HDP’nin yeni Eş Genel Başkanı Mithat Sancar grup toplantısındaki ilk konuşmasını yaptı. Eski öğrencisi Selahattin Demirtaş’ın artık kendisinin hocası olduğunu söyleyen Mithat Sancar “Demokrasi ittifakından söz ederken toplumla ittifaktan söz ediyor, her kuruluşu ve örgütlenmeyi muhatap alıyoruz. Ama muhalefet partileri de muhatabımızdır. Gelin birlikte demokrasi ittifakını örelim, temel ilkeleri tespit edelim, temel değerleri müzakere edelim ve ülkeye yeni bir yol örelim” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP), 23 Şubat’ta gerçekleştirilen 4. Olağan Kongresi sonrası ilk Meclis Grup Toplantısı’nı gerçekleştirdi.
Toplantıda konuşan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, kongre sonrası eşbaşkanlık görevini emanet olarak devraldığını belirterek, “Bize bu emaneti veren güçlü bir mücadele birikim sahibiz. Bedeller ödenmiş ve bugüne kadar getirilmiştir. Ben de bu bilinçle bu görevi onurla teslim aldım. İnşallah onurla benden sonraki yoldaşlarıma arkadaşlarıma devredeceğim” dedi.
Sançar, İdlib’de yaşanan gelişmelere ilişkin ise “iktidarın savaş politikalarına karşı demokrasi, barış ve özgürlük talep eden tüm kesimlere bir araya gelme” çağrısında bulunarak, “Hepimiz birlikte yürüyeceğiz. Biz savaşa hayır diyen her sesin içinde olacağız. Her yürüyüşün içinde olacağız” dedi.
Demokrasi İçin Birlik (DİB), Diyalog Grubu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Dernekleri Platformu ile Yurttaş Girişimi’nin İdlib ile ilgili ortak bildirisini okuyan Sancar, kurumların sorduğu soruların çoğaltılması gerektiğini belirterek, “Biz savaşların ne anlama geldiğini çok iyi bilen insanlarız. Bu parti, bu gelenek savaşların sonuçlarını en fazla tecrübe etmiş bir coğrafyadan besleniyor” ifadelerini kullandı.
Sancar’ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
“1994 yılında bir siyasi darbe gerçekleştirildi. O zaman DEP Milletvekili olan arkadaşlarımız apar topar Meclis’ten alınıp cezaevine konuldu. O günden bugüne bu geleneğimizden çıkan partilere çok insafsız saldırılar oldu. Bir hayat tecrübesidir, bir yaşam tarzıdır.
“O gün cezaevine konan sevgili büyüklerim, dostlarım arkadaşlarım, yoldaşlarım, Orhan Doğan, Ahmet Türk, Sırrı Sakık, Mahmut Alınak, Leyla Zana; bütün bu arkadaşlar yine bize gelen emaneti bedelleriyle ören, yürekli büyüklerimizde, buradan selam sevgi ve teşekkürlerimizi gönderiyoruz. Selam ve sevgilerimizi yoldaşlarımıza ama uyarılarımız bu zihniyeti yürütenleredir.
“Bizim kurtuluşumuz bu iktidarı rahatlatmak olmaz, bu ceberut iktidardan kurtulmamız ancak onunla mücadele ederek olur. Hiçbir dönemi nefret ve intikam duygusu ile anmıyoruz. Bizim kimseye intikam duygumuz, nefretimiz yok sadece dostça uyarı yapma görevimiz var, hakkımız var.
“Onu da bu şekilde tekrar bir zorunluluk olarak gördüm. 2 Mart’tan bu yana geçen kongremize gelene kadar tablo dimdik ayakta kaldığımız değil çoğalıyoruz, büyüyoruz yürümeye devam ediyoruz. Bizim burada ısrarımız demokratik siyasette ısrardır.
“Yine tehditler savruluyor, bize yeni çeşitli oyunlar ve manevralar ima ediliyor, fakat biz bunlara aldırmıyoruz. Türkiye halklarına yeniden yeniden sesleniyoruz. HDP bu ülke için umuttur, şanstır. Çünkü HDP, her türlü savaşın ve şiddetin karşısında demokratik siyaseti her türlü karanlığın karşısında demokratik çözümü savunan ve savunmaya devam eden neredeyse tek partidir.
“Demokratik siyaset bizim yolumuz, barışçıl çözüm bizim hedefimizdir. Barışçıl çözümden kastımız elbette en başta Kürt sorunu ile ilgili çözümdür.
“Gelin birlikte demokrasi ittifakını örelim, birleşebileceğimiz, uzlaşabileceğimiz, mutabık kalabileceğimiz temel ilkeleri tespit edelim. Temel değerleri müzakere edelim ve ülkeye yeni bir yol örelim. Biz bunu gizli kapaklı hiçbir zaman yapmadık.
“Hiçbir zaman hiçbir partiyle kapalı kapılar ardında müzakere yapmadık. Çağrımız açıktır, tutumumuz şeffaftır. Demokrasi barış ve özgürlük isteyen herkese temel ilkeler etrafında bir araya gelmeye hazırız.
“Bundan 4 gün önce İdlib’de bir saldırıda, sayısı farklı şekilde söyleniyor ama ilk açıklamalara göre 34 sonraki açıklamalara göre 36 asker hayatını kaybetti. Ve ölümler bununla sınırlı kalmadı. Ölüm haberleri gelmeye devam ediyor, ölen her insan yüreğimizden bir parça alıp gidiyor, hepsine Allah’tan rahmet diliyoruz. O acı bizim yüreğimizdedir. Ölen her bir askerin ailesine, sevenlerine buradan sabır ve başsağlığı diliyorum.
“Fakat unutmayın savaş devam ederken ölenlerin milliyeti, cinsiyeti çevresi ve geldiği köken sorulmuyor. İnsanlar farklı milletten inançlar, insanlar ölmeye devam ediyor. Orada ölen herkesin acısını yüreğimizde hissediyoruz. Savaş insanları, insanların gerçek hayatlarını yok ederken, buna ayrımcı yaklaşmak vicdanları yok eder.
“Bu savaşa yüksek sesle hayır demeliyiz. Lütfen hiç kimse şantajlara tehditlere aldırmasın. Çünkü bugün sessiz kalırsak yarın daha büyük bedeller ödeyeceğimiz tarihin pek çok tecrübesi ile kanıtlanmıştır.
“Biz biliyoruz savaş başlayınca ilk kaybedenler yoksullardır, hem çocuklarını hem de ekmeklerini kaybederler. Çünkü bu savaşlar bir yerlerde finanse edilecek, atılan her bombanın, atılan merminin, kalkan uçağın maliyeti var. Zaten şu son bir aya baktığımızda, ekonomide yaşananları dikkatle görmeniz gerekiyor. Göz ucuyla izlediğinizde ya da kendi mutfağınıza cebinize baktığınızda bunun nasıl gerçekleştiğini hemen keşfedersiniz.
“Ey bu ülkenin onurlu insanları, bu ülkenin emeği ile ekmeğini kazanmaya çalışan tertemiz vicdanlı insanları, bu savaş öncelikle sizi, bizi vuruyor. O nedenle en çok biz emekçiler, kadınlar gençler savaşa güçlü bir şekilde hayır demek zorundayız. Biz diyoruz ki Ortadoğu’da güçlü bir barış hareketi kurma imkanımız var.
“Ortadoğu’da savaşlardan zarar gören bütün halklara buradan çağrı yapıyoruz. Hep birlikte, ülke, sınır farkı gözetmeden, inanç farkı, hiçbir sınıra aldırış etmeksizin, gelin hep birlikte bir barış hareketi kuralım. Gelin hep birlikte güçlü bir barış hareketi kuralım.
“Çağrı yapıyoruz, ele ele verelim, Ortadoğu’da barış ve demokrasi kuracak sesi ortak hale getirelim, biz bir araya gelemezsek, şu ittifaklar, bu ittifaklar diye pazarlıklar devam edecektir. Şu ülkeler bununla ittifak kurdu, bu ülkeler bununla manevra yaptı denecektir, deniyor zaten.
“Biz de diyoruz ki; bütün o ittifak arayışlarının temelinde sermayenin, savaş şirketlerinin çıkarı vardır. Yarın öbür gün de yıkılan şehirleri, ülkeleri imar etme adı altında, oradaki kaynakları talan etme planı vardır. O nedenle sevgili Ortadoğulu insanlar, aydınlar, her inançtan ve milletten kardeşimiz, bu çağrıyı dikkatle dinleyin ve kulak verin.
“Toprağın altında yatan mezarsız ölüler coğrafyası olmaktan çıkaralım bu coğrafyayı. Birileri yüzyıl savaşlarından söz ediyor, biz bıkmadan usanmadan ebedi barıştan söz edeceğiz. Bu barışı, adalet ve barış üzerine kurmak için mücadele etmeye devam edeceğiz.
“Uğraşmaya devam edeceğiz 30 yıl savaşlarına asla izin vermemeliyiz. Ama barıştan asla taviz de vermemeliyiz. Bu coğrafyayı ölümlerin değil hayatın coğrafyası haline getireceğiz. Hayat da renklilik de çeşitlilik de burada doğmuştur.
“Savaşın ağır bedelini ödeyenler arasında ön sırada gelenler sığınmacılardır, göçmenlerdir. Mülteci deniyor, toprağını terk etmek zorunda kalan insanlardır. Bir yerde savaş başladığında insanlar yerini yurdunu hatırasını, akrabasını, alışkanlıklarını terk edip oradan ayrılmak zorunda kalıyor. Sanki savaşı onlar çıkarmış gibi savaşın faturası da onlara ödetiliyor.
TIKLAYIN – Mülteciler Sınır Kapılarında Kaldı
“Biz şimdi buradan bu savaşın yükünü ağır bir şekilde çeken mültecilere dönüp hakların, hukuklarını savunacak insanlar var etmek zorundayız. O insanlar bizleriz. Bizler olmak zorundayız. Mülteci krizi insanlık krizidir, mültecilere her saldırı insanlara saldırıdır. Bu konuda güçlü bir halk hareketi örmek zorundayız.
“Mültecileri pazarlık kozu olarak ölüm yolculuğuna sürüklemek büyük vicdansızlık evet ama onları sınır kapılarında bekletmek gazla mermiyle müdahale etmek de vicdansızlıktır. Mültecilere Avrupa’daki bütün devletler kapılarını açmalıdır.
“Herkes bu insanların kanı ve canı pahasına kazandıkları parayı ortaya koysunlar. Bu insanların barınma, sağlık ve diğer bütün temel ihtiyaçlarını karşılayacak bir uluslararası fon kurulmalıdır. Bir uluslararası girişim oluşturulmalıdır.
“Bu devletlere bırakılamaz sadece. Kimse onları dinlemiyor, acılarını dinlemiyor. Bu insanlık adına utançtır. O nedenle hep birlikte bu insanların umudunu canlandırmak zorundayız. Umudun adresi bellidir: Barış.” / Bianet