HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, kendisinin başkanlığında toplanacak parti MYK’sı öncesinde bazı açıklamalarda bulundu. Yüksekdağ, Türkiye’de yaşananlara ve seçimlere ilişkin açıklamalarda bulundu.
DİHA’nın haberine göre; Yüksekdağ özetle şu ifadeleri kullandı:
“İktidarını kaybetmiş bir siyasi yapının bütün Türkiye toplumuna yönelik intikam alma operasyonuyla karşı karşıyayız. Bunun açıkça görülmesi gerekiyor. Dünden itibaren partimize dönük gerçekleştirilen saldırılarda bu gerçeğin üstünü örtmeye dönük saldırılardır. Hedef saptırmaya dönük saldırılardır.
7 Haziran seçimleri öncesinde bütün Türkiye’de çok büyük umut vardı. Bu birlikte yaşama ve barış umuduydu. Ancak 7 Haziran seçimlerinden sonra seçim sonuçlarını tahammül göstermeyen Saray ve onun güdümündeki AKP iktidarı, bütün bir toplumu ciddi bir biçimde kutuplaştırmaya başladı. Esas olarak Saray’ın iktidarını tahakküm etmeye dönük siyasi bir saldırı operasyonuyla karşı karşıyayız.”
“Dün yaşanan gelişmeler gerçekten tarihsel bir ibret tablosuydu. Askerlerin yaşamını yitirmesinden önce çatışmanın yaşandığı yere giden yaralı ve yaşamını yitirmiş askerlerin cenazelerine sahip çıkan ve sırtında taşıyarak bölgeden çıkaran Kürt halkıydı. Ancak Batı’da saldırıya uğrayan, hedef tahtasına konulan ve linç edilen yine Kürt halkı oldu. Dün yaşanan tabloyu basit bir gelirim olarak tarif etmek kesinlikle doğru değildir. Dün parti binalarımıza eş zamanlı olarak 128 yerde planlı ve kapsamlı saldırılar gerçekleştirildi. Sadece parti binalarımıza değil sokakta telefonla Kürtçe konuşan yurttaşlara da saldırılar gerçekleştirildi.
Geliştirilen saldırıların kabul edilir hiçbir tarafı yoktur. Biz bunun siyasi bir saldırı konseptinin parçası olduğunu, yönlendirilmiş kesimler tarafından gerçekleştirildiğini çok iyi biliyoruz. Saray ve Cumhurbaşkanı, ‘Eğer 400 milletvekili verseydiniz bunlar yaşanmazdı’ dedikten sonra böyle bir saldırı süreci içerinde bulduk kendimizi.”
“Dün aynı zamanda iktidarını yitiren ve yeniden kazanmak isteyen 1 Kasım seçimleri de bunun için tasarlayan siyasi yapının çok tehlikeli bir iç savaş provasına tanık olduk. Türkiye toplumunda bir Kürt-Türk çatışmasına yol açabilecek gerilim ve saldırı siyasetini aylardan bu yana bütün uyarılarımıza rağmen, bütün barış çağrılarımıza rağmen sürdürüyorlar. Bu saldırıların her birisi planlı bir şekilde saraya bağlı gladyo yapısı tarafından AKP’nin güdümündeki gladyo yapısı tarafından örgütlenmiştir ve planlanmıştır. Saldırıların gerçekleştirildiği her yerde polisler ve gruplar organize hareket etmiştir. Bütün bu zamana kadar gördüğümüz ve bizlere gelen bilgilerden sağlamasını yaptığımız ortaya çıkan sonuç budur. Bu saldırıları yapanlar, düzenleyenler, 16 askerin cenazesine zerrece saygısı olmayanlardır. 16 askerin cenazesine saygısı olanlar, bedenini canlı kalkan yaparak Yüksekova halkından bahsediyorum; gidip o askerlerin cenazesini sırtında taşıyanlardır. Ama HDP binasına saldırı düzenleyenler, sokakta Kürt halkına saldırı düzenleyenler bir iç savaş provası yapanlar, asker cenazesine zerrece saygı duymuyorlar. Bu devletin başı, bazı asker aileleri ‘karaktersiz’ diyecek kadar asker cenazelerine saygı duymuyor. Bütün bir Türkiye toplumunun evlatlarını Saray’ın çıkarlarına gözlerini kırpmadan heba edeceklerini defalarca dile getirdiler. Bugünde karşımıza çıkmış bu linç ortamında çözümden yana olduklarının, Kürt-Türk çatışmasına karşı olduklarını iddia edebiliyorlar. Bunların her birisi boş iddialardır. Bizler nezdinden zerrece inandırıcılığı yoktur.”
“Cizre’de halk halen cenazelerini kaldıramadı. Cizre’de dört günlük süre içerisinde yaşamını yitirenlerden 5’i çocuk. İki aylık süre içerisinde yüze yakın sivil güvenlik güçlerinin kurşunlarıyla yaşamını yitirdi. Tüm bunlar 1 Kasım’da iktidarının güvenceye almak isteyen siyasetin egemenlik hırsı nedeniyle yaşanıyor. Çözümü buzdolabına kaldıranlar, Cizre’de iki gündür 10 yaşındaki evladının cenazesi çürümesin diye bedenini buzla ovan anneye nasıl hesap verecekler?”
“Bizler bu koşullar içerisinde de şunu yeniden ifade ediyoruz. Önümüzde yeniden bir seçim süreci var. Demokrasiye inancımızı öne çıkarmak ve buna dayanmak istiyoruz. Ama bugünkü koşullarda ne yazık ki seçimlerin güvenli bir ortamda yapılmaması için Saray elinden gelen herşeyi yapıyor. Bugün fiili darbe dinamikleri tamamı devrede. Savaş ve çatışma dinamikleri tamamen devrede. İnsanların demokratik tercihlerinin yansıması gereken sandıklar tehlikede. 1 Kasım seçimleri için bu kadar ısrarcı olan cebren seçimlere sürükleyen bir siyasi iktidar şu an ne yüzle neye dayanarak halkına çıkıp ‘1 Kasım’da gidin huzurlu bir şekilde sandıklarınızda oyunuzu kullanın’ diyecek. Böyle bir yüzleri ve meşrutiyetleri yok. O nedenle 1 Kasım seçimlerine de Saray’ın gayrimeşru siyasetinin gölgesi düşmüştür. Bizler dün olduğu gibi bugünde seçimlere de direnişe de hazırız. Her yerde partimize geliştirilen saldırılar ve bu vahşet karşısında insan olmanın gerektirdiği biçimde demokrasinin gerektirdiği biçimde bizler direneceğiz ve direniş çizgisini bu zalim zorba iktidarı ait olduğu yere gönderene kadar sürdüreceğiz. Biz direnişi de hazırız, seçimlere de hazırız. Ama bu siyasi iktidar ve Saray, halkının seçimine hazır değil. Bu siyasi iktidar halkının yaşam hakkına saygılı değil ve yok etme üzerine kurulmuş bir siyasi mekanizmayı karşımıza çıkarmış durumda.”