İYİ Parti lideri Meral Akşener, İstanbul Sözleşmesi’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından kanunsuz yetkiyle feshedildiğini söyledi. Akşener, “Bu yetki aşımı milletimiz için hak gaspıdır. Birkaç oy uğruna çocuklarımızı korumayı değil, 7 yaşındaki kızlarımızı evlendirmeyi seçtiler. Kadına el kaldıranın karşısına dikilmeyi değil, ‘O saatte ne işi varmış’ vicdansızlığını seçtiler. İktidar istediğini söylesin, biz biliyoruz ki İstanbul Sözleşmesi yaşatır” dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Sözleşmesi ile ilgili işleminin kanunsuz olduğunu söyledi ve “Bu hak gaspıdır” dedi.
Partisinin Meclis grubu toplantısında konuşan Akşener şunları söyledi:
MÜLKİYET HAKKI DA AYNI YÖNTEMLE GASP EDİLEBİLİR: Canları istedi diye İstanbul Sözleşmesi’ni feshedebiliyorlar. Anayasamız kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanı Kararnamesi çıkarılamaz deniyor. Yani diyor ki Cumhurbaşkanı’nın karar ve işlemleri anayasanın ve kanunların üzerinde değildir, Cumhurbaşkanı tabidir. Sayın Erdoğan, millet iradesini hiçe sayan kanunsuz yetkiyle gece yarısı aklına esmiş İstanbul Sözleşmesi’ni feshetmiş. Bu yetki aşımı milletimiz için hak gaspıdır. Mesela mülkiyet hakkı da aynı yöntemle gasp edilebilir. Memuriyetten doğan haklar, çalışanlarımızın tüm yasal hak ve güvenceleri de aynı yöntemle gasp edilebilir. Yarın emekli maaşları ödenmeyecek diye bir Cumhurbaşkanlığı Kararı’nın çıkmayacağını bilemezsiniz.
KİMİN GÖZÜNE NASIL GİRERİM DİYE ÇIRPINIYOR: Kaosu çıkaran, kaosun parçası olan, kaosu yönetemez. Dünün vesayetçilerinin yaptıklarının ötesini bugün çıkıp sen kendin yaparsan yarın aynısıyla karşılaştığında dün yanında dimdik duranları yarın yanında bulamazsın. TBMM, İstanbul Sözleşmesi’ni milli uzlaşıyla kabul etmiştir. AK Parti iktidarının milletimiz için yaptığı ender iyi işlerden biridir. Gelinen noktada bir gariplik yok mu? Elbette garip ama şaşırtıcı değil. Çünkü arkadaşlar zorda, oyları eriyor, Erdoğan panik içerisinde kimin gözüne nasıl girerim diye çırpınıyor. Sırf çarpık zihniyetli bir azınlığa şirinlik yapacağım diye Türkiye’de şiddet gören, istismar edilen, tacize, tecavüze uğrayan kadınlarımızın, çocuklarımızın güvenliğini, kutsal aile yapımızı kurban ediyor.
ONUN ZİHNİYETİ NEFRETTEN BESLENİR: Üzerinde uzun uzun tartışmaya gerek yok. İstanbul Sözleşmesi’nin hedefi belli; kadınları, çocukları ve aileyi koruyup kollamak. Ya kadınları korumayı seçeceksiniz ya da kadın katillerine cesaret vereceksiniz. Erdoğan’ın siyaset anlayışı korumak ve kollamaktan anlamaz, onun zihniyeti kavgadan kargaşadan anlar. Nefretten beslenir. Kimseyi bulamazsa geçer aynanın karşısına kendiyle icraatlarıyla kavga eder. İstanbul Sözleşmesi konusunda da durum aslında budur. Bu arkadaşlar sözleşmenin gereğini yapmak için en küçük adımı bile atmamışlar. Şimdi ise çıkıp kendi elleriyle imzaladıkları sözleşmeye karşı mücadele ediyorlar, bizim de bu tiyatroyu onaylamamızı bekliyorlar. Madem şüpheleriniz vardı, neden sözleşmeyi imzaladınız?
NE KADINLARI NE ÇOCUKLARIMIZI KORUMAK GİBİ DERTLERİ YOK: Niye imzaladın şimdi niye vazgeçiyorsun bu millete ve kadınlara anlatacaksın. Oldu bittilerle bu işin sıyrılamazsın sayın Erdoğan. Türkiye’de son bir yılda 304 kadın öldürüldü. Ülkenin her yanından kadına şiddet haberleri geliyor. Devlet kadınları, çocukları, aileyi korumak zorundadır. İstanbul Sözleşmesi bunun için var. Birkaç oy uğruna çocuklarımızı korumayı değil 7 yaşındaki kızlarımızı evlendirmeyi seçtiler. Kadına el kaldıranın karşısına dikilmeyi değil o saatte ne işi varmış vicdansızlığını seçtiler. Ne kadınları, ne çocuklarımızı korumak gibi dertleri yok.
İKTİDAR ŞİDDETİ, TACİZİ, TECAVÜZÜ İZLEMEYE DEVAM ETSİN: Tek öncelikleri koltuklarını korumak. Bu koltuk sevdasının sonunda harcanan kadınlarımız, çocuklarımız, aile birliğimiz olsun. İlk seçimlerden sonra bu utancı temizleyeceğiz. Biz doğrularını anketlere belirleyenlerden değiliz, değerlerini bir avuç ahlaksıza peşkeş çekenlerden değiliz, koltuk uğruna dün ak bugün kara diyenlerden hiç değiliz. İktidar şiddeti, tacizi, tecavüzü, ölümleri izlemeye devam etsin. İYİ Parti amasız, fakatsız milletin yanındadır. İktidar istediğini söylesin, biz biliyoruz ki İstanbul Sözleşmesi yaşatır.
FIRILDAK SİYASET ANLAYIŞI: Mesele sadece İstanbul Sözleşmesi’ne karşı takındıkları tutum değil. Mesele bunların 19 yıldır benimsediği fırıldak siyaset anlayışıdır. Bu siyaset kullan-at siyasetidir. Bunların siyasi hamleleri de böyledir. 19 yıldır icap ettiğinde herkesle ittifak kuran da sayın Erdoğan’dır. Bu ittifakı bozmadan devam ettirdiği bir kişi var o da İmralı canisi Abdullah Öcalan’dır. Ailevi birliktelik var aralarında. İşi bittikten sonra her ittifak ortağına sümüklü mendil muamelesi yapan sayın Erdoğan’dır. Herkes doğal olarak piyasalardaki yangının sebebini soruyor. Sebep işte bu zihniyetin ta kendisidir. Kendinize şunu sorun, güvenli bir yere mi güvenliği sarsan yere mi? Ne içeride ne de dışarıda yatırımcıya güven vermiyor Türkiye’yi yönetenler.
HER GİDEN NEDENSE RAHATLIYOR: Bu iktidarın artık ömrünün tamamlamış olmasıdır mesele. Piyasalar için istikrar ve güvenin adresi olması gereken Merkez Bankası’nın yap-boz tahtasına çevirmeleri de işte bundandır. Biliyorsunuz daha 4,5 ay önce damat bakanı göndermek pahasına göreve getirdikleri Merkez Bankası Başkanı da gitti. Damadı affettik diyorlardı onun gidişine sebep olan başkan görevden alındığı için teşekkür etti. Her giden nedense rahatlıyor. Hayretle izliyoruz. Sizi nasıl bir ateşe atıyorlar ki, ekonomideki tablo aslında ne kadar kötü ki görevden alınca teşekkür ediyor üzerine bir de şükranlarınızı sunuyorsunuz?
FAİZİ ARTIRAN DA KENDİSİ: Bu ucube sistemde balık baştan kokuyor. Devlet insanı bulmak her geçen gün daha da zorlaşıyor. Merkez Bankası Başkanı’nı 4 ay sonra bir gece yarısı görevden alma akıldan ve mantıktan uzak ekonomiyi uçuruma sürükleyen karardır. Türkiye, sayın Erdoğan’ın düşünmeden aldığı şuursuz kararlar sonucunda yüksek faizin acı faturasını ödüyor, yükselen kur ve artan enflasyonla boğulmaya mahkûm oluyor. Ekonomiye dair anlatılan başarı masallarına rağmen bugün ilk 20’nin en alt sırasında tutunmaya çalışıyoruz. 2001 krizi sonrası Merkez Bankası’nı kasasında net rezervle alan AK Parti bugün Merkez Bankası’nın kasasını borçlu hale getirdi. Ucube sistemde Erdoğan’ın bilgisi olmadan faiz artırılmaz, arttırılamaz. Sözüm ona kendisi faiz düşmanı ama faizi artıran da kendisi. Faiz artınca kelle alan da yine kendisi. Herkes kötü, kendisi iyi. Ucube sistem çöp öğütür gibi bürokrat öğütüyor. Kendisi ‘Ekonominin patronu da sorumlusu da benim’ demişti. Her yanlışa bir bakan, bürokrat harcarken çıkıp tek bir gün de ‘Yanlış yaptım, milletim beni affetsin’ demedi.
GAZETE MANŞETLERİ BİZE İSTİKAMET VEREMEZLER DİYORDUN: Yalnız 4,5 aylık Merkez Bankası Başkanı’nı yiyen süreçte bu defa ilginç şeyler oldu. Cuma sabahı iktidara yakın bir gazete faiz artırımına tezgâh dedi. Aynı gazetenin yazarı en yeni başkan oldu. Sayın Erdoğan, bir zamanlar ‘Gazete manşetleriyle bize istikamet veremezler’ diyordun şimdi onlar sabah manşet atıyor sen akşamına gereğini yapıyorsun. Nereden nereye. Manşetlerle vuruşa vuruşa geliyordunuz, manşetlere eğile eğile gidiyorsunuz. Yolun açık olsun. Çiçeği burnunda Merkez Bankası Başkanı’nı uyarmak istiyorum. Hocam dikkatli ol, o koltuğa şimdiden talipler var. Ayasofya imamı Twitter üzerinden hem faiz lobilerine gözdağı verdi hem de MB Başkanlığı’na göz kırptı. Listenin birinci sırasına yerleşti. / DUVAR