24 Haziran'da yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve 27. Dönem Milletveili Genel Seçimleri için cumhurbaşkanı adayları ve partiler çalışamalara devam ediyor. İnsan Davranışı ve Beden Dili Uzmanı Mike Bowden, seçim çalışmalarına devam eden adayların söylemlerine ilişkin olarak, “Genelde kendini bu kadar iyi kontrol eden 6 kişiyi bir arada görmem. Hepsi ya da danışmanları beden dili üzerine kafa yormuş” dedi.
Adayların miting videolarını analiz eden Bowden, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan için, "Çok dikkatli düşünürüm ve akıllıca kararlar alırım” mesajı veriyor. Erdoğan ayrıca işaret etme hareketini de kullanıyor. Genellikle parmağıyla dışarıyı işaret ediyor. Bu da düşmanlarını, başlarını, karşı çıkılmasını istediği grupları sembolize ediyor. 'Onlar yanlış düşünüyor, onları hedef almalıyız' diyor" yorumunda bulundu.
CHP'nin cumhrubaşkanı adayı Muharrem İnce'yi tutuklu ve enerjik olarak yorumlayan Bowden, "Erdoğan daha çok dik duruyor, “Ben buradayım, siz gelin” diyor. İnce’yse “Ben size geliyorum” mesajı veriyor. Vücut dili üzerine fazla çalışılmamış, mimik ve jestleri doğal" diye konuştu.
Bowden, İyi Parti lideri ve cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener'i birleştirici ve anaç bulurken, Saadet Partisi lideri ve cumhurbaşkanı adayı Temel Karamollaoğlu'nun geneksel ve bilge olduğunu dile getirdi. Bowden HDP'nin cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş hakkında ise, iddialı ve akılcı dedi.
Bowden'in söyleşisi şöyle:
– Siyasiler için başarılı beden dilini nasıl tanımlarsınız?
Önce oyunu almak istediğiniz kesimleri belirlersiniz ve o grubun siyasetçide neyi görmek istediğini anlamaya çalışırsınız. Sonra uygun vücut dilini seçersiniz.
– Güçlü lider arayan kitle için nasıl bir vücut dili olmalı mesela?
Jest ve mimikler büyük olmalı, eller genellikle açık olmalı ve beden simetrisi sağlanmalı. “Kesme” dediğim el hareketi de sıkça yapılmalı, elinizle bir şeyi dilimler gibi yapmaktan bahsediyorum. Konuşma büyük bir kürsüde yapılmalı, kürsü de liderin fotoğrafları ya da başka karelerle çevrelenmeli. Bir diğer hareket de boynunuzu ve çenenizi öne çıkararak konuşma, Başkan Trump bunu çokça yapıyor. Seyirciye büyük bir çenelerinin olduğunu göstermek istiyorlar. Çünkü beynimizin ilkel tarafı büyük çenenin testosteronla bağlantılı olduğunu biliyor. Bir diğer hareket de kesinlik hareketi, baş ve işaret parmaklarınızı birleştirerek yaptığınız. Bu hareket, “Dikkatli, kesin düşünürüm” mesajı veriyor.
– Birleştirici bir lider profili çizmek istiyorsanız nasıl davranmalısınız?
Yine büyük jest ve mimikler kullanabilirsiniz ama elleriniz açık olmalı. Avuç içlerinizi göstererek ellerinizi dışarıdan kendinize doğru sık sık götürmelisiniz. Bir şey toplar, kucaklar gibi. Kesme, dilimleme hareketini daha az yaparsınız.
– Pek çok dünya liderine danışmanlık yaptınız, onlara en çok ne önerdiniz?
Hep beden dillerinin sakin ve iddialı olması gerektiğini söyledim. Bu ikisi güven tesis etmek için çok iyi bir kombinasyon. Seyircinin siyasetçiyi dostane ve dürüst görmesi çok önemli.
– Peki ya espri yeteneği?
İnsanların bir arada gülmesi demek “hepsi aynı şeyi anlıyor, aynı noktada birleşti” demek. Espri, kitlelerin kitle olduğunu anlaması için çok iyi bir araç. Tabii bunu yapmanın başka yolları da var. Hep birlikte bayrak sallamak, bir marşı hep bir ağızdan söylemek gibi. Fakat espride denge önemli. Eğer espriyi diğer partiyi eleştirmek için sıkça kullanırsanız, karşı taraftan oy almanız zorlaşabilir. Espri birleştirici olmalı, karşı taraf kendini saldırı altında hissetmemeli.
– Liderler mitingde nasıl, televizyonda nasıl davranmalı?
Büyük bir mitingde en önemli hedefiniz kitleyi birleştirmek olmalı. Televizyondaysa en önemli unsur röportajı yapan kişiye odaklanmak. Çünkü röportajı yapan izleyicinin avatarı, sembolü. Ve asla unutmayın seyirciler genellikle röportajcıları sevme ve onlara güvenme eğiliminde olurlar. Lider öncelikle röportajı yapanla iyi bir ilişki kurmalı. Çünkü seyirci ne kadar röportajcının siyasetçiyle aynı fikirde olduğunu görürse, sizinle o kadar aynı fikirde olur. Röportajcı soru sorduğunda siyasetçi dinliyor mu? Sorulan soruları beğeniyor mu? Gazetecinin tepkileri nasıl? Bunlar çok önemli.
– Siyasetçi seçmenin vücut dilini nasıl okumalı?
Kitlenin nabzını ölçmek zor çünkü çok fazla bilgi akışı oluyor. Bu noktada espri gibi araçlar önemli çünkü kahkahaları aracılığıyla sizi onaylayıp onaylamadıklarını anlarsınız. Tabii ki espriye tezahüratı eklerim. Eğer yeterince zekiyseniz, zaten yüzyılların taktiği bu, mitinglerde kalabalığın arasına tezahürat ve alkış başlatacak kişileri yerleştirirsiniz.
Çok simetrik, elleri hep açık ve büyük mimikler kullanıyor. Mikrofon tuttuğu zamanlarda simetri bozulabiliyor, siyasetçilere mikrofon tutmamalarını bu nedenle sık sık tavsiye ediyorum. Çünkü insan beyni asimetrik hareketleri algılamakta zorlanıyor. Elleri hep “gerçeklik alanı” dediğimiz bölge içerisinde hareket ediyor, yani boynundan aşağı belinden yukarıda. Tüm bunlar güven inşa etmek açısından iyi. Aynı zamanda hem sakin hem iddialı. Otorite temsil eden kesme-dilimleme hareketini yapıyor. Sık sık kesinlik hareketini de yaptığını gördüm.
Burada seçmene “Çok dikkatli düşünürüm ve akıllıca kararlar alırım” mesajı veriyor. Erdoğan ayrıca işaret etme hareketini de kullanıyor. Genellikle parmağıyla dışarıyı işaret ediyor. Bu da düşmanlarını, başlarını, karşı çıkılmasını istediği grupları sembolize ediyor. “Onlar yanlış düşünüyor, onları hedef almalıyız” diyor. İşaret hareketini seyirciye yapmamak önemli çünkü seçmenler bundan hiç hoşlanmaz. Erdoğan’ı izlediğimde “çok kontrollü, hiçbir şeyi şansa bırakmıyor” izlenimi uyandırdı. Sanırım ekibi vücut dili konusunda hayli çalışmış.
Tavırlarından sıkı bir milliyetçilik seziyorum, biliyorsunuz siyasi tarihini de inceliyoruz şimdiki liderleri analiz etmek için. Daha klasik dönem milliyetçileri gibi konuşuyor. Sert bir mizacı var. Konuşma hızı diğer adaylara göre daha düşük. Böyleyece emir veren, telkin eden bir havaya bürünüyor. Bazen sesinin sınırlarını zorluyor. Konuşurken birden heyecanlanıyor, sesi yükseliyor ve bazen çatlıyor.
Eğer onunla çalışıyor olsaydım kesinlikle kendisine sesinin çatlamasına mani olmasını, daha kontrollü olmasını önerirdim. Çünkü sesi çatladığında o emir veren halini kaybediyor. Klasik bir milliyetçi lider gibi bazen sakince konuşuyor, birden tonunu yükseltiyor. Fakat kendine hâkim olmak için bir tekniği yok. Kesme hareketi çok sert, bu da güçlü lider imajı veriyor. Fakat o hareketleri de biraz asimetrik.
Kesinlik hareketini sık sık yapıyor. Yani o da “Dikkatli düşünürüm, zekice kararlar alırım” diyor. Elleri daha çok “tutku alanı” dediğimiz bölgede hareket ediyor. Yani gerçeklik alanının yukarısında, bedenin üst kısmında; göğüs, omuz ve hatta kafa hizasında. Bazen o kadar tutkuyla konuşuyor ki elleri kafasının üzerine bile çıkıyor. Yani daha az sakin, daha enerjik. Elleri bir anda havadan belinin altına inebiliyor, Erdoğan’ınsa elleri o hizaya pek inmiyor. İnce’nin hareketleri bu anlamda daha büyük. Burada önemli bir denge var, enerjik konuştukça sakinliğinden taviz veriyor.
Fakat başka partilerden oy çekmeye çalışıyorsa ve bu kesimler enerji görmek istiyorsa işe yarayabilir. Avantajlı olduğu konulardan biri de sürekli elleriyle ve görsellerle betimleme yapması. Söylediği şeyleri insanların zihninde canlandırıyor. Beyin bunu çok sever. Bu nedenle halka mesajını aktarması çok kolay. Ayrıca sahneden halka doğru sık sık eğiliyor. Mesela Erdoğan daha çok dik duruyor, “Ben buradayım, siz gelin” diyor. İnce’yse “Ben size geliyorum” mesajı veriyor. Vücut dili üzerine fazla çalışılmamış, mimik ve jestleri doğal.
Bir davranışında sembolizm var. Kalabalığa eğiliyor ve tülbentleri topluyor. Açıkçası tülbentlerin derin anlamını bilmiyorum ama “Sizden aldım ve hepsini bir araya topladım” diyor. Burada “Halkı bir araya getiriyorum ve onları bir arada tutuyorum” mesajını veriyor. Romalılar benzer bir sembol kullanırdı, halktan asa, baston toplar, onları bir araya getirirlerdi, birleşik Roma imparatorluğunu temsil etmek için. Akşener’in bu davranışı hayli olumlu. Fakat tülbentleri elinde çok uzun süre tuttuğu için avuç içlerini, açık el jestini göremiyoruz.
Onunla çalışsaydım mitingde bir süre sonra tülbentleri elinden alırdım. Ellerini sık sık yumruk haline getiriyor, sanki bir şeyleri bir arada tutmaya çalışıyormuş gibi. Hani evde herkesin, her işiyle uğraşan anneler olur ya, onlar gibi. Bir anne figürü… Bu yanı kendi kitlesinde işe yarayabilir ama geniş kitleleri nasıl etkiler bilemiyorum. Bazen Akşener de güçlü liderliğin işareti olan kesme-dilimleme hareketini yapıyor. Bazen o sert jestler tülbentler nedeniyle yumuşuyor. Bu da iyi bir şey olabilir.
Ellerini sık sık çok geniş açıyor, kesinlik hareketini yapıyor. Bazen elleriyle konuştuğu şeyleri tasvir ediyor. Güçlü bir lider profili çizmek istiyor. Konuşurken çenesini sık sık dışarı çıkararak “Vurun bana, otoritem var, hiçbir şey olmaz” diyor. Söylediğiniz kadarıyla seçmen tabanı muhafazakârmış. Bu nedenle kitlesini bir arada tutmak için doğru şeyi yapıyor. Fakat başka kitlelerin ilgisini çeker mi? Emin değilim.
Modern demokrasilerde sakal ve bıyık çok işe yaramıyor. Bu tür liderlerin seçilme oranı istatistiklere göre çok düşük. Çünkü sakal yüzde çok şey saklıyor. Bu nedenle eğer sakallı bir lider bana gelirse hemen kesmesini rica ediyorum. Karamollaoğlu’nun bırakmasını anlıyorum çünkü daha geleneksel görünmek istiyor ya da yaşı nedeniyle bilge olduğunu göstermek istiyor olabilir.
Onda benim en çok dikkatimi en çok çeken şey, vücut dilinin Erdoğan’la benzeşmesi oldu. Tabii ki siyasi mesajlar üzerinden bu analizimi yapmıyorum biliyorsunuz, sadece vücut hareketlerini inceledim. Beden dili üzerine çalışılmış. Hayli kontrollü, sakin ve iddialı. Elleri “gerçeklik alanı” içerisinde hareket ediyor. Sık sık kesinlik hareketini yapıyor, akıllıca üzerine düşünülmüş kararlar aldığını vurguluyor.