Kendisi de avukat olan CHP Milletvekili Mahmut Tanal, son KHK'ların anayasaya aykırı olduğunu söyledi. Tanal 'Balık için su neyse yargılanan biri için avukat odur' dedi.
Hükümetin 29 Ekim’de yayımladığı 675 ve 676 sayılı KHK’ların Anayasa’ya ve uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu söyleyen CHP İstanbul Milletvekili, Avukat Mahmut Tanal, “Getirilmeye çalışılan avukatla görüşme yasağı kişiyi havasız, susuz, ekmeksiz bırakmaktır” dedi.
Uygulamayla avukatların sır saklama yükümlülüklerini ihlâle zorlanacağına dikkat çeken Tanal, “Anayasal bir hak olan savunma hakkı ihlâl edilmektedir, adil yargılamaya aykırıdır, yargılamaya direkt müdahale niteliğindedir. Ceza hukukunun temel ilkesi olan silahların eşitliği ilkesi yok sayılmaktadır” dedi.
CHP’li Tanal’ın Duvar’a özel değerlendirmeleri şöyle:
KARARNAMELER ANAYASA’YA AYKIRI: Öncelikle belirtmek isterim ki; 675 ve 676 sayılı KHK’lar OHAL sonrası etki ve sonuçları olacağından Anayasaya ve Anayasa madde 90 çerçevesinde atıf yapılan uluslararası sözleşmelere aykırıdır. OHAL’in amacına ve OHAL’i gerektiren koşullara uymamaktadır. Anayasa Mahkemesince öncelikle OHAL döneminde çıkarılması gereken KHK şartlarını taşıyıp taşımadığının incelenmesi, taşımadığının görülmesinin akabinde denetlemesinin yapılması ve iptali gerekmektedir. En azından denetiminin yapılması şarttır. 676 sayılı KHK’nın birinci bölümünde yer alan yargı ile ilgili düzenlemeler dikkat çekmektedir.
GÖZALTINDA AVUKATLAR İLE GÖRÜŞME ENGELLENEBİLİR DURUMDA: 676 sayılı KHK’nın 3. Maddesi ile şüphelilerin gözaltında müdafiileri ile görüşmesi engellenebilir hale getirilmektedir. 676 sayılı KHK’nın 6. Maddesi ile daha vahim düzenlemeleri haizdir. Hiçbir yorum eklemeden öncelikle belge metninde açıkça şu satırların yer aldığını belirtmek istiyorum; “Cumhuriyet başsavcılığının istemiyle hükümlünün avukatlarıyla görüşmesi infaz hâkimince altı ay süreyle yasaklanabilir”, “Cumhuriyet başsavcılığının istemi ve infaz hâkiminin kararıyla, üç ay süreyle; görüşmeler teknik cihazla sesli veya görüntülü olarak kaydedilebilir, hükümlü ile avukatın yaptığı görüşmeleri izlemek amacıyla görevli görüşmede hazır bulundurulabilir, hükümlünün avukatına veya avukatın hükümlüye verdiği belge veya belge örnekleri, dosyalar ve aralarındaki konuşmalara ilişkin tuttukları kayıtlara el konulabilir” ve “Cumhuriyet başsavcılığı baro tarafından bildirilen avukatın değiştirilmesini baro başkanlığından isteyebilir.”
KİŞİNİN İZNİ OLMAKSIZIN AVUKATI BAŞKASI REDDEDEBİLİYOR: Son cümle ile kişinin kendisinin izni olmaksızın görevlendirilen avukatı KHK ile başkasının reddetmesi mümkün hale getiriliyor. Avukatlar, siyasi iktidarın memuru konumunda düşünülemez. Molierac’in de dediği gibi “Avukatlar hiç köle kullanmadılar, fakat efendileri de olmadı.” 676 Sayılı KHK ile getirilen bu hükümler; Anayasamız, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Türk Ceza Muhakemesi Kanunu, Türk Medeni Kanunu gibi metinlerde bulunan hükümlere açıkça ters düşmektedir. Öncelikle Anayasal bir hak olan savunma hakkı ihlal edilmektedir, adil yargılamaya aykırıdır, yargılamaya direkt müdahale niteliğindedir. Ceza hukukunun temel ilkesi olan silahların eşitliği ilkesi yok sayılmaktadır.
TUTUKLU CEZAEVİNDE UNUTULACAK MI? Avukat ile iletişim kurabilmesi 6 ay gibi bir süreyle elinden alınan tutuklunun, kendini nasıl ifade edebileceği, avukatının nasıl görevini devam ettireceği hususu cevapsız kalmaktadır. Getirilmeye çalışılan avukatla görüşme yasağı kişiyi havasız, susuz, ekmeksiz bırakmaktır. O zaman tutuklu kişi tamamen tutukevinde unutulacak mıdır, düzenleme ile getirilmek istenen adil yargılamaya izin verilmeksizin, masumiyet karinesi yok sayılarak kişilerin doğrudan mahkum edilmesi midir? Bu düzenlemeyi yapan siyasi iktidar bu soruya cevap vermelidir, ben bunu milletvekili olarak değil aynı zamanda eskiden 25 yıl yani çeyrek asır avukatlık yapmış biri ve sade bir vatandaş olarak da soruyorum.
AVUKATLARIN ELİNDEKİ BİLGİ VE BELGELERE EL KONULACAK: Ayrıca, avukatın elindeki bilgi ve belgelere el koyulması düzenlemesi getirilmiştir. Bu savunma hakkının denetlenmesidir ki ben bu durumun sakıncalarını şu şekilde görüyorum: Avukata tutuklu tarafından verilen belgeler olduğu için hakkında açılan bir soruşturma dosyası olursa; yargının işlemesi için, silahların eşitliği ilkesi çerçevesinde savunma hakkının yerine getirilmesine çalışan avukat Avukatlık Kanunu çerçevesinde sır saklama yükümlülüğünü ihlal etmesine zorlanarak mesleği ile hakkındaki soruşturma dosyası arasında mı bırakılmak istenilmektedir? Bunlar çok vahim düzenlemelerdir. Şüpheli ve sanık ile avukat özdeşleştirilmek istenmektedir ki bu kabul edilemez.
BALIK İÇİN SU NEYSE… Getirilen KHK düzenlemesiyle, Avukat ile görüşmelerin izlenmesinin ve kayıt altına alınmasının yolunun açılmasını bırakın, hem soruşturma hem de kovuşturma aşamalarında kişinin avukatı ile görüşmesi bile engellenmektedir. Her insanın savunulmaya hakkı vardır. Avukatların müvekkilleri ile görüşmelerine kısıtlama getirilemez. Bu durum adil yargılanmayı engeller. Unutulmamalıdır ki; balık için su neyse yargılanan biri için avukat odur.