FBI’nın rezil “Karşı İstihbarat Programı” ya da COINTELPRO, başlangıçta, 1960’larda devletin muhalif olarak gördüklerini hedef alan gizli istihbarat programı olarak oluşturuldu. O dönemde bu program, Kara Panterler gibi radikal siyah hareketlerin yanı sıra siyah sanatçıları ve müzisyenleri de hedef alıyordu.
Program, genelde devletin toplumsal, ırksal ve politik statükosuna karşı tehdit olarak görülen bu hareketleri parçalamakta kullanıldı. İngiliz Araştırmacı Arun Kundnani’ye göre ırk temelli gözetleme, COINTELPRO’nun ötesine uzanıyor.
Kundnani, tarihler boyunca ırksal grupların (Yerli Amerikalılardan Siyah kölelere kadar) “öteki” olarak kurulduğu bir dizi örnek kullanıyor. Gözetlemenin gerekçesi statükonun korunmasına yardımcı olmasıydı. Kundnani’ye göre, yakın tarihte yapılan gözetleme uygulaması “ABD’nin sömürgecilik ve imparatorluk tarihinden” ayrı ele alınamaz.
Kundnani, bir raporunda şunları dile getiriyor: “Irkçı düşünceler, ulusal güvenlik gözetlemesinin örgütlenmesi ve yerleştirilmesinin yollarının temelini oluşturmuş, bu gözetlemenin Amerikan halkı nezdinde meşrulaştırılması için Amerikan halkının korkuları kamçılanmış ve aşırı ırkçı gruplar gözetlemeden anlam çıkarıp muhalefeti örgütlemekte oldukça etkili olmuşlardır.”
Yine bu eğilim, bugünkü siyah toplumsal gruplara yönelik olarak devam ediyor. Bir viral ‘hashtag’dan çıkan Black Lives Matter (Siyahların Yaşamı Değerlidir) hareketi, 2012 yılında jürinin, Trayvon Martin’e öldürmek amaçlı ateş eden George Zimmerman’ı aklamasını takiben ortaya çıktı. Polis şiddetine ve siyahların öldürülmesine karşı mücadele yürüten hareket önem kazandı; grup yetkililerce gözetlenmeye başladı.
Grup, Eric Garner’ın New York polisinin ve Michael Brown’ın Missouri Ferguson’de beyaz bir polisin elinde ölümlerini takiben ulusal ve uluslararası düzeyde gösteriler örgütledi. Gösterilerin geneli, yetkililerin daha yakından gözetleme yapmalarına neden olan bu iki olayı işaret ediyordu.
Son zamanlardaki örnekler hareketin gözetlenmesinin tüm ABD’ye yayılmış olduğunu ve kent polisinden federal örgütlere kadar tüm organların işin içinde olduğunu gösteriyor. Geçen yıl bir grup insan hakkı savunucusu avukat, yetkililerin Siyah Hayatlar Değerlidir grubu üyelerinin gözetlenmesine ilişkin bilgi vermemeleri üzerine FBI ve ABD güvenlik teşkilatına dava açtı.
Davaya göre, devletin yaptığı gözetleme, protestocuların özel yaşamı ve ifade özgürlüğünü ihlal ediyor; ırk ve politik görüşleri nedeniyle grup üyelerini hedef alıyor. Polis, ‘tehdit’ olarak tanımlanan aktivistleri telefon kanalıyla gözetlemekle suçlanıyor.
Dava, özellikle Kara Panter Partisinin 50. yıl dönümü olan 15 Ekim 2016’da açıldı. Kovuşturma dosyasına yardımcı olan gruplardan biri olan Anayasal Haklar Merkezi, mevcut izleme ve gözetlemenin çarpıcı bir şekilde COINTELPRO’nun Kara Panter Partisine karşı kullandığı yönteme benzediğine işaret etti.
Açılan bir başka kovuşturma, 1970’lerdeki sivil haklar gruplarının gözetlemesine benzer yankılarını ortaya koyuyor. Yıllar önce ACLU (Amerikan Sivil Haklar Birliği), Mempis Polis Teşkilatını (MPD) sivil haklar aktivistlerini izlediği için dava etti. 1978 yılında MPD federal bir kararname ile cezalandırıldı. Bugün de Siyah Hayatlar Değerlidir aktivistleri aynı polis teşkilatının izleme listesinde yer alıyor. Listede bu hareketin bilinen aktivistlerinin isim, ırk, cinsiyet, vücut tipi ve fotoğrafları da yer alıyor. Teşkilat, güvenliği gerekçe gösterirken, avukatlar bununla, aktivistlerin genelinin sivil haklarının ihlal edildiğini savunuyor.
New York’ta, polisin, Eric Garner ve Michael Brown’ın polislerin elinde ölümlerinden sonra New York’un Grand Central İstasyonunda düzenlenen “ölüm” protestoları da dahil olmak üzere barışçıl protestolar için izleme listeleri hazırladığı yönünde benzer kaygılar var.
Öte yandan hareket bir ilerleme kaydedip kamuoyunun desteğini aldığında, mahkeme, NYPD’den (New York Polis Teşkilatı) protestocuları filme alan hem üniformalı hem de sivil polislerden gözetleme videosunu teslim etmesi emrini verdi. Davanın takipçileri gözetlemenin ifade ve toplanma özgürlüğünün ihlal edilmesi anlamına geldiğini belirttiler. Polis, videoları teslim etmenin, yaptıkları terör soruşturmalarını tehlikeye atabileceğini ve bazı protestocuların terör örgütleriyle bağlantı kurabileceğini ileri sürdü.
Son zamanlarda gözetleme, Siyah Hayatlar Değerlidir hareketinin ABD içinde ve dışında örgütlenmelerini kolaylaştıran araçları hedef alan, daha gizli bir biçim aldı. Bu biçim, sosyal medyanın kullanılması.
Ekim ayında ACLU, Facebook, Twitter ve Instagram gibi dünyanın popüler sosyal medya platformlarındaki kullanıcı verilerinin, CIA tarafından desteklenen ve Şikago merkezli tartışmalı bir sosyal medya izleme şirketi olan “Geofeedia” ya akıtıldığını ortaya çıkardı.
ABD çevresindeki bir dizi kolluk kuvveti, protestocuların bir hamle önünde olma ümidiyle potansiyel “tehdit”lerin kişisel verisine geçiş için Geofeedia’yı kullandı. Şirket, metin, foto, mesaj, beğeniler, izleyiciler, GPS konumlarını ve demografik bilgilerine ait her şeyi izlemek için toplumsal platformların “ateşli veri hortumlarını” kullanıyor.
ACLU soruşturmasından sonra Facebook, Twitter ve Instagram, Geofeedia’ya geçişi iptal etti; sosyal medya platformları ise hâlâ kullanıcı verisi toplayıp, bunları pazarlama ve reklamcılık için satmayı sürdürüyor
VERİLER MANİPLE EDİLİYOR
Herhangi bir kullanıcının özel verisini onların haberi olmadan kolaylıkla maniple edebiliyorlar. Şu sıra bunların birçoğu verileri kullanma konusunda giderek tedbirli davranıyor. Birçok durumda bu manipülasyon rıza ile ya da kullanıcıların, uygulamanın kişisel bilgilerini nasıl kullanılacağını bilmedikleri ve bu sosyal medya uygulamalarını en yeni sürüme güncelledikleri koşullarda da, bilmeden olabiliyor.
Web sayfası Black Agenda Report’dan Glen Ford ocak ayında şunları dile getirdi: “Siyahlar arasında isyancı eğilimlerin bastırılması söz konusu olduğunda, iki taraftan hangisinin gücü elinde bulundurduğundan bağımsız olarak, Ulusal Güvenlik Devleti ve siyahların kitlesel olarak hapsedilmesine yönelik devlet politikası ortak bir görevi paylaşıyor.
Trump, destekçileri ve ABD yargı organları, “Blue Lives Matter” (Mavi Hayatlar Değerlidir; polis yanlısı bir hareket) destekli politikalar ve “All Lives Matter” (Herkesin Yaşamı Değerlidir) retoriği ile Siyah Hayatlar Değerlidir gibi hareketleri değersizleştirme yoluna başvuruyor.
Ford, Obama yönetiminin de Siyah Hayatlar Değerlidir aktivistlerini izlediğini, Trump’ın zaten bu hareketten hoşlanmasının beklenmediğini ve Beyaz Saray’da hangi parti olursa olsun devletin sürekli bu hareketleri bastırmanın yollarını aradığını belirtti.
*Telesurtv.net’den çeviren Hilal Ünlü