Türkiye’de kentsel dönüşümle yıkılacak 7 milyonu aşkın binanın neredeyse tamamında, asbest bulunuyor. Bu durum başta akciğer kanseri olmak üzere, birçok solunum hastalığına neden oluyor.
Her yıl 250 bini İstanbul’da olmak üzere 500 bin konutun kentsel dönüşüm kapsamında yenilenmesi hedefleniyor. 7 milyonu aşkın riskli yapısı olan Türkiye için kentsel dönüşüm öncelikli çözüm bekleyen konulardan biri. 2012’de kentsel dönüşüm yasası ile başlayan yıkımlar ise insan sağlığı açısından büyük tehdit oluşturuyor.
Kanserojen bir mineral olan asbestin kullanımının insan sağlığına zarar vermesi nedeniyle Türkiye’de 2010’da yasaklandı. Cumhuriyet’ten Şehriban Kıraç’ın haberine göre, ancak son yıllarda artan kentsel dönüşüm projeleri ile birlikte 2010’dan önce yapılan binaların yıkımı sırasında yüksek miktarda asbest ile karşılaşmaya başladık. Uzmanlara göre binalar yıkılırken asbest araştırması yapılmak zorunda yoksa kentsel dönüşüm kansere dönüşebilir.
Vonka Asbest Mühendislik’in sahibi asbest söküm uzmanı, kimyager Kenan Yıldız’a göre, asbestin işlenmesi ve kullanımı 2000’li yılların başından bu yana yasaklanmaya başlasa da 2004 verilerine göre Türkiye çoğunluğu Rusya’dan olmak üzere binlerce ton asbest ithal edildi. Türkiye’de asbest konusunda akademik bir veri tabanı ve araştırma olmadığı için ne kadar kullanıldığı ise bilinmiyor. Yine Yıldız’ın verdiği bilgiye göre kentsel dönüşümde şu ana kadar yapılan asbest uygulamalarına bakıldığında, yıkılması uygun görülen 2010 ve önceki yıllarda yapımı tamamlanmış binaların birçoğunda asbestli malzeme bulunma olasılığı oldukça yüksek.
EŞYALARDA DA ASBEST VAR
Kenan Yıldız, Türkiye’de asbest tehlikesinin sadece binalarda değil aynı zamanda evlerimizde kullandığımız ev eşyalarında bile karşımıza çıkabildiğini kaydederek, “Hâlâ bazı asbest içeren materyallerin kullanıldığı, satan ve kullanan insanların denetim eksikliği nedeniyle çekinmediklerini üzülerek gözlemliyoruz. Asbest başta mezotelyoma (Akciğer zarı kanseri), akciğer kanseri olmak üzere solunum yolu hastalıklarına neden oluyor. Ülkemizde bu konuda tek sınır değer olan 0.1 lif / cm3 değerinin Almanya gibi bu konuyla yıllardır mücadele eden bir ülkenin sınır değerinin yaklaşık 10 katı kadar olması insanımıza verilen değerin 10 kat az mı olduğunu düşündürmektedir” dedi.
Uzmanlara göre binalarda asbest araştırması uluslararası standart ve rehberlere göre yapılmalı ve ilçe belediyelerinin ve ilgili devlet kuruluşlarının denetimine tabi olmalı. Yasal mevzuat vakit kaybetmeden yeniden düzenlenmeli, devletin tüm kurumları işbirliği içinde bu konunun üzerine gitmeli. Belediye ve asbest söküm uzmanları süreçlerin düzgün ve çevre sağlığını tehdit etmeyeceğinden emin olmak zorundadır. Öte yandan Türkiye’de asbest sökümü konusunda da yeterli sayıda firma bulunmuyor. Birçok firma ise istenilen standartları karşılamıyor. Asbest konusunda toplumda da yeterli bilinç olmaması da riski artırıyor.
BALYOZLA YIKILMAZ
Uzmanlara göre, asbestli bina ve yapılar, buldozerle, balyozla yıkılmaz. Buraya önce bazı kimyasal maddeler püskürtülür. Böylece asbest binaya iyice yapışır. Ardından bu alanlar kesilir paketlenerek götürülür. Bunun dışındaki tüm yöntemler yönetmeliklere aykırıdır.
İnsan sağlığı açısından asıl tehdit oluşturan asbest lifleri (Uzunluğu beş mikrondan daha büyük, eni üç mikrondan daha küçük ve boyu eninin üç katından büyük olan asbest lifleri) gözle görülmeyecek kadar küçük. Bu lifler herhangi bir şekilde ortam havası ile karıştığında günlerce süzülebilir, rüzgâr etkisiyle 100 metrelerce uzağa taşınabilir, çevredeki su ya da kaynaklara bulaşabilir. Kentsel dönüşümde asbest araştırması yapılırken gözden kaçırılan en önemli olay araştırma yapılmadan önce binaların iç sökümünün bir kısmının yapılmış olmasıdır. Bu konuda binada yaşayan insanlar boşaltılıp, hiçbir söküm ve tadilat işi yapılmadan önce bu binalarda asbest araştırma raporu istenilmelidir. Asbestli olduğu binadan alınan numunelerin laboratuvardaki analizi sonucu kanıtlanan bir binanın yıkımı kesinlikle asbest içeren tüm malzemelerin, gerekli önlemler alınarak sökümü ve bertarafı yapıldıktan sonra yapılmalıdır. Aksi durumda asbest maruziyeti riski sadece binanın yıkımı sırasında orada çalışan insanlar ile sınırlı kalmadığı unutulmamalı, çevredeki insanlar ve asbestin yaratacağı çevre kirliliği göz önünde bulunmalıdır. Bu konuda unutulmaması gereken bir başka konuda binadaki harfiyatın bir kısmının geri dönüşüm tesislerinde tekrar değerlendirilmesi olayıdır. Asbest içeren harfiyatın geri dönüşüm sonucu tekrar tekrar kullanılma riski göz önünde bulundurulmalıdır.