Cezaevinde bulunan gazeteci Ahmet Altan, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü için bir yazı kaleme aldı: "Özgürlük, öncelikle yeni bir cümle arama gerekliliğini fark etmek, bunun için çaba gösterebilmektir bence. Ve bunu her şartta, hatta şartların çok zorlayıcı olduğu hapishanede de yapabilirsiniz. Çeşitli nedenlerle kendini kıstırılmış hisseden, bunalan, sıkılan, üzülen insanlara kendilerine ait yeni bir cümle aramalarını öneririm."
Müebbet hapis cezasına çarptırılan ve üç yılı aşkın süredir cezaevinde olan gazeteci ve yazar Ahmet Altan, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü için bir yazı kaleme aldı. Altan, Deutsche Welle’de yayınlanan mektubuna, “Özgürlüğü, özgürlüğünü kaybetmiş bir insanın anlatmasını istediğinizde özlem ve öfkenin keskin olduğu bir yazıyla karşılaşma ihtimaliniz yüksektir ama öyle olmayacak” sözleriyle başladı.
“Çeşitli nedenlerle kendini kıstırılmış hisseden, bunalan, sıkılan, üzülen insanlara kendilerine ait yeni bir cümle aramalarını öneririm” diyen Altan, mektubunu “Özgürlük eğlencelidir çünkü. O eğlenceli özgürlüğü de ancak kendi zihninizin içindeki maceralarda keşfedersiniz. Etrafınızda ne kadar kalın duvarlar olursa olsun” sözleriyle bitirdi. Altan’ın mektubu şöyle:
“Sana Ait Bir Cümle.
Özgürlüğü, özgürlüğünü kaybetmiş bir insanın anlatmasını istediğinizde özlem ve öfkenin keskin olduğu bir yazıyla karşılaşma ihtimaliniz yüksektir.
Ama öyle olmayacak.
Michigan Üniversitesi’nde ders verdiğim yılın ilk gününde çocuklara ‘bana daha önce söylenmemiş yeni bir cümle yazıp getiren herkesten o cümleyi bin dolara satın alacağım’ demiştim.
Orijinal olmaya çalışan zengin bir ahmak olduğumu düşünmüşler ve benden alacakları biner dolarları nasıl harcayacaklarını konuşarak çıkmışlardı dersten. Yıl boyunca hiç kimse yeni bir cümle getiremedi elbette. Yeni olduğunu sandıkları her cümleyi sınıfta tartışıp yeni olmadıklarına hep birlikte karar verdik.
Zihinlerinin o güne kadar farkına varmadıkları sınırlarını gördüler ve hayatlarını daha önce söylenmiş, başkalarına ait cümleleri tekrar ederek geçirdiklerini anladılar. İnsanların çok büyük çoğunluğu zihinlerinin dar sınırları içinde, başkalarına ait cümleleri tekrar ederek yaşar. Her dinden, her ideolojiden, her sınıftan siyasi iktidar da hayatın böyle, içine ‘yeni’ bir cümle katılmadan devam etmesini ister.
Özgür ülkelerde, insanlar daha önceden söylenmiş cümlelerden hangilerini söylemeyi seçecekleri konusunda özgürdürler. O ‘özgürlük’ içinde söylemeyi tercih ettikleri cümlelerin kendilerine ait olup olmadığını pek sorgulamazlar.
Türkiye gibi ülkelerde ise hangi cümleleri tekrar edeceğiniz de devlet tarafından belirlenir. Devletin tekrar edilmesini istemediği cümleleri söylemek suçtur. Böyle ülkelerde, düşünme özgürlükleri kendi zihinsel sınırlarıyla kısıtlanmış insanlara bir zincir daha vurulur.
Özgürlük, öncelikle yeni bir cümle arama gerekliliğini fark etmek, bunun için çaba gösterebilmektir bence. Ve bunu her şartta, hatta şartların çok zorlayıcı olduğu hapishanede de yapabilirsiniz. Çeşitli nedenlerle kendini kıstırılmış hisseden, bunalan, sıkılan, üzülen insanlara kendilerine ait yeni bir cümle aramalarını öneririm.
O cümleyi bulamayabilirler ama sadece aramak bile onları teselli edecek ve eğlendirecektir. Özgürlük eğlencelidir çünkü. O eğlenceli özgürlüğü de ancak kendi zihninizin içindeki maceralarda keşfedersiniz.
Etrafınızda ne kadar kalın duvarlar olursa olsun.”