Bursa’da farkı siyasi partiler ve sivil toplum örgütlerinde bulunan bir grup insan bir araya gelerek 'kutuplaşmayı' tartıştı. Tartışmalar sonucu 'Biz Türkiye’yiz' platformunu kuruldu. En ufak bir kavgada siyasi kutuplaşmaya gidildiğini söyleyen üyelerden Şahin Sevinç "MHP’li ile bir HDP’linin aynı masada yer alması önemli" yorumunda bulunuyor.
Son yılların politik atmosferinden herkesin çıkardığı en önemli sonuç ‘kutuplaşmanın hızla arttığı’dır. İç savaş söylentilerinin dillendirildiği böylesi gergin Türkiye atmosferinde Bursa’da halen kendi partilerinde ve sivil toplum örgütlerinde politika yapan bir grup insan bir araya gelerek “Farklıyız, birlikteyiz biz Türkiye’yiz” başlığı ile kutuplaşmaya karşı “Biz Türkiye’yiz” platformunu kurduklarını bir basın açıklaması ile duyurdu.
Platformda kendi partilerinde politika yapmayı sürdüren, HDP, MHP, AK Parti, CHP gibi partilerin yanı sıra kendini sosyalist olarak tanımlayan çeşitli grup ve sivil toplum kuruluşlarından kişiler yer alıyordu. Grup adına açıklamayı yapan AK Parti Bursa il yönetiminde yöneticilik yapmış olan Tahsin Bulut’un okuduğu metinde amaçlarını şu sözlerle duyurdular; “Bizler; muhafazakâr, milliyetçi, liberal, sosyal demokrat ve sosyalist gibi farklı siyasi kimliklere sahip yurttaşlar olarak, tüm bu gergin ve ayrıştırıcı siyasal iklime rağmen, bir arada yaşama kültürüne sahip olduğumuzu ve farklılıklarımızın ayrışma değil zenginlik kaynağı olduğunu, tüm Türkiye’ye göstermek için bir aradayız”
Bu grubun neden ortaya çıktığı neyi amaçladığı gibi soruları grup içinde yer alan farklı siyasi partilerden üç isme yönelttik. İşte verdikleri cevaplar;
‘İNSAN AYRIMI YAPILMASIN’
Şahin Sevinç (Bursa AK Parti kurucularından eski milletvekili adayı halen AK Parti mahalle temsilcisi olarak görev yapıyor)
Ben kutuplaşmadan, insan ayrımından çok nefret ederim. Ben siyasette yaptım. İnsan ayrımı yapılan bir yerde olmak istemiyorum. Yani ötekileştirme. Birinci hedefim bu. İnsan ayrımı yani birilerine Kürt, Alevi, Sünni diye farklı davranılması. Bir siyasi partide ya da başka oluşumda düşünce neyse ben ona uymak zorunda değilim. Mesela masada bir kül tabağı var ama adam buna çay tabağı diyor. Hep beraber çay tabağı dememiz gerekiyor. En önemlisi ayrıştırıcı bir dil kullanılıyor. Bir ayrıştırıcı bir dil istemiyoruz. Bu oluşumun içinde olmak için bir hareket bir eylem mi yapmak gerekiyor. Kamuoyuna karşı nasıl bir şey yapılacak. Hayır orada şöyle bir şey söyledik. Bir gazeteci bile olsa birine ırkı, dini üzerinden veya birini eleştiriyorsa bunu da basın üzerinden yapmışsa çıkalım arkadaş bunu eleştirelim. Ben son yıllarda cami avlularında bile kutuplaşmanın olduğunu görüyorum. Bakın bu çok önemli. İkincisi dinle çok oynandı. Ben bunun dinin temellerine zarar verdiğini düşünüyorum. Din üzerinden siyaset yapılarak dine zarar veriliyor. Tabiri caizse dinin temeline dinamit koyuluyor. Ben Doğu ve Güneydoğuluyum. Aslen Muşluyum. Biz yeterince cehalet ile boğuştuk. Şimdi bir de okumuş cehalet ile uğraşmayalım. Biz orada yeterince ağaların, şıhların dini oyuncak etmesini gördük. Bir de bu tarafta bir ilahiyat profesörünün elinde oyuncak olmasına üzülüyor insan. Hiç olmaması gereken şeyler yapılıyor.
‘SAVAŞMAK ZORUNDA DEĞİLİZ’
Bir masada dört kişi oturuyorsak aynı düşünceleri savunmak zorunda değiliz. Ama bir masada kahve içebilmeliyiz. Ötekileştirmeden konuşabilmeliyiz. Ama böyle olmuyor. Siyasi kutuplaşma bizi aldı götürdü. Bundansan iyisin, bundansan kötüsün. Yaradan bizi isteseydi tek tip yaratırdı. Verirdi bir marangoza kütük olarak çıkardık. Hepimize ayrı-ayrı fikir vermiş yaradan.
Ben Ak Parti üyesiyim. Siyasi bir oluşum olsa ben içinde yer almazdım. Bunu baştan söyledim. Eğer siyasi bir oluşum olsa içinde yer almak istemem. Önemli olan bir MHP’li ile bir HDP’linin aynı masada yer alması. Beni mutlu eden tarafı buydu. Bir MHP’li ile HDP’linin iki medeni insan olarak konuşabilmeleri uzlaşmaları önemli. Halen Ak Partiliyim Ak Parti mahalle temsilcisiyim. Bursa’da kurucu yetmişinci üyeyim. Ak Parti üyesi olarak gittim oraya. Ak Partiyi temsilen de gitmedim. Ötekileştirmeden bıktım. Artık bir masada oturamıyoruz. Şuna benziyor ya tarafsın ya bertaraf olursun. Böyle bir zihniyet olmaz. Suya düşen bir taş gibiyiz. Eğer etrafımıza bir şey kazandırabiliyorsak ne mutlu. Hani bir laf vardır. Bilgininde zekatı vardır. Biz de biraz bir şey biliyorsak bunu kamuoyu ile paylaşabiliyorsak etkileyebiliyorsak ne mutlu bize. Yeni bir şey denedik. Ciddi de bir ses getirdi. Çok olumlu tepkilerde aldık. Takdir milletin. Ama tekrar söylüyorum bir siyasi hedefi olan oluşum olsa ben kesinlikle bunun içinde yokum. Bunu tamamıyla rızamla, Allah için yaptım. Yani orada burası sol gruptur, ya da başörtülü olmaz diyen olsaydı ben yine olmazdım. Orada ben Ak Parti tabanından geliyorum dedim. Öbürü MHP diğeri HDP dedi. Öyle bir mutlu oldum ki. Önemli olan kardeşçe yaşayabilmek. Genelde böyle hareketler İstanbul Ankara ya da İzmir’den çıkardı. Ama biz taşı Bursa’dan attık. İnsanlara dokunabildiysek ne mutlu bize.
‘BU OLUŞUM RAHATSIZLIKTAN DOĞDU’
Selçuk Türkoğlu (MHP üyesi, Türk Kamu Sen Bursa Temsilcisi) Ortada sürekli kutuplaşan, en basit siyasi konunun bile bir kavga vesilesi haline geldiği bir Türkiye gerçeği ile karşı karşıyayız. Hiçbir konuyu, o konunun özüne ilişkin gerekçelerle tartışamaz hale geldik. Birilerinin tavrı, insanların bu konudaki tavırlarını belirler hale geldi. Yani bugün hava çok güzel denilirse bunu kimin söylediğine göre tavır alan insanlar haline geldik. Herkesin kendi mahallesine göre tavır aldığı bir sürece girdik. İnsanlar bir araya gelmiyor. Televizyonların siyah beyaz olduğu dönemlerde siyasi parti liderlerini aynı masa etrafında izleyen bir Türkiye varken bugün farklı görüş verebilecek bir gazetecinin ya da sorumlunun olmadığı tek kutuplu tek taraflı bir demokrasi ile karşı karşıyayız. Bu gidişat iyi değil. Birilerinin bu gidişata dur demesi tavır koyması lazım. Bu tavır yalnızca muktedirler ile ilgili bir hadise değil. Bu tavır nobran, ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı, kavgacı dili kullanan herkes için geçerli. Toplantıların birinde şöyle bir şey geçmişti: Biz açıklamalarımızı aylık ya da periyodik aralıklarla yapalım her açıklamada da o ayın ya da o dönemin diline acı biber sürülecekleri de açıklayalım. Bu yerel de olur, genel de olabilir. Kullandığı dilden dolayı protesto edeceğimiz insanlar olsun, bu AKP’li de olabilir CHP’li ya da MHP’li yada HDP’li de olabilir. Bu düşünce ile bir inisiyatif başlatmak istedik. Bu bir rahatsızlıktan doğdu. Durup dururken böyle bir şey yapalım demedik. Her gün gazete manşetlerini okuduğumuzda, haberleri dinlediğimizde gördüğümüz can yakan tablodan dolayı bu girişimi başlattık. Bir coca-cola mevzusu oluyor sanal alemlerde birbirlerine insanlar söylenmedik laf bırakmıyor. En basit konu bir tartışma mevzusu oluyor. Bunla ilgili bir şeyler yapalım istedik. Mümkün olan en asgari paydayı bulmalıyız. Matematiğin en basit kuralıdır. Paylar farklı olabilir ama paydalar aynı olmadan işlem yapamazsınız. Bu meselede asgari bir payda saptayalım. Ne olsun… Basın açıklamasındaki görseli gördüyseniz. Bayrak şeklinde bir Türkiye haritası var. Yani biri üniter yapının biri bağımsızlığımızın sembolü.. Bunlar bizim ortak paydamız. Bu paydaya her türlü görüşe açığız.
‘ASGARİ MÜŞTEREKTE BULUŞALIM’
Ben 7 Haziran seçimlerinde Milliyetçi Hareket Partisi’nden milletvekili adayıydım. Şu anda Türkiye Kamu-Sen Bursa İl Temsilcisiyim. Bu asgari müşterekte buluşmalıyız. Çatışmayalım artık. Ayrıştırıcı bir dil var. Ve bunu muktedirler getirdi bu noktaya.. Demokrasinin özü çoğunluğun haklarından ziyade azınlığın haklarının koruma altına alınması değil midir. Yani herkesin geleceğine güvenle bakacağı bir Türkiye olsun istiyoruz. Bu kadar net. Hukuk istiyoruz. Kimsenin hayır diyemeyeceği şeyler bunlar. Öngörülebilen bir Türkiye istiyoruz. Yarın ‘ben şunu söylersem başıma şu gelir’ demeyelim. Hukuksuz yere kimin başına iş gelirse –bu sosyalist olabilir, ülkücü olabilir, siyasal İslamcı olabilir– biri haksızlığa uğrarsa onun yanında hukuk çağrısı yapabileceğiz. En azından niyetimiz şimdilik bu.
Böyle tepkiler oluyor. Ama bu mahalle baskısı ile hiçbir şey yapamayız. Sizin ortaya koyduğunuz şey önemli. Ben en azından şahsım adına ordayım.
‘TÜRKİYE’NİN BUNA İHTİYACI VAR’
Şahin Gençal (CHP eski il başkanı)
Bugün Türkiye’de yaratılan iklim ne yazık ki ayrıştırıcı, bölücü, hoşgörüden uzlaşma kültüründen uzak. Böyle bir toplum meydana geldiği için bu olumsuz durumu ortadan kaldıracak, uzlaşma kültürünü geliştirecek, bu eksende toplumu birleştirecek, özlenen bu tabloyu ortaya koyacak bir şekil çıksın diye bir araya geldik. İhtiyaç bundan doğdu. Bu ihtiyacı gidermek için sosyal demokratlar bir araya geldi hepsi bir arada, bu böyle çözülmez. Örneğin Saadet Partililer bir araya geldi, yada HDP’liler bir araya geldi çözülemez. Ya da biraz farklı bakayım; Aleviler, bir araya gelir yine iş çözülemez. Bu görünen farklılıkların iyi niyeti olsa bile, hepsi bir araya gelmediği sürece çözümlemeyeceği düşüncesinden kaynaklandı. Biz bir arada farklı olabilir, ayrı-ayrı düşünebilir, her türlü kimliklerimizin farklılığına rağmen birbirimizle uzlaşarak ortak paydalarımızla bir araya gelebilmeliyiz. Türkiye’nin buna ihtiyacı var. Neden ihtiyacı var? Çünkü yaratılan iklim kavga iklimi, hoşgörüsüz, ötekileştirici bir iklim, yabancılaştıran bir iklim. Ana fikir bundan doğdu. Biz Türkiye’yiz farklıyız özdeyişi buradan çıktı. İnşallah bu örnekler çoğalacaktır. Bizim bildirimizi okuduysanız. Buna sayın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da imza atar diye düşünüyorum. Kimsenin ret edebileceği bir şey yok. Farklılıklarımız olmakla birlikte, ‘ortak paydada buluşabileceğimiz toplum yaratma kültürü’nün olması lazım.
‘ORTAK PAYDAMIZI ARADIK’
Üç aydır bir araya geliyoruz. Altı toplantı yaptık. Yedincisinde de toplanıp basın açıklaması yaptık. İlk buluşmamızda ortak paydamız nedir sorusuna cevap verdik. Bu bayraktır, Türkiye’dir, üniter devlettir dedik. Burada ayrışıyor muyuz yok. Peki detaylarda ne olabilir. Bir Kürt vatandaşımız eskiye dayalı haksızlıklara uğradığından bahisle, bu haksızlıkları dile getirmiştir. Ama buna biz de katıldık. İnsanlık adına bu kötü şeylere karşı çıkmamak mümkün değil. Nedir geri bıraktırılmışlık: işkencedir. HDP’li arkadaşlar bunları dile getirince ‘biz de varız’ dedik. Uzlaşmadığımız bir şey olmadı. Bir arkadaşımız, Alevi bir diğer arkadaşımız Sünni. Milliyetçi bir arkadaşımız var öbür tarafta HDP’li bir arkadaşımız ‘halklara özgürlük’ diyen bir mantıkla düşündüğünü söylüyor. Ya da Kürt halkına verilecek haklar açısından meseleye bakıyor. Haklısın ama, bizim ortak paydamız budur. Bu noktada bir araya geldik. Bildiri bu bakış açısıyla hazırlandı. Hazırlanması üç buçuk ay sürdü. İnce eleyip sık dokundu.
Ben CHP eski il başkanıyım. Siyasete doymuş bir insanım. Şimdi aktif olarak CHP üyesiyim. Ama bir görevim yok. Fakat şu anda çok heyecanlıyım. Bir, CHP’ye üye olduğum zaman heyecan duymuştum. Bir buçuk yıl önce aktif siyaseti bıraktım. Son olarak milletvekili adayı olmuştum. Şu anda müthiş bir heyecan duyuyorum. Cumhuriyet için, laiklik için, Atatürk’ün bu ülkeye bahşettiği müthiş ivme için, yeniden ona döndürebilme adına bu birliktelik beni o noktaya taşıdı. Arkadaşlarımdan, farklı görüşlerden insanlardan gördüğüm o sıcaklık beni heyecanlandırdı. Bu grubun, bir partisi, önderi yok. Amaç kısaca bu… Dilerim Türkiye’nin her tarafına bu uzlaşma kültürü, farklılıklarımızın ortak noktalarında buluşma kültürünü yaratırız diye düşünüyorum. / DUVAR