Adnan Oktar ve grubuna yapılan operasyonun ardından, grupta uzun yıllar kalan ve yakın zamanlarda ayrılan Ceylan Özgül ve Ümit Kuruca yaşadıklarını anlattı. Kadınların hücrelerde tutulduğunu anlatan eski üyeler, Adnan Oktar'ın başkanlık sistemine karşı olduğunu ve yurt dışından finans kaynaklarının bulunduğunu söylediler.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca kamuoyunda “Adnan Hoca” olarak bilinen Adnan Oktar ve grubuna yönelik dün sabah saatlerinde operasyon başlatıldı. Başta Adnan Oktar olmak üzere grupla bağlantısı bulunan 170 kişi gözaltına alındı. Grup içerisinde yer alan ve yakın tarihlerde bağlantılarını koparan Ceylan Özgül ve Ümit Kuruca, Adan Oktar ve çevresi hakkında DHA’dan Mehmet İlkay Özer’e açıklamalarda bulundu.
‘FAYDALI OLDUĞUNU DÜŞÜNDÜĞÜM FAALİYETLER NEDENİYLE KATILDIM’
Ceylan Özgül, “2006 yılının sonunda örgüte dahil oldum. Üniversite yıllarının sonunda, 24-25’li yaşlarda girdim. Örgüt, zaman içerisinde evrim geçirdi. Benim girdiğim yıllarda televizyonları yoktu. Şu anda olan kıyafetler, görüntüler ve danslar yoktu. Benim dahil olduğum zaman Harun Yahya ismiyle çıkartılan kitaplar, konferanslar gibi faaliyetler vardı. Bu faaliyetlerin faydalı olduğunu düşündüğüm için, bu şekilde beni kandırdılar” dedi.
‘BULUNDUĞUM HÜCREDE KADINLAR HAPİS HAYATI YAŞARLARDI’
“Örgüt içinde ‘hücre’ sistemi vardı. Herkes her şeyi bilmez” diyen Özgül, “Zaman içerisinde öğrenirsiniz bilgileri. Vakit geçirmeniz gerekir. Siz sadece kendi hücrenizde yapılan şeyleri öğrenirsiniz. Bana son zamanlarda bazı mahrem bilgiler açılmaya başlandı. Bunlardan bazıları da Türkiye aleyhine yapılan faaliyetlerdi. Bu bilgileri öğrendiğim 2013’te kaçma girişimim oldu. Fakat başarısız oldum. Çünkü benim bulunduğum hücrede kadınlar hapis hayatı yaşarlardı. Doktora bile yanınızda birisi olmadan, gidemezdiniz. Yanınızda gardiyanlar vardır. Doktor sizi kabinde muayene ederken bile yanınızdadırlar. Doktora gideceğim diye hastaneden randevu alıp, kaçmayı denedim. Fakat yakalandım. 2017’ye kadar baskı altında kaldım. 2017’de kaçtım” diye konuştu.
‘KAÇMADAN ÖNCE ADNAN OKTAR’LA KAVGA ETMİŞTİM’
Özgül şöyle devam etti:
Örgütten ayrılma aşamasında beni ilk rahatsız eden Türkiye aleyhine faaliyetlerdi. Amerika’daki çok fazla sayıda düşünce kuruluşuna Türkiye hakkında verilmesi sakıncalı olan bilgiler veriliyordu. Kaçmadan önce Adnan Oktar’la bu konuyla alakalı kavga etmiştim. Bana, ‘her şeyi sorgulama. Sana denileni yap’ demişti. Ben örgüt içinde yer alan hücrelerden ‘Bacılar’ grubundaydım. Dışarıdan gelen bir kadının ‘Bacılar’ grubuna sıfırdan girmesi çok nadir olan bir şeydi. Yeni gelenler genel olarak ‘Kız kardeşler’ grubuna dahil oluyorlardı. Yeni gelenler eskilerin yanına çok fazla dahil olmuyorlar. Yeni dahil olanlar erkek arkadaş sistemi ile dahil olmaya başladılar. Burada haremlik, selamlık bir yapı söz konusuydu.
‘KÜÇÜK YAŞTA TACİZ EDİLEN KIZLAR VARDI’
Örgüt içerisinde küçük çocukları taciz ettiklerini belirten Özgül, “Örgütten ayrıldıktan sonra çok sayıda tehdit aldım. Bunun için yargıya başvurarak, Adnan Oktar’a karşı uzaklaştırma kararı çıkarttım. Rahatsız olduğum ve kendimi güvende hissetmediğim için. Oktar’ın etrafında sadece silahlı kişiler dolaşıyor. Benim bulunduğum yerlere geldiği için ve bu tip tehditleri olduğu için yargıya başvurdum. Bunun üzerine örgütün bana karşı saldırıları, iftiraları ve itibarsızlaştırma çalışmaları çok daha fazla arttı. Örgütün en çok iç acıtan yaptığı suçlardan bir tanesi; 7, 10, 14, 17 yaşında taciz edilen kızlar vardı. Bunların arasında müşteki olanlar da var. Hiç azımsanmayacak sayıda değiller. Benim gördüğüm kadarıyla bu tacize uğrayanların müşteki sıfatıyla davaya dahil olmasının ardından süreç çok daha hızla hareket etti. Biz gittik yetkililere her şeyi anlattık. Arka planda neler olduğunu bilmiyorduk” dedi.
‘AYNI EVDE KALIYORDUM BU ADAMLA’
13 yıl örgüt içerinde kaldığını belirten Ümit Kuruca ise, “Burada hücre sistemi vardı. Ben en yakınında olmama rağmen, bilmediğim birçok konu vardı. Arabasını kullanıyor, telefonlarına bakıyor, bütün organizasyonlarına bakıyordum. Aynı evde kalıyordum bu adamla. Buna rağmen benim de bilmediğim birçok konu ile karşılaştık. Örgüt içinde yaşı küçük, reşit olmayan kızlar olduğunu biliyordum. Ama daha da fazla olduğunu öğrendik” dedi.
‘YURT DIŞINDAN ÖRGÜTE KARŞI YÜKLÜ MİKTARDA FİNANS SAĞLANIYORDU’
Kuruca, “Örgüt içinde erkekler kısmında bölüm bölüm herkesin faaliyet yaptığı alanlar vardı. Kimisi yurt dışı bağlantılarını kurardı. Örgüte İsrail ve Pentagon tarafından yüklü miktarda paralar gelirdi. Kimi zaman hediye kisvesi altında çok pahalı hediyeler gelirdi. Yurt dışından örgüte karşı yüklü miktarda finans sağlanıyordu. Televizyona sürekli İsrail ve Amerika’dan misafirler gelip, programlara çıkıyordu. Bunların arka planında o kişilerin para karşılığında fikirlerini ülkemizde anlatması yatıyordu” diye konuştu.
‘BAŞKANLIK SİSTEMİNE KARŞIYDI’
Adnan Oktar’ın başkanlık sistemine tamamen karşı olduğunu belirten Kuruca, “Başkanlık sistemini Abdullah Öcalan’ın desteklediğini, çok yanlış olacağı şeklinde devlet büyüklerimize aba altından sopa göstererek, yıllarca faaliyette bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı özelde eleştiriyordu. Birçok devlet büyüğünü özelde eleştiriyordu. Özel sohbetleri ve televizyondaki açıklamaları tamamen terstir. Bir anda gelişen bir şey olmadı. Çünkü oraya yıllarınızı veriyorsunuz. Oradaki arkadaşlarınızı seviyorsunuz. Allah adıyla kandırıldığımız için bazı şeyleri algılayamadık. Yaşımız çok küçüktü. Ben örgüte girdiğimde 18 yaşındaydım. Birçok şeyi zamanla daha iyi anlayabildim. Biz bu davanın sonuna kadar takipçisi olacağız” ifadelerini kullandı. (İSTANBUL-DHA)