Taliban’ın iktidara gelmesi halinde en çok kaybedecek olan kesim kadınlar ve şu anda buna yol açabilecek süreçte de en az söz sahibi olan yine onlar. Müzakerelerin sürdüğü ve bir Afgan hükümet heyetinin Taliban üyeleriyle bir araya geldiği dönemde, acilen bazı adımların atılması gerekiyor.
Taliban 1996 yılında Afganistan’da yönetimi ele geçirdiğinde, Afgan kadınlarına karşı bir savaş başlattı. Kızların eğitimi yasaklandı. Kadınlar eve kapatıldı ve çalışma hakları ellerinden alındı. Kadınlar sözde ‘ahlâksızlık’ nedeniyle kırbaçlandı, dövüldü, sakat bırakıldı ve taşlanarak öldürüldüler. Bahsettiğim, eski çağlara ait bir dönem değil. Bunlar, milyonlarca Afgan’ın hâlâ canlı olan anıları. Ve ABD hükümet temsilcilerinin Afganistan’da Taliban’ın yeniden güç ve söz sahibi olabileceği bir konuma dönebileceği bir anlaşma konusunda görüşmeler yürütmesi, kadınlar için endişe konusu haline geldi.
AFGAN KADINLARININ DURUMU GÖZ ARDI EDİLDİ
ABD ve müttefiklerinin 2001 yılında Afganistan’ı işgal etmesinin ardından, Taliban’ın kadınlara yönelik baskısının sona erdirilmesi, yalnızca teröristlerden arındırılmış güvenli bölgelerin yaratılmasından sonraki ikinci bir hedef olarak tanımlandı. Günümüzde, Afganistan Parlamentosu üyelerinin ve kamu görevlilerinin neredeyse üçte biri kadınlardan oluşuyor. Afgan kadınlar profesör, sanatçı, gazeteci, avukat ve hakim olabilirken, ulusal polis gücünde ve orduda da görev yapıyorlar. Ülkenin ABD’deki büyükelçisi bir kadın. Bu gelişmeler ilham verici olsa da şimdilik kırılgan bir durumda: Orada yaşayan kadınlar ve kızlar hâlâ sık sık cinsiyet ayrımcılığı ve şiddetle karşı karşıya kalıyorlar.
Hiç kimse barış ihtiyacından şüphe etmese de Afganistanlı kadınlar ihanete uğramayacaklarını ve bu müzakereler neticesinde haklarının zarar görmeyeceğini bilmek istiyorlar. Bir barış anlaşması yeni bir adaletsizlik ve kadınlara baskı çağı getirirse ülke istikrara kavuşmayacak. Bu, ülkede yaklaşık 40 yıldır süren çatışmaların ardından trajik bir sonuç olacaktır.
Taliban’ın iktidara gelmesi halinde kaybedecek en fazla şeye sahip olan kesim kadınlar ve şu anda buna yol açabilecek süreçte de en az söz sahibi olan yine onlar. Müzakerelerin sürdüğü ve bir Afgan hükümet heyetinin Taliban üyeleriyle bir araya geldiği dönemde, acilen bazı adımların atılması gerekiyor.
KADINLAR SÖZ SAHİBİ OLMALI
Öncelikle, Afgan kadınları kendi adlarına konuşabilmeli. Bu, önemli sayıda kadın müzakerecinin oluşturulacak herhangi bir Afgan hükümet heyetine dahil edilmesi ve sivil toplumu temsil eden kadın gruplarına resmi katılım olanağı sağlanması anlamına geliyor. Katar, Afgan heyetleri arasındaki görüşmelerin ev sahibi olarak, bu tür grupları tam yetkili delegeler sıfatıyla toplantılara davet etmeli. Neticede, herkes yapmacıklık ve gerçekten kapsayıcılık arasındaki farkı iyi biliyor.
İkinci olarak, kadınların hakları ve kaygıları resmi gündeme dahil edilmeli, tali etkinliklere indirgenmemeli ve (bu meseleler) yalnızca kadın delegelerin sorumluluğu olarak görülmemeli. Kadınlar, herhangi bir anlaşmanın imzalanması ve uygulanması esnasında öncü bir konumda olmalı ve sadece “kadınların sorunları” hakkında değil, ülkenin geleceğine ilişkin tüm meselelerde görüşmelere katılmalı.
Üçüncüsü, barış sürecinde ABD’nin hakim bir konuma sahip olmasından dolayı, Afgan kadınları, kendi hükümetlerinin yanı sıra, haklarını korumak için bizim de diplomatik araçlarımızı kullanmamızı talep ediyorlar. Şayet bunu yapmazsak, neredeyse kesin bir biçimde sonuç kadınların toplumun dışına itilmesi olacak.
ABD ve Afganistan’da onun yanında savaşan diğer ülkeler, kadınların haklarına zarar verici herhangi bir barış anlaşmasını desteklememek ve tüm kesimlerin verdikleri sözlere sadık kalması noktasında kararlı bir duruş sergilemeli. Afganistanlı kadınlar, onları geleneksel olarak değersiz varlıklar biçiminde gören bir yapı ortaya çıkmadan önce, haklarını savunmak konusunda yalnız bırakılmamalı.
GERÇEK BARIŞ ANCAK EŞİT HAKLARLA MÜMKÜN
Afganistan’daki kadınların eşit haklara sahip olmasına karşı çıkanlar, bu gündemin Batılıların bir dayatması olduğunu öne sürebilirler. Öte yandan Afganistan’daki kadınlar daha 1919’da, yani ABD’deki kadınlardan bir yıl önce oy kullanma hakkını kazanmıştı ve 1960’larda Afgan anayasasında cinsiyet eşitliği teminat altına alınmıştı.
Bunların dışında, kızlarının eğitim hakkını desteklediği için tehdit ve şiddete maruz kalan birçok mülteci Afgan babayla tanıştım.
Şu anki barış görüşmeleri, Taliban’ın değiştiği ve uzlaşılabileceği umuduna dayanıyor. Niyetlerine ilişkin temel bir test, kadın hakları konusundaki tutumları ve bu görüşmelere katılımlarıdır.
Afgan kadınların gösterdiği ilerlemenin geri döndürülemez olarak kabul edilmesi, riayet edilmesi gereken bir koşuldur. Afganistan’da süren savaş, bizim neslimiz açısından belirleyici bir dış politika konusu olageldi. Birçok fedakârlığın ardından, çatışmaları doğru koşullarla bitirmeye çalışmalıyız. Ve sürebilmesi için, barışın, insan hakları temelinde inşa edilmesi gerekiyor.
Angelina Jolie
* Yazının aslı Time sitesinden alınmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)