ABD’de başkan seçilen Joe Biden’ın Türkiye konusunda nasıl bir siyaset izleyeceğinin ilk şifreleri, dış politika danışmanı Michael Carpenter’dan geldi. Avrupa-ABD ilişkileri hakkında bir konferansa katılan Carpenter, “Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak istemiyoruz. Türkiye’yi yaptırımlarla tokatlamayı, bir tür ekonomik çöküş yaratmayı istemiyoruz” dedi; Washington ve Brüksel arasında ortak bir politika önerdi.
ABD’de Donald Trump’ın başkanlık seçimlerini kaybetmesinden sonra gözler Ankara-Washington ilişkilerine çevrilirken, yeni başkan seçilen Joe Biden’ın ekibindenilk Türkiye ‘açıklaması’ geldi. Biden’ın dış politika danışmanlarından Michael Carpenter, ‘acilen ele alınması gereken’ bir dizi sorun yaşandığını ancak yeni yönetiminin ‘amacının Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak olmadığını’ söyledi. Carpenter, Biden yönetiminin Türkiye konusunda Avrupa Birliği (AB) ile ortak çalışması gerektiğini ve Ankara’ya sorunların çözümleri için sadece yaptırımlar gibi ‘cezalandırıcı’ önlemlerin değil, bazı teşviklerin de sunulması gerektiğini söyledi.
Carpenter bu açıklamaları, Biden’ın başkanlığındaki AB-ABD ilişkilerinin nasıl ilerleyeceğinin ele alındığı bir video konferansa yaptı. Konferansa, AB’nin ABD Büyükelçisi Stavros Lambrinidis, ABD’nin Yunanistan Büyükelçisi Geoffrey Pyatt ve Fransa’nın eski AB bakanı Nathalie Loiseau da katıldı.
Carpenter’ın Türkiye hakkındaki öne çıkan açıklamaları şöyle oldu:
“Bir NATO müttefiki ve ABD’nin stratejik ortağı olan Türkiye, bir dizi farklı alanda sorumsuzca ve saldırganca davranarak, bize göre ortak olan çıkarlarımızın altını oyarak bazı adımlar attı. Dağlık Karabağ, Libya, Ege’deki gerilim veya Rusya’dan S-400 hava savunma sistemlerinin satın alınması – Bunlar, bir müttefikin yapacağı şeyler değil. Dolayısıyla bu, bir sonraki yönetimin hemen başlangıcında bol miktarda dikkat gerektiren bir sorunlar kümesi.
“Size sunu şöyleyebilirim: Bence bu sorunların birçoğunun, AB ile koordinasyon içinde çözülmesi gerekecek. Almanya Başbakanı Angela Merkel, Türkiye ile Yunanistan’ı biraraya getirmekte ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, yaz sonunda savaş gemileriyle destekli bir şekilde Yunan adalarının çok yakınında araştırma yapan gemiyi çekmesi için gerçekten baskı yapmakta liderlik rolü üstlendi. Burada askeri bir ihtilafa çok yaklaşılmıştı; ABD’de birçok kişinin, iki NATO müttefiki arasındaki potansiyel askeri ihtilafa ne kadar yaklaşıldığını anladığını sanmıyorum. Ve şimdi de, Türkiye’nin Azerbaycan’ı cesaretlendirirek önemli bir rol oynadığı Dağlık Karabağ’daki ölümcül ihtilaf. Ben [AB ile ABD] koordiasyon kurması gerektiğini düşünüyorum.
“Bakın, Türkiye’nin içinde de, göz önünde bulundurmamız gereken bir dizi şey oluyor. Sözgelimi, Türk Lirası, dünyada gelişmekte olan ekonomiler arasında en kötü performansı sergileyen para birimi. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın istifası sonrası bugün yaşanan kısa süreli değer artışını saymazsak, dolara karşı yüzde 30 oranında değer kaybetti. Burası, açık piyalara ve ticarete dayanan bir ülke. Türkiye’nin son 10 yıldaki ekonomik başarısı esasında, buna dayanıyor. Bunun bize bir giriş kapısı sunduğunu düşünüyorum.
“Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Türkiye’nin belki de AB ile Gümrük Birliği’nden çıkarılması gerektiğini önerdiğini okudum. Bana bu, daha gelişmiş ve hedefli bir alet kiti gerektiren bir soruna balyozla girmek gibi görünüyor. Fakat bu önerinin, Türkiye konusunda çok fazla baskı gücü bulunduğunun altını çizdiğini düşünüyorum. Fakat bunun çok dikkatli uygulanması ve Atlantik aşırı koordine edilmesi gerekiyor. Türkiye’yle ve bölge çapına attığı adımlarla muhatap olan kimsenin tek taraflı davranmaması gereken bir zamanda olduğumuzu düşünüyorum.
“Nihayetinde Türkiye’yi bir köşeye sıkıştırmak istemiyoruz. Türkiye’yi yaptırımlarla tokatlamayı, bir tür ekonomik çöküş yaratmaya çalışmayı, rejimin daha da saldırgan taktiklere veya kavgacı bir söyleme başvurmasına yol açacak sonuçlar yaratmayı istemiyoruz. İstediğimiz şey, biraz evvel değindiğim çeşitli sorunların hepsi konusunda çıkış yolları sunmak. S-400 meselesinde mesela, eğer Türkiye gerçekten NATO’nun gözüne yeniden girmek istiyorsa, NATO’nun askeri teknolojisine açıkça düşman olan bu sistemi bir kenara koyduğu, artık kullanmadığı ve aktive etme opsiyonunun bile kalmadığı bir yol olmalı. Bu durum potansiyel işbirliği alanlarını bir kez daha açabilir. ABD, bu hava savunma sisteminin bir sonucu olarak Türkiye’yi F-35 ortaklığından çıkarmıştı. Dolayısıyla, Türkiye davranışını değiştirirse masaya konması gereken olumlu teşvikler var; aynı şekilde, Erdoğan yönetiminin şu an izlediği politikalarda ısrarcı olması halinde, birikmeye devam edecek potansiyel olumsuz sonuçlar da bulunuyor.
“Dürüst olmak gerekirse, bu teşviklerin yapısını doğru kurmak ve hem ikili, hem de NATO’daki çoklu ilişkileri doğru yola koymak için ihtiyaç duyulan dürüst bir diyalog kurmak çok fazla dengeleme gerektiriyor. Dolayısıyla, buradaki ön kabul şu olmalı: Yeni Amerikan yönetimi bunu kendi kendine yapamaz, Fransız yönetiminin bunu kendi kendine yapabileceğini sanmıyorum, Merkel’in yönetiminin bunu kendi kendine yapabileceğini sanmıyorum. Bu, tam da, hep birlikte ele almamız, çok yakın koordine olmamız gereken karmaşık, çok katmanlı bir sorun. Taraflardan birinden, diğerlerimizin daha önceden görmediği ve onay vermediği tehditler gelmemeli.
“Ama şu konuda umutluyum: Cumhurbaşkanı Erdoğan, işbirliği için alan açan ama aynı zamanda daha saldırgan bir poltitika izlemenin çok olumsuz sonuçları olduğunu söyleyen birleşik bir cephe gördüğünde, yeniden düşünecektir. Ve belki de, Hazine Bakanı’nın istifası, gerçekler birikmeye başladığında, politikaları ve personeli yeniden değerlendirme yönünde orada bir isteklilik olduğunu gösteriyordur. Dolayısıyla, haydi bunu test edelim. Kolay değil, bölgede çok fazla gerilim var; hem Doğu Akdeniz’de, hem Ege’de, hem Güney Kafkasya’da, hem Karadeniz’de… Çok tuzaklı ve karmaşık olan Türk-Rus dansı da var. Fakat temel tezim şu ki; bütün bu sorunları düzeltme potansiyeli var ama Atlantik üzerinden koordineli olmalıyız.” / DUVAR