Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Genel Başkanı Ali Babacan AK Parti’deki tartışmaları değerlendirdi, Erdoğan’a seslendi: Yola birlikte çıktığınız arkadaşlarınızdan yanınızda kaç kişi kaldı? Lafa gelince ‘Yola çıktıklarımızı yolda bulduklarımıza değişmedik’ diyorsunuz. Bu mu değişmeyen hâliniz? Bu ilkesizlik değil midir? Bu vefasızlık değil midir? ‘Kutlu dava’ denilen şey de meğer sadece ‘iktidarda kalma davası’ imiş.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin 1. Olağan Manisa İl Kongresi’nde konuştu.
Babacan konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
KÜÇÜK ORTAK NE DİYORSA O OLUYOR: Kimin nereyi yönettiği belli olmayan, nasıl yönetildiği anlaşılamayan bir devlet idaresi, bir hükûmet var. Şu anda iktidarda olan partinin kurucularından bir isim televizyon programında, hukukla ilgili şahsi fikirlerini paylaştı. Önce küçük ortak saldırdı. Ama ne laflar! Biliyorsunuz, küçük ortağın konuştuğu kelimeleri biz ağzımıza alamıyoruz; edep ve adabımıza uygun değil. Seviye yerlerde… Bir gün sonra ise Sayın Erdoğan hiddetle, partisinin kurucusunu canlı yayında âdeta fırçaladı. Anlıyoruz ki küçük ortak ne diyorsa o.
Birlikte yola çıktığı 40 yıllık arkadaşlarını küçük ortağın hakaretleriyle harcadı. Sırf iktidarda kalmak için, yola birlikte çıktıklarını; yolda karşılaştığı, hem de birkaç sene öncesine kadar kendisine de hakaret eden bir kişiye harcattı. Sayın Erdoğan’a soruyorum: Yola birlikte çıktığınız arkadaşlarınızdan yanınızda kaç kişi kaldı? Lafa gelince ‘Yola çıktıklarımızı yolda bulduklarımıza değişmedik’ diyorsunuz. Bu mu değişmeyen hâliniz? Bu ilkesizlik değil midir? Bu vefasızlık değil midir? ‘Kutlu dava’ denilen şey de meğer sadece ‘iktidarda kalma davası’ imiş.”
VATANDAŞA ‘SABIR’, CUMHURBAŞKANLIĞI BÜTÇESİNE YÜZDE 28 ZAM: Vatandaşımız kirasını ödeyemiyor, çocuğuna harçlık veremiyor, pazardan alışveriş yapamıyor. Ama onlara yokluğa karşı ‘sabredeceksin’ diyorlar. Vatandaşımıza ‘sabır’ tavsiye edip kendilerine gelince Cumhurbaşkanlığı bütçesini yüzde 28 oranında arttırıyorlar. Sabit gelirliye, emekliye, memura zam yapılacağı zaman enflasyon oranının üstüne çıkmıyorlar, ama kendileri için ayrılan bütçeye yüzde 28 artış yapıyorlar.
TÜİK enflasyon yüzde 11-12 diyordu. Hani ne oldu? Vatandaşa verilecek para olunca ‘TÜİK’e bakalım’, kendilerine alınacak bütçe olunca yüzde 28 zam. Bu arada TÜİK verilerinin de üzerinde oynanmış, makyajlı veriler olduğunu da unutmayalım. Soruyorum: Bu mu sizin adalet anlayışınız, bu mu sizin halka hizmet anlayışınız?
YAKIN AKRABAYI ORTADAN KAYBETMEKLE ENFLASYONU DÜŞÜREMEZSİNİZ: Öyle yakın akrabayı ortadan kaybetmekle, üç beş adamı değiştirmekle enflasyonu düşüremezsiniz, ülkemizi geliştiremezsiniz. Bal bal demekle ağız tatlanmaz, şimdi kalkıp hukuk hukuk demekle de hukuk devleti olunmaz. Hukuk devleti olmanın ilkeleri belli. Ama olmuyor, huy edinmişler. Yargı, emirlerine uygun çalışsın istiyorlar.
Geçtiğimiz günlerde Sayın Erdoğan hakim ve savcılara Anayasa’nın bir maddesini hatırlattı. O maddede ‘yargıya talimat verilmez’ yazıyor. Ama Erdoğan daha aynı cümlenin devamında talimat verdi. Öyle bir alışmışlar ki farkına bile varmıyorlar. Karşımızda derinleşmiş bir sistem krizi var. Partili Cumhurbaşkanlığı hükumet sistemi her anlamda iflas etti.
BELLİ ÇEVRELER ZENGİNLEŞİRKEN, HALK SOSYAL YARDIMA MUHTAÇ HALE GELDİ: Evine sadece bir asgari ücret giren aileler, açlık sınırının altında yaşıyor. Onlar ‘zenginleşme’ demekten sadece üç beş kişinin zenginleşmesini anlıyorlar. Onlar zenginleşirken bu halk fakirleşti. Onlar zenginleşirken bu halk sosyal yardımlara muhtaç hâle geldi. Bu mu sosyal adalet anlayışı? Bu mu zenginleşen Türkiye?
Üstelik bu asgari ücret, tüm dünyanın ‘ucuz işçilik’ gözüyle baktığı Çin’in bile gerisine düştü. Çin’de bile asgari ücret daha yüksek. Halkımız açlık sınırında, biraz şanslıysa yoksulluk sınırında yaşıyor. Ötesine geçemiyor. Bir de büyük ortağın partisine mensup bir vekil kalkmış ‘Kriz yok, iş beğenmiyorlar’ diyor. İşsizlikten de açlıktan da haberleri yok.
KASAYI BOŞALTTINIZ ŞİMDİ VATANDAŞIN YAKASINA YAPIŞIYORSUNUZ: Biz, günlük kazandığıyla geçinen vatandaşlarımızın aylardır nasıl bir yokluk çektiğini biliyoruz. Sanatçılarımızın aylardır nasıl yokluk çektiğini görüyoruz. Güvencesiz ve günlük kazançla geçinen vatandaşlarımıza derhal destek sağlanmalı. Esnafımıza, küçük işletmelerimize derhal faizsiz kredi sağlanmalı. Bu krediler pandeminin etkisi geçene dek ötelenmeli ve uzun vadeye yayılmalı. Ayrıca, işyerlerinden kira stopajlarını almaktan vazgeçilmeli. Vergiymiş, SGK primiymiş devlet tüm bu alacaklarını pandemi etkisi bitene dek faizsiz olarak ötelemeli.
Dükkan kapalı, gelir yok, iş yok, vatandaş ekmek alamıyor. Bir de devlet yakasına yapışıyor vergi vergi diye. Olacak şey mi? Bir de eski borçları şimdi yapılandırmak için getirmişler. Yahu bir durun, bir bekleyin. Anladık kasayı boşalttınız da, niye hemen vatandaşımızın yakasına yapışıyorsunuz!
ERDOĞAN’A GÖNÜL VERENLER ADALETSİZLİKLERİ SİNEYE ÇEKMİYOR: Sayın Erdoğan’a güvenip 18 sene önce gönül veren, oylarını esirgemeyen vatandaşlarıma sesleniyorum: Adaletsizlikleri sineye çekmediğinizi biliyorum. Bu yoksulluğa ve çaresizliğe layık olmadığınızı biliyorum. Sizler bu ülkede yapılan haksızlıklara göğüs germiş, verdiğiniz haysiyet mücadelesini zaferle taçlandırmış insanlarsınız.
Gelin eski mağdurların, yeni mağduriyetlere sessiz kalmayacağını gösterelim. DEVA Partisi varken kimse sizin hakkınıza göz koyamaz. Helal tek bir lokmanızı kimse elinizden alamaz. Senelerce mücadele ederek kazandığınız hakların hepsinin teminatı biziz. Kimse artık bu ülkede bir başkasına üstünlük taslayamaz. (DUVAR)