Cumhurbaşkanı Erdoğan, HDP Eş Genel Başkanları’nın özerklik açıklamalarının anayasa suçu olduğunu belirterek, “Dokunulmazlıklarının kaldırılması suretiyle başlayacak süreç, terörle mücadele açısından ülkemizdeki havayı da olumlu yönde etkileyecektir” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suudi Arabistan ziyaretinden dönerken uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın açıklamalarının anayasa suçu olduğunu söyledi.
İki liderin bu açıklamalarının bedelini ödemek durumda olduğunu ifade eden Erdoğan, Diyarbakır ve Ankara cumhuriyet başsavcılıkları tarafından açılan soruşturmalar hakkında konuştu.
Erdoğan şunları söyledi:
“İki eşbaşkanın yaptığı açıklamalar kesinlikle anayasa suçu. Haklarında cumhuriyet başsavcılıklarının başlattıkları süreçler var. Bu konular takip edilmeli. Parti kapatma olayı gündeme dahi gelmemeli. Ama suçu irtikap eden milletvekili, belediye başkanı veya başkaları olabilir. Bunlar bunun bedelini ödemek durumundadır.
“Diyarbakır ve Ankara başsavcılıklarının başlattığı soruşturmaları da bu çerçevede değerlendirmek lazım. Dokunulmazlıklarının kaldırılması suretiyle başlayacak süreç, inanıyorum ki terörle mücadele açısından ülkemizdeki havayı da olumlu yönde etkileyecektir.
“Ülkeyi parçalayıp bölmeye yönelik mesajları kabul etmemiz mümkün değil. Devlet içinde devleti kabul etmemiz asla mümkün değil. Bunlara karşı gerekli cevabın verilmesi, müeyyide uygulanması, yargı mekanizmasının devreye girmesi suretiyle atılması gereken adımlar var. Meclis’te 160’ı aşkın dosyaları var. Bunlar gözden geçirildiği zaman neyi kapsıyor, masaya yatırılacak ve ona göre adım atılacaktır.”
Erdoğan’ın konuyla ilgili diğer açıklamalarından başlıklar şöyle:
“Yeni anayasanın toplumsal bir mutabakata dayalı olması bu işin en önemli başlığıdır. Toplumsal mutabakata dayalı olması, partilerin buraya katacakları bir güçle mümkündür. Bu sağlanıyorsa, toplumun büyük bir kısmının, ‘Ben anayasamı yaptım’ diyeceği bir zemin oluşacaktır.
“Parlamenter, güçlendirilmiş parlamenter demokrasi gibi şeyler bizim ülkede pek tutmadı. Dünyada şu anda gelişmiş ülkeler hangi sistemle yönetiliyor, bunu masaya yatırmak lazım. Başkanlık, yarı başkanlık ya da partili cumhurbaşkanlığı sistemini görüyoruz.
“Bu başarılırsa, Türkiye daha iyi noktaya gelir. Bu sistemlerde denetim mekanizmalarının olmadığı ya da çalışmayacağı iddiaları yalan. Aksine denetim mekanizması çok güçlüdür. Bu adım atılırsa çok isabetli olacaktır. Bu, halktan kaçırılacak bir adım değildir. Halkın tam içinde olacağı bir adımdır.
“İlgili arkadaşlarımdan, YPG’nin öyle Fırat’ın batısına geçme durumu olduğu bilgisi almış değilim. “Böyle bir şey varsa gereği yapılır” diye de bunu aramızda konuştuk. Bizim ilk etapta, orada Cerablus hedefimiz vardı.
“Neydi o? DAEŞ’ten orayı temizlemekti. Azez olayı bizim için risktir. Oraya YPG’nin gelmesini izlemek, kabul edilir değildir. O zaman tamamen bizim güneyimizde, Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt bantı oluşur ki, buna ‘Evet’ demek mümkün değildir.
“Bir de orada Teşrin Barajı var. Barajla alakalı olarak, ABD de orayı özellikle DAEŞ’ten korumak için bir adım attığını söyledi. Yani, YPG’yi orada kara gücü olarak kullandığını mı anlatmak istiyor, onu bilemiyorum. Ama biz kendilerine şunu söyledik. Yani, orayla aynen diğer yerlerde yaptığımız, Mare, Harcele hattındaki işbirliğimiz neyse, oralarda da aynı işbirliği rahatlıkla yapılabilir.”
“Şartlarımız belli; özür, tazminat ve ambargonun kaldırılması. Ambargo noktasında, “Türkiye üzerinden mallar, inşaat malzemeleri girebilir” dediler. Yazılı metni göreceğiz ki iş sağa sola sapmasın. Önem verdiğimiz başka husus Mescid-i Aksa’ya yönelik ihlallerin son bulması.
“İsrail, bölgede Türkiye gibi bir ülkeye muhtaçtır. Bizim de İsrail’e ihtiyacımızın olduğunu kabul etmemiz lazım. Bu, bölgenin bir gerçeği. Karşılıklı samimiyet çerçevesinde bu adımları atmayı başarabilirsek, normalleşme beraberinde gelir. Filistin’deki kardeşlerimizi gözetmek durumundayız.”