İstanbul seçimi için sahaya inmeye hazırlanan HDP Eş Başkanı Pervin Buldan, “Kurgumuzu AKP'ye kaybettirmek ve demokrasi güçlerinin kazanması” üzerinden yaptık. İstanbul açısından HDP'nin tavrı nettir. Kafalarda herhangi bir şüphe ve soru işareti olmaması gereken en net parti HDP'dir” dedi. İstanbul’da HDP tabanında oy kullanmayan 200 bin kadar seçmeni sandığa götürmek için çalışacaklarını söyleyen Buldan, İmamoğlu’nun 250 bin gibi bir oy farkıyla kazanacağını düşündüğünü söyledi.
23 Haziran’da yenilenecek İstanbul seçimi için HDP de sahaya iniyor. HDP Eş Başkanları Pervin Buldan ve Sezai Temelli’nin öncülüğünde il-ilçe örgütü ve milletvekillerinin katılacağı kampanya gelecek hafta başlayacak.
İstanbul seçimleriyle ilgili “AKP’ye kaybettirmek, demokrasi güçlerine kazandırmak” tavrının net olduğunu belirten HDP Eş Başkanı Pervin Buldan, “Bizim tabanımızda 31 Mart seçimlerinde sandığa gitmeyen yaklaşık 200 bin seçmenimiz var. Biz o seçmenimizi de sandığa götürmek üzerinden bir çalışma başlatıyoruz” dedi.
HDP Eş Başkanı Pervin Buldan, Meclis’te aralarında Gazete Duvar’ın bulunduğu bir grup gazeteciyi kabul etti. Buldan’ın sorulara yanıtları şöyle oldu:
Açlık grevi ve ölüm oruçları bitirildi. Hakkari Milletvekili Leyla Güven ve açlık grevi yapanların sağlık durumları nasıl? Tedavileri başladı mı?
Leyla Hanım’ın tedavisi başladı, uzun süre de devam edecek. Kaslar tamamıyla erimiş, artık kemikler ağrımaya başlamıştı. Doktorların söylediğine göre 15 gün hastanede yatacak. Kasların erimesi kalbe de zarar vermiş, kalıcı bir şey yok gibi görünüyor. Kaslar ne zaman yerine gelir bilmiyoruz. Fizik tedaviye ihtiyacı var gibi görünüyor.
Hakkari Milletvekili Leyla Güven henüz yemin etmedi. Yemin için bir planlama var mı?
Milletvekili sıfatını kazanmak için yemin etmesi gerekiyor. Şu anda böyle bir şey hiç konuşmadık. Sağlığı yerine gelsin onu da planlarız. Ölüm orucu yapanların bazılarında kan kusma gibi olumsulzuklar başlamıştı. Onların da tedavi süreçleri başladı, ilgileniyoruz. Sıkıntılı 1-2 cezaevi vardı onun dışında bütün cezaevlerinde tedaviler başladı. Kimi hastaneye sevkedildi, kimi cezaevinde doktorlar tarafından tetkikleri yapıldı, bir iki yer dışında çok olumsuz yansıyan bir şey yok.
ÖCALAN’A GÖRÜŞ İZNİNİN SEÇİMLERLE ALAKASI YOK
Öcalan’la görüş izni çıkmasının ardından açlık grevleri bitti. Yıllar sonra gelen bu kararı nasıl değerlendiriyorsunuz? Seçimle ilişki kuruldu!
Seçimlerle alakası olmayan bir şey. Çok büyük bir mücadele verildi. Avukatlarıyla 8 yıldır görüştürülmüyordu. İşte açlık grevleri, annelerin eylemleri, sokaktaki hareketlilik… Biz hep hukuki yönden tuttuk. Aile, avukat görüşü temel bir hak. Biraz oraya bağlıyoruz açıkçası. Yasağın kaldırılmasıyla avukat görüşü başladı. İstanbul seçimleriyle, tırnak içinde “AKP böyle düşünmüş olabilir” ama, bize göre böyle bir şey yok. Ne bizim cephemizde ne İmralı Adası’ndan böyle bir şey yok.
ÖCALAN AVUKAT GÖRÜŞÜ TAMAMEN HUKUKİ SÜREÇLE İLGİLİ
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin de avukat görüşünü olağan karşılaması “çözüm sürecine mi evriliyor” yorumlarına yol açtı…
Yok, çözüm süreci de başta olmak üzere şu anda böyle bir şey gündemde değil. Çözüm süreciyle de alakalı değil, İstanbul seçimleriyle de alakalı değil. Tamamiyle hukuki bir süreçle bağlantılı olarak temel hak ve özgürlükler bağlamında olması gereken bir şey üzerinden aile ve avukat görüşü söz konusu. Zaten anneler de, açlık grevine girenler de farklı bir talepte bulunmadı. Yasal hakları kendisine verilsin, Adalet Bakanlığının kendi çıkardığı yasalara uyması istendi. Tesadüf de olabilir. Ama bu kadar eylem vardı. Ölüm oruçları, açlık grevleri zorluyor tabii, o yüzden biz öyle bir bağlantı kurmadık.
Öcalan’ın ilk avukat ziyareti sonrası verdiği mesajda Suriye vurgusu dikkat çekti. Bu konuda bir görüşme olabilir mi?
Biz devletle Sayın Öcalan’ın görüşme yapıp yapmadığını bilmiyoruz. Kendisi de bu konuda bir şey söylemiyor. Fakat Suriye meselesi, bizim görüşme yaptığımız dönemlerde de çok gündeme gelen ve özelikle Sayın Öcalan için “hep kırmızı çizgimizdir” dediği bir meseledir. Oradaki Kürtlerin statüsü, elde etmiş olduğu kazanımlar ve oraya yapılan müdahale, bütün bunlar kabul edilir değil. Sayın Öalan da hep böyle söyledi, Kürtler de böyle yaklaşıyor. Suriye önemli. Bu süreçte Türkiye’nin uyguladığı politika yanlış. Bir çıkmazın içerisinde açıkçası. Türkiye bu çıkmazın içerisinden en az zararla nasıl çıkabilir belki bunların üzerinden bir değerlendirme yapmak gerekiyor. O yüzden Öcalan’ın da perspektifleri, görüşleri, düşünceleri önemli bence. Fakat kendileri görüşüyor mu bunu bilmiyoruz. Özellikle ilk avukat görüşünde Suriye ile ilgili vermiş olduğu mesaj önemli.
Öcalan’ın mesajında YPG’ye dönük Türkiye’nin hassasiyetlerine de duyarlı olunması mesajı vardı…
Öyle, Türkiye’nin de dikkate alınması mesajı vardı. Görüşmelerin olup olmadığını bilmemekle birlikte esas kritik nokta Suriye.
HDP’NİN İSTANBUL TAVRI NETTİR
İstanbul seçimine dönük son grup toplantısında net bir mesaj verdiniz ama yine de HDP’nin tutumuna dair şüpheler dile getiriliyor.
Niye şüphe var? Bu kadar açık mesaj veren bir partiyiz. Bu hafta itibariyle artık sahaya da iniyoruz İstanbul’da. Ben de Sezai (Temelli) Başkan da milletvekillerimiz, il örgütümüz de bir bütün olarak kampanya süreci başlatıyoruz. 23 Haziran’a kadar bütün il, ilçe örgütlerimizle birlikte, bölge milletvekillerimizle birlikte İstanbul’da seçim kampanyası yapacağız. Bizim burada açık ve net bir tavrımız var. Kurgumuzu AKP’ye kaybettirmek ve demokrasi güçlerinin kazanması üzerinden yaptık. O yüzden İstanbul açısından HDP’nin tavrı nettir. Bu dönem açısından kafalarda herhangi bir şüphe ve soru işareti olmaması gereken en net parti HDP’dir.
HEDEF SANDIĞA GİTMEYEN 200 BİN HDP’Lİ
31 Mart’ta olduğu gibi bu seçimde de Kürt oylarının kilit olacağı konuşuluyor. İktidar kanadında çok sayıda “Mele”nin (Din adamı) İstanbul’a taşındığı söyleniyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
31 Mart’ta AKP’nin kendi tabanında oy vermeyen Kürtler var. Biraz onları motive etmek, sandığa götürmek için bir çalışma başlatmışlar diye duydum. Bizim tabanımızda 31 Mart seçimlerinde sandığa gitmeyen yaklaşık 200 bin seçmenimiz var. Biz o seçmenimizi de sandığa götürmek üzerinden bir çalışma başlatıyoruz. Var olan ya da oy kullanan seçmen artı oy kullanmayan 200 bin seçmen.
Onları sandığa götürmek için ne yapacaksınız?
Cuma günü bir toplantı yapıp çalışma yöntemiyle ilgili yol haritası çıkaracağız. Halk buluşmaları, ev ev ziyaretler olacak. İstanbul il örgütümüzün elinde kimlerin sandığa gitmediği, oy kullanmadığına dair bir liste var. Çeşitli sebepleri var tabii bunların. CHP’ye oy vermek istemeyen, gerçekten bunu içine sindiremeyen seçmenimiz var, bunu saklayamayız. Gerçi şunu da duyuyoruz, “Bir mağduriyet oldu, 31 Mart’ta biz vermemiştik ama bu seçimde gidip vereceğiz diyen kesim de çok fazla. Buna çok tanık oldum. Ama birçok başka neden olabilir. Birinci ve en önemli neden CHP’ye oy vermeme. Herşeye rağmen seçmenimize söylüyoruz, biz demokrasi güçlerinin desteklediği adaya oy veriyoruz, biz demokrasi ittifakı gerçekleştirdik bu dönem. O nedenle bizim açımızdan siyasi parti ya da aday değil, demokratik güç birliği bu.
CHP ile bir temasınız var mı? Sayın Kılıçdaroğlu ile bir görüşme oldu mu?
Yok. İstanbul il örgütlerimiz sadece seçimle ilgili kısmi görüşmeler yapıyor.
AK Parti için “ne yapar eder bu seçimi alır” şeklinde bir algı var.
Biz parti olarak sandıklara sahip çıkacağız, sıkı sarılacağız. Sandığa sahip çıkmak, seçimi kazanmak demektir. Sandıkta yapılamayacak bir hileyi, başka bir yerlerde yaparlar mı bilmiyorum. Birçok örneği var. YSK kararı herkesin kafasında soru işareti var. Biz de dahil herkes aynı şeyi düşünüyor. AKP kazanmak için iptal etti. Fakat seçmenimizin, tabanımızın, halkımızın sandıklara sahip çıkması, oyuna sahip çıkması ve her türlü hilenin hurdanın önüne geçmesi gerekiyor. Bunu yapabilirsek zor. Ben İmamoğlu’nun büyük bir farkla kazanacağını düşünüyorum.
Sizce kaç farkla kazanır?
250 bin. Grup toplantısında da sonuç muhteşem olacak demiştim.
BELEDİYELERE: HALKA HİZMET İÇİN HER ŞEYİ YAPIN
31 Mart seçimi sonrası çoğunlukta olduğunuz bazı belediye meclislerinde üyelerinize dair kayyımı hatırlatan gelişmeler yaşanıyor. Benzer bir kayyım süreciyle karşılaşacağınızı düşünüyor musunuz?
Elimizde kangren hale getirilmiş belediyeler var. Trilyonlarca borç devralan belediye başkanlarımız var. AKP’li kayyımlar kaybedeceklerini biliyorlardı ve belediyeleri HDP’yi çalıştırmayacak bir duruma getirip öyle teslim ettiler. Ama herşeye rağmen, yani para olmasa da bu kadar borç olsa da biz hep şunu söylüyoruz: Halkın yanında halka hizmet vermek için her şeyi yapın. Borç olabilir, fakat bu borçları bir şekilde hibe mi yapıyorsunuz, yurt dışına mı gidiyorsunuz ne yaparsanız yapın, bir şekilde idame ettirmek için büyük bir çabanız olmalı, çünkü insanlar sizden hizmet bekliyor. Temizliğini kendisi yapsın belediye başkanları, her şeyi kendisi yapsın. Kardeş belediyeler mutlaka olmalı, birbirine destek veren bu tür ilişkiler olmalı. Birkaç ayı böyle geçirecekler belediye başkanlarımız. Ama bir tarafta da devletin baskısı var, hükümetin, İçişleri Bakanının baskısı var. / DUVAR