Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) kadınlar, 2 Ekim’de parti yöneticileri ve seçim çalışanlarına yönelik operasyon sırasında maruz kaldıkları işkenceyi anlattı.
KJA’nın (Kongra Jınên Azad/Özgür Kadın Kongresi) çağrısıyla düzenlenen basın toplantısında, gözaltına alınan kadınlar işkence yapan polisler ve işkenceyi belgelemeyen doktorlar hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını açıkladı.
Kadınların avukatı Narin Yılmaz, gizlilik kararı olduğu gerekçesiyle dosyanın kendisinden ve müvekkillerinden gizlendiğini, gözaltı gerekçesini havuz medyasındaki haberlerden öğrendiklerini vurguladı.
Kadınlar polis aracında yol boyunca şiddete ve hakaretlere maruz kaldıklarını, polislerin başörtülü kadınlara ‘Siz bu örtüye layık değilsiniz” diye bağırıp tülbentlerini yırtmaya çalıştığını, bebek emzirdiğini söyleyen kadınlara “Bir de piçi varmış, bebek senin neyine” diyerek şiddet uyguladıklarını, zırhlı araçta İstiklal Marşı okutmaya çalıştıklarını, bir kadın polisin “Allahın belaları, sizin yüzünüzden bu gece sevgilimi kaçırdım” derken, bir diğerinin ona “Hadi yine iyisin, bu gece iyice stres attın” diye karşılık verdiğini anlattı.
HDP İstanbul 3. Bölge Seçim Koordinasyonu’nda görev yapan Gülistan Aydın, gözaltında üç gün boyunca yaşadıklarını detaylarıyla anlattı:
“Akşam 6.30 gibi hücrelere konduk. Gece yarısı bizi kaldırıp muayeneye götüreceklerini söylediler. Hücreden çıktığımızda TEM polisleriyle karşılaştık ve şaşırdık, sadece muayeneye gidiyorduk en nihayetinde. Ellerimizi arkadan kelepçeleyip zırhlı araca bindirdiler. Her bir kadını cam kenarına oturtup, yanımıza birer polis yerleştirdiler. O sırada saat gece 03.18’di.
“Önümde Özgür Gündem editörü Hicran (Ürün) vardı. Polis ona ‘Aşağılık terörist, sen bacak bacak üstüne mi attın’ deyip, saçlarını eline doladı ve vurmaya başladı. Ben de ‘Arkadaşlar ne yapıyorsunuz’ dedim. Bu sefer ‘Siz kim oluyorsunuz da bize arkadaş diyorsunuz, teröristler, şerefsizler’ diye bağırdılar. Arkamda bir kadın polis daha varmış, yanımdaki ve arkamdaki bana vurmaya başladı. Kafamız öne düşünce çenemize yumruk atıyorlardı.
“Bizi Haseki’ye götüreceklerini düşünmüştük ama Bayrampaşa’ya götürdüler. Yol boyunca ‘Sen sağa baktın, sen sola baktın, sen güldün mü’ diyerek hepimizi dayaktan geçirdiler. 65 yaşında kadın arkadaşlar vardı, onlara ‘Sizin ölmeniz gerekir. Bu başörtüsünün senin başında ne işi var, sen bu örtüye layık mısın’ gibi şeyler söylediler. Arkadaşların tülbentlerini yırtmaya çalıştılar.
“Bir arkadaşımız bebek emzirdiğini söyleyince ‘Bir de piçi varmış! Terörist yetiştiriyorsun, bebek senin neyine’ diye bağırarak şiddetin dozunu arttırdılar.
“Bayrampaşa Hastanesi’ne gittiğimizde kelepçeleri çıkardılar. Doktora darp edildiğimizi, saçlarımızı çektiklerini söyledim ama o benimle ‘Saçın acıyor mu’ diye dalga geçti.
“Muayeneden sonra araca döndük. 63 yaşında Beylikdüzü ilçe başkanımıza ‘Sen bu saçlarını hangi kuaförde boyattın şerefsiz’ diye bağırıp saçlarını yoldular. O sırada ‘Saç rengin benim annemin saç rengine benziyor ama sen annemin tırnağı olamazsın’ diyordu bir kadın polis.
“Bu sırada koltuklara dokunmamızı söylüyor, ‘siz teröristlerin kiri bulaşmasın’ diyorlardı. Siz de kadınsınız, neden böyle yapıyorsunuz, dediğimde şiddetin dozu daha da arttı.
“Sonra İstiklal Marşı okutmak istediler. Kimseden ses çıkmayınca, bana dönüp ‘Ne mutlu Türküm diyene, diyeceksin! Seni öldüreceğim’ diye bağırmaya başladı. Bizi indirirken ‘Bugünlük bu kadar, siz iki gün daha elimizdesiniz, pazartesi çıkacaksınız, ben sana ne mutlu Türküm dedirteceğim’ dediler.
“Araçtan inmeden önce amirleri bizi saymalarını, dolayısıyla aracın ışıklarını açmalarını istedi. Bir kadın polis ‘Işıkları açmaya ne gerek var, ben sayarım bunları’ deyip saçlarımızdan tutup 1-2 diye saymaya başladı. Tam dayak bitti, ‘Ay yanlış saymışım galiba’ deyip, tekrar ‘sayıma’ başladı.”
HDP Bağcılar İlçe Yöneticisi Sebiha Bozan, Kürtçe yaptığı konuşmada, polislere hem hipertansiyon hastası hem astım hastası olduğunu hem de boynunda platin olduğunu söyleyince daha fazla işkenceye maruz kaldığını anlattı.
63 yaşındaki Bozan, polislerin başındaki tülbenti göstererek “Sen bu örtüye layık değilsin” dediğini söyledi. Muayeneye gittiklerinde gördüğü işkenceden dolayı ter içinde kaldığını anlatan Bozan, doktorun kendisiyle “Ne oldu, yüzünü mü yıkadın sen” diye dalga geçtiğini ifade etti.
Avniye Tanrıkulu da sara hastası olduklarını söylediğinde, polislerin kendisine “Dışarıda iyisiniz, içeride mi hasta oluyorsunuz pis sürtükler! Hastanede bir şey söylerseniz sizi öldürüp dereye atarız” dediğini anlattı. / BİANET