Kayyımın atandığı Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanlığına HDP’den eş başkan adayı olan Selçuk Mızraklı adaylık sürecini değerlendirdi. Mızraklı, " Şimdi bütün bunlar hafızamızda ama aynı zamanda da önümüzdeki programda duran şeyler. Yani yanlışlarından ve eksiklerinden ders çıkarmayı bilmenin erdemi ile yürümek durumundayız." dedi.
31 Mart yerel seçimleri için siyasi partiler çalışmalarına hız verdi. AK Parti, kayyım olarak atanan Cumali Atilla’yı Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı aday yaparken HDP, Diyarbakır Milletvekili Selçuk Mızraklı ve Hülya Alökmen Uyanık’ı aday olarak belirledi. Kayyımın iki yılını ve seçim güvenliğini değerlendiren Mızraklı, “Yanlışlarından ve eksiklerinden ders çıkarmayı bilmenin erdemi ile yürümek durumundayız” dedi.
Mızraklı, Evrensel’den Orhan Kurul’un sorularını yanıtladı. Verilen yanıtların bazıları şu şekilde;
Geçmişte farklı parti isimleriyle de olsa kayyım atanana kadar 17 yıl HDP yönetti Diyarbakır Belediyesini. Siz de duyuyorsunuz bazı eleştiriler de var. Nasıl değerlendiriyorsunuz geçmiş 17 yılınızı?
AKP’nin bu 17 yıl dediğimiz kesitte elinde bulundurduğu yanı başımızdaki Elazığ, Malatya, Urfa gibi kentler de var. Nasıl ki; İstanbul 25 yıldır AKP ve mirasçısı olduğu partiler tarafından yönetiliyorsa evet bizimde Diyarbakır’da 17 yıllık hafızamız var. Bu hafıza içinde Diyarbakır, Türkiye’de ortalama kişi başına düşen gelirin gerisinde olduğu bir kent. Nüfusun çok hızlı büyüme gösterdiği bu kentte HDP’li belediyeler olarak, imar düzeyinde, yeşil alan düzeyinde, ulaşım yolları açısından neler yaptığımızı rakam rakam dökebilir, karşılaştırabiliriz. Hatta, 17 yılı bütün cumhuriyet tarihi ile de karşılaştırabiliriz. Yeşil alan, yol yapımı, kentin imarında kentin ruhu ile bütünleşme konusunda kentin doğru gelişme akslarının tarif edilmeye çalışıldığı bir dönem söz konusuydu. Bütün bunları yaparken her şeyi doğru yaptık dersek, insan doğasına, yönetimlerin doğasına aykırı olur. Şüphesiz ki yanlış veya eksik yaptıklarımız da oldu. Biz, güçlü bir toplumsal katılımı yani, halkın söz ve karar süreçlerine güçlü bir şekilde katılımlarını yeterince gerçekleştirebildik mi? Biraz o noktada eksiklerimiz var. Yaptığımız iş ve işlemleri kendi toplumuza yeterince duyurabildik mi? Bunu da niye söylüyorum hakikaten biz böyle yaptıklarımızdan ötürü böbürlenmeyiz ama yaptığımız işlerin duyurusunu yapma noktasında da eksikliklerimiz oldu. Şimdi bütün bunlar hafızamızda ama aynı zamanda da önümüzdeki programda duran şeyler. Yani yanlışlarından ve eksiklerinden ders çıkarmayı bilmenin erdemi ile yürümek durumundayız.
Cumali Atilla, “Onların geçmiş yıllarda yapamadığını biz iki yılda yaptık” diyor. Öyle mi?
Kayyımların dönemi, kentlerin tahribatının dönemleridir. Belediye bütçelerine baktığınız zaman Sayıştay raporlarında da not edildiği gibi çok korkunç bir israf ve talan ekonomisinin hayata geçirildiğini görürüz. Bu kentin insanları çok iyi gözlem yapar, gözleri ve kulakları açıktır. Özellikle Urfa yolu dediğimiz kesimdeki o hazır çimlerin nasıl refüjlerde bonkörce kullanıldığına bu kent tanıklık etti. Çok açık söylüyorum hazır çim kullanmak israfın ta kendisidir. Çok sayıda kadın merkezimiz kapatıldı. Adeta cumhuriyet yıllarına rahmet okuturcasına asimilasyoncu politikaların işlerliğe konulduğunu gördük. Özellikle Zarokistan başta olmak üzere kreşlerden tutun da kültür merkezlerine kadar, kendi ana dilinde kültür ve sanat eksenli çalışma yapan kurumları kapattılar. Bir anlamda bu halkın dilini, adeta kısmaya çalışan bir anlayışla karşılaşıldı
Seçim güvenliği bu seçimin en temel tartışmalarının başında geliyor. Seçmen kaydırmaları, hayali seçmen tartışmaları… Diyarbakır’da nedir durum, buna ilişkin parti olarak neler yapıyorsunuz?
Diyarbakır’da da özellikle bazı ilçelerde, güvenlik güçlerinin bulunduğu yerlerin adreslerine ilişkin nüfus şişmeleri, gözlemledik. Bu konuda da gerekli duyurular yapıldı. Hukuk normları içerisinde, YSK’ye, gerekli yerlere de bunların duyurularını yaptık. Takip edeceğiz elbette ki. Ama bir bütün olarak Türkiye’ye baktığımız zaman birçok merkezden Hakkâri’den Van’dan tutun da İzmir’e kadar birçok yerde bu tür manipülatif işlemlerin yapıldığını görüyoruz. Şimdi burada şüphesiz muhaliflerin elinde, devlet aygıtının imkanları olmadığı için bu işlemlere müdahale etmek ve kendi lehlerine çevirme gayreti aramak da yanlış olur. Bunu yapanlar bellidir. Bu coğrafyada seçimi kaybedeceklerini, kayyımların tek tek eski adreslerine iade edileceklerini anladıkları günden itibaren bölgede çok ciddi anlamda usulsüzlükler yapıyorlar. Bu halk bütün bunların üstesinden gelmiştir, bundan sonra da gelecektir.