Afrin operasyonuna ilişkin yaptıkları açıklama nedeniyle haklarında dava açılan TTB yöneticilerinin yargılanmasına bugün başlandı. Hekimler savunmalarında savaşa karşı çıkmalarının ve çocukların yaşam ölmemelerini istemenin en doğal hakları olduğunu vurguladı.
Afrin operasyonuna ilişkin “Savaş Bir Halk Sağlığı Sorunudur” açıklaması yapan Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) 2016-2018 dönemi Merkez Konsey üyeleri hakkında açılan davanın ilk duruşması bugün (27 Aralık) Ankara Adliyesi’nde, 32’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlandı.
CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan, TMMOB Başkanı Emin Koramaz, KESK Eş Genel Başkanları Aysun Gezen ve Mehmet Bozgeyik, DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun da aralarında bulunduğu çok sayıda meslek ve emek örgütü temsilcisi davaya katıldı.
İÇİŞLERİ SUÇ DUYURUSUNDA BULUNMUŞTU
İçişleri Bakanlığı, eski Merkez Konsey üyesi 11 hekim hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmuştu. Savcılığın hazırladığı iddianame 32’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde kabul edilmişti. 11 hekimin “(PKK/PYD) örgüte destek mahiyetinde” açıklama yayınladıkları ileri sürülen iddianamede, “Açıklamayla bölgemizdeki halkı kin ve düşmanlığa sevk ettikleri” ve “Şüpheliler Şeyhmus Gökalp ve Hande Arpat’ın yukarıda açıklandığı üzere sosyal medya hesaplarından da terör örgütü PKK/PYD’nin cebir, şiddet veya tehdit içeren faaliyetlerini meşru gösterdikleri … anlaşılmakta” denilmişti. 11 hekim hakkında, “terör örgütü propagandası yapmak” ve “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlarından cezalandırılmaları istendi.
2016-2018 yıllarında Merkez Konsey’de yer alan isimler şöyle: Mehmet Raşit Tükel, Sinan Adıyaman, Ayfer Horasan, Bülent Nazım Yılmaz, Dursun Yaşar Ulutaş, Funda Barlık Obuz, Hande Arpat, Mehmet Sezai Berber, Mustafa Tamer Gören, Selma Göngür, Şeyhmuz Gökalp.
‘SAĞLIKLI BİR TOPLUM SAVUNDUĞUMUZ İÇİN BARIŞ DİYORUZ’
Duruşmada TTB Merkez Konseyi eski Başkanı Mehmet Raşit Tükel duruşmada ilk ifade veren isim oldu. TTB eski başkanlarından Füsun Sayek’in, “Biz hekimiz. Dünyanın daha yaşanabilir olmasını istiyoruz” sözünü hatırlatarak konuşmasına başlayan Tükel, “Açıklamamız sosyal ve çevresel açıdan savaşın toplumda oluşturacağı sorunlara dikkat çekmektedir. Davaya konu olan açıklamamız bir yıl önce düzenlediğimiz sempozyumun da başlığı olmuştur. Sağlıklı bir toplum savunduğumuz için barış diyoruz. Sağlık sadece klinik düzeyde tanımlanmaz” dedi.
Tükel sözlerini şu şekilde sürdürdü, “Hekimler hiçbir ayrım gözetmeksizin insanların hastalanmalardan yaralanmalardan korunması için çaba harcar. Savaş ve çatışmaların ortadan kaldırılması için yapılan çabalar sağlığa katkı sunar. ‘Savaş Bir Halk Sağlığı Sorundur’ başlıklı açıklamamız bir zaman ve yere değil bütün çatışma ortamlarındaki halk sağlığı sorunlarına dikkat çeker niteliktedir. Dünyada çok sayıda çatışma bölgesi karşısında barış içinde yaşamak için eleştirel düşünceye ihtiyaç vardır. Açıklamamız bir bütün olarak silah ve her türlü çatışmaya karşı, dikkat çeken bir açıklamadır.”
‘İNSANİ AÇIKLAMA YÖNETİM KADEMELERİNDE SUÇ OLARAK GÖRÜLDÜ’
Bu zamana kadar onlarca bilim insanı yetiştirdiğini hatırlatarak sözlerine başlayan Mustafa Taner Gören, “Biz insan yaşamını sürdüreceğimize dair yemin ettik. Halkın sağlığını koruma görevim var. Savaşın getireceği halk sorunlarına karşı doktorların uyarma görevleri vardır. Son derece insani ve naif açıklama yönetim kademelerinde suç olarak görüldü. Evlerimiz basıldı iş yerlerimiz arandı. Beni çalışma arkadaşlarımın önünde kelepçeli olarak odamdan çıkardılar. Ülkemde demek ki adaletin refleksi böyle bir şey. 7 yıldır süren bir savaş var. Her gün Akdeniz’de şu kadar insan boğularak öldü diye haberleri duyuyoruz. 2012’den bu yana günde ortalama 10 kişi Akdeniz’de öldü. İnanılmaz yıkımları beraberinde getiren savaştan en çok çocuklar ve kadınlar etkilendi. Bu tablodan etkilenmek için hekim olmaya gerek yok. İnsan olmak yeterlidir. Ben de insan olarak etkilendim” diye konuştu.
‘ÇOCUKLARIN ÖLMEME EN ÖNEMLİ TALEBİMİZDİR’
Dönemin TTB Genel Sekreteri, Mehmet Sezai Berber, “Benden önceki arkadaşlarımın sözlerine katılıyorum. Ben psikiyatri uzmanıyım. Pek çok insanın çalışmaktan kaçındığı konular. Kanser, savaş, intihar gibi konularda insanlarla ilgilendim ve acılarını biliyorum. Bu ilgilenmenin yanı sıra bunların olmaması için de TTB ile çalıştım. Evimde bulunan üç kitap benim görüşüm gibi sunulmuş. O kitaplar herhangi kitapçıdan bulunan ve alınan kitaplardır. Ben bir hekimim. Hiçbir zaman şiddet söylemim olmadı. Yapılan suçlamaları reddediyorum ve beraatimi istiyorum” dedi.
“Barış solunan hava içilen su gibi ihtiyaç duyulan bir şeydir insanlar için” diyen Funda Barlık Obuz sözlerini şu şekilde sürdürdü; “Halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek suçlamasını reddediyorum. Biz hekimiz. Kişilerin yaşadığı çevre ve içtiği şu sağlığı yakından ilgilendirir. Barışta içilen şu solunan hava gibidir. Savaşlar sağlığı bozar. Halen İzmir Tabip Odası Başkanıyım. Sağlığı bozacak her türlü davranışa karşı çıkarız. Savaşların ve çatışmalı ortamların olmaması, çocukların ölmemesi en önemli talebimizdir.”
‘YAŞAM HAKKINI SAVUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ’
Açıklamanın ardından tehdit mesajları aldığını ve eş zamanlı ev baskınlarıyla gözaltına alındıklarını hatırlatan Şeyhmuz Gökalp, “Ben daha Diyarbakır Emniyeti’ne girmeden masumiyet karinesi ihlal edildi. Çalıştığım Merkez Bankası’nın Diyarbakır şubesi sözleşmemi fesh etti. Bu zamana kadar yoksulluğun yoğun yaşandığı yerlerde çalıştım. Çocuk aşılama kampanyalarına katıldım, işçilere sayısız eğitimler verdim… Bir hekim olarak silahla sorunların çözülmesini onaylamam mümkün değildir. Cımbızlanan sosyal medya paylaşımlarım suç gibi gösterilmiş. Burada anti demokratik olarak gördüğüm kimi duygulara kişisel kanaatlerimi beyan etmişim. Şiddete yönlendirmekten uzaktırlar. Suçlamaları kabul etmiyorum ve beraatimi talep ediyorum.”
Ayfer Horasan, “Sözlerimi hekimden ve barıştan yana söyleyeceğim” diyerek konuşmasına başladı. Horasan şöyle devam etti, “Savaş karşıtlığı ve barış talebi değişmeyecek, değiştirilemeyecek kavramlardır. Bizim ülkemizde kavramları dahi hizaya çekilmeye çalışılmaktadır. Biz sözümüzle suça değil bu topraklarda barışın var olduğunu vurguladık. Asıl olan en büyük şiir barıştır diyebilmektir. İnsan savaşın ne olduğunu bittiği zaman anlar sözünde olduğu gibi bizler yaşamı ve yaşam hakkını savunmaya devam edeceğiz.”