BM Güvenlik Konseyi'nin Suriye'de ateşkes çağrısı yapan kararı Afrin'i kapsıyor mu, kapsamıyor mu? İşte bir haftadır Türkiye'de tartışma yaratan, ABD'yle gerilime sebep olan kararın tam metni…
BM Güvenlik Konseyi’nin Suriye’de ‘en az 30 ardışık gün boyu ateşkes’ çağrısı yapan kararı, Türkiye’de tartışılmaya devam ediyor. Ankara kararın Afrin harekâtını kapsamadığı görüşünde. Ancak karar, ABD yönetimiyle bir polemik yaratmış durumda. Zira Washington, ateşkes çağrısının ‘tüm Suriye’ için geçerli olduğunda ısrar ediyor.
Peki, BM Güvenlik Konseyi’nin 2401 Sayılı Suriye kararında hangi ifadeler kullanılıyor? Kararın girişinde Güvenlik Konseyi’nin mevcut duruma dair değerlendirmelerini içeren uzun bir bölüm var. Bu bölümün ardından da çağrı kısmına geçiliyor. Taleplerin madde madde sıralandığı bu kısımda, “Güvenlik Konseyi tüm taraflardan silahlı çatışmaya gecikmeden son vermelerini talep ediyor” ve “Tüm taraflara, Doğu Guta, Yarmuk, Fua ve Kefraya da dahil, nüfusun yaşadığı bölgelerdeki kuşatmaları derhal kaldırma çağrısı yapıyor” cümleleri dikkat çekiyor.
İşte tartışılan kararın Türkçe tercümesi:
“Güvenlik Konseyi,
” 2042 (2012), 2043 (2012), 2118 (2013), 2139 (2014), 2165 (2014), 2175 (2014), 2191 (2014), 2209 (2015), 2235 (2015), 2249 (2015), 2254 (2015), 2258 (2015), 2268 (2016), 2286 (2016), 2332 (2016), 2336 (2016) ve 2393 (2017) sayılı kararları ile 3 Ağustos 2011, 21 Mart 2012, 5 Nisan 2012, 2 Ekim 2013, 24 Nisan 2015 ve 17 Ağustos tarihli Başkanlık Açıklamaları’nı hatırlatarak,
Suriye’nin egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve toprak bütünlüğü ile BM Şartı’nın amaç ve ilkelerine yönelik güçlü bağlılığını teyit ederek,
Doğu Guta, İdlib Vilayeti, Kuzey Hama Vilayeti, Rukban ve Rakka dahil, Suriye’deki yıkıcı insani durumun devam eden ağırlığı karşısında ve 6.1 milyonu ülke içinde yerinden olan, aralarında Filistinli mültecilerin ve kuşatma altında bulunan bölgelerdeki yüz binlerce sivilin de bulunduğu 13.1 milyon kişinin şu an tıbbi yardım dahil acil insani desteğe ihtiyaç duyuyor olması karşısında büyük bir endişe duyduğunu vurgulayarak,
Özellikle İdlib vilayeti ve Doğu Guta, aynı zamanda da Şam kenti başta olmak üzere ülkenin çeşitli yerlerinde tırmanan kabul edilemez seviyelerdeki şiddet (buna diplomatik mülklere top atılması ve sivillere, sivillerin mülklerine ve tıbbi tesislere top atılarak çekilen acının katlanması ve çok sayıda insanın yerinden edilmesi de dahil) karşısında dehşet ifade ederek; bu bağlamda, bütün tarafların uluslararası insancıl hukuk, uluslararası insan hakları hukuku ve Güvenlik Konseyi’nin özellikle de sivillere ve sivil varlıklara karşı tüm saldırılara (buna okul ve tıbbi tesislere yönelik olanlar da dahil) son verilmesi konusundaki tüm ilgili kararları çerçevesindeki hukuki yükümlülüklerini hatırlatarak,
IŞİD’den geri alınan yerler dahil savaşın patlayıcı kalıntılarıyla dolu bölgelere dönen, direnç ve istikrar için desteğe ihtiyaç duyan kişiler için endişe beyan ederek ve Rakka’daki insani durum konusunda rahatsızlık duyarak,
BM’nin kuşatma altındaki kitlelere son aylarda insani erişim sağlayamaması konusundaki derin rahatsızlığını vurgulayarak, Suriye Arap Cumhuriyeti’nde, özellikle de Doğu Guta, Yarmuk, Fua ve Kefraya’da kuşatma altındaki yüz binlerce sivilin içinde bulunduğu vahim durum nedeniyle ciddi bir alarm durumunu beyan ederek, Suriye’deki sivil nüfuslara yöneltilen kuşatmaların uluslararası insancıl hukukun bir ihlali olduğunu teyit ederek, ve bütün kuşatmaların derhal kaldırılması çağrısı yaparak,
Rukban’daki yerinden olmuş insanların içinde bulunduğu insani durum karşısında rahatsızlık beyan ederek ve bu bağlamda Rukban’a Suriye içinden insani erişimin sağlanması ve sürdürülebilir bir çözüm bulunması konusunda ihtiyacı vurgulayarak,
Çatışmasızlık bölgelerinde şiddeti azaltma yönündeki devam eden çalışmaların ülke çapında kapsamlı bir ateşkese doğru bir adım olduğunu not ederek, tüm tarafların mevcut ateşkes anlaşmalarına dair beyan ettikleri bağlılığa saygı göstermesi ve bu çabaların bir parçası olarak, uluslararası insancıl hukukla da uygun biçimde, insani erişime izin verilmesi gerektiğini vurgulayarak.
Üye Devletler’in terörle mücadele için aldığı her önlemin uluslararası hukuk bağlamındaki, özellikle de uluslararası insan hakları, mülteciler ve insancıl hukuk kapsamındaki tüm yükümlülükleri ile uyumlu olmasını garanti etmek zorunda olduğunu tekrarlayarak,
Suriye ihtilafına 2015 tarihli, 2254 sayılı kararla uyumlu bir siyasi çözümün bulunmaması halinde insani durumun daha da kötüleşeceğini vurgulayarak, tüm taraflara bu bağlamda ilerleme sağlama ve güven inşa edecek önlemler (buna özellikle kadınlar ve çocuklar olmak üzere rastgele tutuklanan kişilerin serbest bırakılması da dahil) alma çağrısı yaparak,
2139 (2014), 2165 (2014), 2191 (2014), 2258 (2015), 2268 (2016), 2332 (2016) ve 2393 (2017) sayılı kararların yetersiz bir biçimde uygulanması karşısında öfke ifade ederek,
Suriye’deki yıkıcı insani durumun bölgede barış ve güvenliğe karşı bir tehdit oluşturmaya devam ettiğini belirterek,
Üye Devletler’in, BM Şartı’nın 25’inci maddesi altında Güvenlik Konseyi’nin kararlarını kabul etmek ve hayata geçirmek zorunda olduğunun altını çizerek,
(Çeviren: Beril Köseoğlu)