi Protokolü”ne uyulmadığı ve bu konudaki başvuruların cevapsız kaldığı bilinmektedir.
* AİHM’nin Jordan kararında vurguladığı temel çerçeve olan “…soruşturma makamları resen harekete geçmeli, bağımsız soruşturmacı olmalı, olayla ilgili tüm belge, bilgi, mektup, raporlar usulüne uygun toplanmalı, hemen harekete geçilmeli ve makul bir hızla soruşturma ilerlemeli, bu süreç soruşturma ve kovuşturma süreci olarak kamusal denetime açık olmalı…” ilkelerinin uygulanmadığı gözlendi.
* Toplumlar yaşanan travmalar sonrasında; adalet duygusunu güçlendirecek, yaraların sarılmasını ve onarımını sağlayacak, samimi ve sahici adımlara ve duygulara ihtiyaç duyarlar.
Devletin etkin bir soruşturma ve araştırma yapabilmesinin ön koşulu ölen/öldürülen kişilerin yakınlarını ve bağımsız uzmanları da sürece dahil etmesidir. Onarım süreci bilimsel, objektif, bağımsız uzmanların katılımına ve denetimine açık araştırma ve incelemelerle başlar.
* Mahalleler ve bodrumların bağımsız ve etkili soruşturma ilkeleri yerine getirilene kadar olay yeri olarak muhafaza altına alınması gerçeğin ortaya çıkarılması açısından elzemdir.
Afet bölgesi ilanları ve hızlı kamulaştırma işlemleri delillerin ortadan kaldırılmasına ve hakikatlerin gizlenmesine, telafisi mümkün olmayacak yeni ihlallere yol açabilecektir.
Raporun tamamına buradan ulaşabilirsiniz.