DEVA Partisi İstanbul’da ilk ilçe kongresini aynı zamana ilk açık hava kongresi olarak Eyüp Sultan’da yaptı. Genel Başkan Babacan ‘Kürt sorunu’ polemiğine katılarak iktidarı eleştirdi.
DEVA Partisi İstanbul’da ilk ilçe kongresini Eyüp Sultan ilçesinde yaptı. Kongrede konuşan Genel Başkan Ali Babacan, ilk İstanbul kongresini ve açık havada yapılan ilk siyasi parti kongresini Eyüp Sultan’da yapmalarının bir nedeninin de ilçe başkanının kadın olmasından kaynaklandığını söyledi.
Konuşmasına vefatının 9. yıl dönümünde Neşet Ertaş’ı anarak başlayan Babacan’ın gündeminde Kürt sorununa ilişkin tartışmalar, fiyat artışları ve öğretmen atamaları vardı. Babacan’ın konuşmasından başlıklar şöyle:
KÜRT MESELESİ KÜRTLERE SORULABİLİR: Kürt meselesi var mı, yok mu diye papatya falı açmaya gerek yok. Kürt meselesinin olup olmadığını merak edenler, bu soruyu bu ülkede yaşayan Kürtlere sorabilirler. Krizlerin ortağı Bahçeli ikide bir bu lafı ediyor. Şöyle bir çıksın Şemdinli’de, Bağlar’da dolaşsın, Cizre’nin çarşısında yürüsün. Ondan sonra Ankara’ya gelip ‘Böyle bir sorun yoktur’ diye tekrar etsin de göreyim. Sayın Bahçeli, Türkiye sizin öfke dolu dilinizden bıktı. Bağırıp çağırıp durmanızdan bıktı. Biraz sakin olun ya. Oturduğunuz yerden ahkam kesmekten kolay bir şey yok. Ülkeyi biraz gezin, görün. Merak etmeyin, biz ülkemizi çok seviyoruz. Ülkemizi sizin zihniyetinize bırakacak göz yok bizde. Biz bu ülkeyi sizin nefretinizden korumaya kararlıyız. Biz bu ülkeyi sizin ayrıştırıcı, ötekileştirici dilinizden korumaya kararlıyız.
KURDUN YANINDA FARKLI KUZUNUN YANINDA FARKLI: (Babacan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kürt meselesiyle ilgili yaptığı üç açıklamayı da kürsüden hatırlattı. Erdoğan’ın 2005’te ve geçtiğimiz temmuz ayında Diyarbakır’da yaptığı konuşmaları izleten Babacan ayrıca, Erdoğan’ın ‘Kürt sorunu yok’ ifadelerini izletti) ‘2005’teki sözümün arkasındayım’ diyor. Sadece oradakilerin anlayacağı şekilde, adeta şifreli bir şekilde, eski konuşmasına referans veriyor. Artık kimden korkup çekiniyorsa onu anlamak çok zor değil. Diyarbakır’da, Dicle’nin kenarındaki kuzuyu hatırlıyor. Ankara’da kurdun yanı başında hepsi buharlaşıyor, demiştim. Tam dediğim gibi oldu. Üç gün önce New York’ta ne diyor? Aradan iki ay geçmiş, Dicle’nin kenarındaki kuzuların yanında değil, Ankara’da kurtların yanına gelmiş. ‘Böyle bir sorun yok’ diyor. Durum kurdun yanında farklı, kuzunun yanında farklı. İki ayda yön değiştiriyor. Bu iktidar, Kürt meselesini diriltti. Konunun özü bu. Eğer bu ülkede çocukların oynadığı alanlarda, panzerler geziyorsa, bir mesele var burada. Yoğunlukla Kürt vatandaşlarımızın yaşadığı şehirlerde, belediyelere kayyumlar atanıyorsa, burada bir mesele var. Türkiye’de hâlâ anadili hakkı tartışılıyorsa bir mesele var. Koskoca bir ülkede, yılda ancak birkaç Kürtçe öğretmeni atanıyorsa, kadına karşı şiddetle mücadelede İçişleri Bakanlığı’nın geliştirdiği uygulamada beş yabancı dil varken Türkiye’de en çok konuşulan ikinci dil yoksa ortada bir mesele var. Bu meselenin adı Kürt meselesidir. Kürt meselesinin çözüm adresi meşru demokratik siyasettir. Vatandaşlarımızın analarından emdikleri ak süt kadar helal olan bütün haklarını koşulsuz, pazarlıksız, müzakeresiz derhal tanımak zorundasınız. Tüm ayrımcı uygulamalarla mücadele edeceğiz. Eşit vatandaşlık ilkemizden asla sapmayacağız. Her vatandaşımı birinci sınıftır, başka sınıf yoktur. Ayrıştırıcı zihniyet bu ülkenin beka sorunudur.
HAFTANIN DÜŞMANI FAHİŞ FİYAT: Bu iktidarın bir ‘haftanın düşmanı’ panosu var. Oraya bir Anayasa Mahkemesini yazıyorlar, bir Avrupa’yı. Bir sağlık çalışanları haftanın düşmanı oluyor, bir akademisyenler. Bir patates soğan depoları düşman oluyor, bir pazarcı esnafı. Bir Kanal İstanbul’u istemeyenleri yazıyorlar tahtaya, bir üniversite öğrencilerini. Sayın Erdoğan geçen gün ilginç bir şey yapmış. Haftanın düşmanı panosunu teker teker dolduruyordu. Bu defa topluca bazı zincirleri, marketleri, kasapları topluca fahiş fiyat etiket diye doldurmuş. Haftanın düşmanı panosunda yer kalmadı. Düşman aramayı bırakın da biraz kendinize bakın. Sizin hiç mi kabahatiniz yok? Siz ne iş yapıyorsunuz? 2020’deki sınav sonuçlarıyla 2021’deki sınav sonuçlarını aynı sepete attılar. Daha önce yayınladıkları kararnamelere de aykırı, kendi koydukları kuralları çiğnediler. 2020’de KPSS’de kendi alanında Türkiye birincisi olan bir öğretmen yerine, ertesi sene kendisinden az daha yüksek puan alıp yirminci olan bir öğretmen atanabilecek. Tabii o da atanabilirse… Bu engelli koşu yarışında bir de mülakat engeli var. İlgili bakanlığa ve taraflı Cumhurbaşkanı’na çağrı yapıyorum: Hem üniversitelerdeki kontenjanları artırıp hem de bu bölümlerden mezun olanların atamasını yapmamak kabul edilebilir bir şey değil. Gençlerin umudu sizin oyuncağınız değil. Öğretmenlerimizin atamasını 2020 ve 2021 KPSS sınavlarına göre ayrı bir takvim oluşturarak yapın.
CEMEVİNİ ZİYARET ETTİK, ‘922 İLÇE VAR 1 TANE ALEVİ KAYMAKAM OLMAZ MI’ DEDİLER: Bakın geçenlerde yine burada İstanbul’da bir Cemevini ziyaret ettik. O vakfı, derneği yönetenler öyle bir şey söylediler ki içim burkuldu inanın. Gerçekten bu devlet nasıl böyle bir şey yapıyor dedim. Dediler ki “Bu ülkede 922 ilçe var, 1 tane Alevi kaymakam olmaz mı?” dediler. “Biz bu ülkenin vatandaşı değil miyiz?” dediler. “Bu ayrımcılık bu ötekileştirme niye?” dediler. Siz eğer bütün vatandaşlarınıza eşit vatandaş diye bakmıyorsanız ve devlet yönetiminde tüm ülkenin vatandaşlarının hak ettikleri temsili sağlamıyorsanız, bu ülkenin vatandaşlarıyla aidiyet bağını kuramazsınız. İşte bu tam da beka meselesidir beka. Akşam yatıyorlar sabah kalkıyorlar beka beka. Asıl bu zihniyet var ya ayrıştırıcı zihniyet bu ülkenin beka sorunu o. Başka bir şey değil. Kurulduğumuz günden bu yana, Türkiye’de adalet arayan hiç kimseyi yalnız bırakmayacağımızı söyledik ve bırakmayacağız. Toplumsal barışımız için gereken her türlü adımı atacağız. Biz her zaman çözümün adresi olacağız. Hiçbir sorundan korkmayacağız, hiçbir sorunu inkâr etmeyeceğiz. / DUVAR