HDP’nin Diyarbakır’da başlattığı Vicdan ve Adalet Nöbeti bugün İstanbul’da başlıyor. Polis ablukasında tutulan bir haftalık nöbetin İstanbul’da daha çok ses getirmesi bekleniyor.
Halkların Demokratik Partisi (HDP), Koşuyolu Parkı’nda bir hafta sürecek Vicdan ve Adalet Nöbeti eylemi gerçekleştireceğini duyurur duyurmaz parkın etrafı ve içi zırhlı araçlarla doldu. Parkın içinde iki TOMA konumlandırıldı. Parkın her köşesinde yine TOMA ve diğer zırhlı araçlar çoktan nöbete başlamıştı. Belli aralıklarla parktaki ağaç gölgelerine sığınmış polis grupları, olağanüstü bir hale işaret ediyordu.
Diyarbakırlılar Vicdan ve Adalet Nöbeti’ni polisin aldığı bu yoğun güvenlik önlemi sayesinde duydu.
Valilik ile HDP, eylemin Koşuyolu Parkı yerine Ekin Ceren Parkı’nda gerçekleşmesi konusunda anlaştı. Buna rağmen eylemin ilk üç gününde polisin Koşuyolu Parkı’ndaki ablukası devam etti. Bir hafta boyunca akşam saatlerinde Batıkent kavşağı ile parkın karşısına düşen yolda araçlar durduruldu, didik didik arandı nedense.
POLİSİN MUAZZAM İLGİSİ
Eylemin yapıldığı Ekin Ceren Parkı’nda da durum farklı değildi elbette. HDP Sözcüsü ve Urfa Milletvekili Osman Baydemir, teyit etmemekle birlikte, eylem için 10 bin polisin görevlendirildiğini söylemişti. Eylemin ilk günü Ekin Ceren Parkı içinde ve dışındaki polisleri görünce, “Daha önce bu kadar polisi bir arada hiç görmedim” diye geçirdim aklımdan.
HDP grup toplantısını gerçekleştirirken bir grup vatandaş, parka girmek istedi. Polis barikatını müzakere yaparak zorlayan kitle, orta yaş civarında kadın ve erkeklerden oluşuyordu. Milletvekillerinin araya girmesi de polisin tutumunda bir değişikliğe neden olmadı. “Kesin talimat” vardı. Parka milletvekilleri, danışmanları ve basın mensupları dışında kimse girmeyecekti.
Müdahale uyarısıyla parkın önünden ayrılıp refüjde beklemeye başlayan yaklaşık 300 kişilik grup, bir süre sonra bir kez daha uyarıldı: “Dağılın, yoksa müdahale edeceğiz”
UZUN ARADAN SONRA SİVİL CUMA NAMAZI
Sonraki günlerde polisin tutumu yumuşamadı. Milletvekillerine götürülen battaniyeler, tartışmalardan sonra ancak içeri alındı. Parka götürülen yemeklerden saza kadar pek çok şey polisin denetimine takıldı, kimine izin verildi, kimine verilmedi. Destek ziyaretine gelen bazı sivil toplum örgütü temsilcileri, ancak park girişinde milletvekilleriyle görüşme olanağı bulabildi. Polisin bu konudaki kıstasını öğrenmek mümkün olmadı. Milletvekilleri bu durumu “Polis amirlerinin keyfi tutumu” olarak değerlendirdi.
Cuma günü kitlesel bir eylem yapıldı. İçinde kadınların da olduğu yaklaşık 100 kişilik bir grup, Cuma namazı öncesi parkın önünde toplandı. Milletvekillerinin nöbet tuttuğu alanda, milletvekilleriyle birlikte namaz kılmak istiyorlardı. Polisin ördüğü duvar, milletvekillerinin ısrarlı tavırları nedeniyle gevşedi, insanların içeriye girmesine izin verildi. Bölgede bir dönemin en etkili ve uzun soluklu eylemlerinden biri olan ‘Sivil Cuma Namazı’, bu kez nöbet alanında gerçekleşti. Cemaate namaz kıldıran imam, Kürtçe başladığı Cuma hutbesini Türkçe devam ederek bitirdi.
CAN SIKICI BAZI ŞEYLER
Edindiğimiz izlenime göre parkta bir hafta geçiren milletvekillerinin sıkıldığı söylenemez. Sıkıldıkları şey havanın sıcaklığı ve hükümete yakın medyanın eylem hakkında yaptığı haberler oldu. Hükümete yakın gazete ve televizyonlar Vicdan ve Adalet Nöbeti’ni görünmez yapamayınca, bir yandan kriminalize etme diğer yandan değersizleştirme gayreti içine girdi. Milletvekilleriyle birlikte her sabah basın toplantısı düzenleyen Osman Baydemir, konuşmasının bir bölümünü bu konuya ayırmak zorunda kaldı.
Bariyerleri ve polis barikatını görmeyen söz konusu medyanın, elbette ta uzaktan milletvekillerine sevgi ve selamlarını ileten insanları görmesi de mümkün değildi.
ÜÇ ANEKDOT VE DİYARBAKIR’IN RUH HALİ
Milletvekilleri ve polisler, bazı ihtiyaçlarını parkın yan tarafındaki özel hastanede giderdiler. Buradan basına yansımayan iki anekdot paylaşmak istiyorum.
İstanbul Milletvekili Garo Paylan hastanenin tuvaletine gittiğinde içeride birkaç polis ile bir temizlik görevlisi vardır. Temizlik görevlisi Paylan ile konuşmak için fırsat kollamaktadır. Polisler dışarı çıkınca yanına gider, elini sıkar ve “Garo bey sizi tanıyor ve seviyorum. Eyleminiz değerlidir. Ancak başımıza bir iş gelir diye korkuyoruz, yanınıza gelemiyoruz” der. Bu sevgi gösterisine ve çaresizliğe tanık olan yurttaş, olayı anlatırken şaşkınlığını da dile getiriyordu: “Diyarbakırlı bir temizlik işçisi Garo Paylan’ı tanıyor. Onun Ermeni olduğunu bildiği halde sevgisini gösteriyor. Bu çok önemli bir şey.”
Bir diğer olay, hastanede yatan yaşlı bir kadınla ilgili. Kadın eylemdeki milletvekillerini ziyaret etmek ister, ancak sağlığı buna elverişli değildir. Kadının yakınları, Osman Baydemir’e kadının isteğini iletirler. Baydemir basına haber vermeden kadının yanına gider, geçmiş olsun dileklerini iletir ve bir süre sohbet ederler. Bu arada kadın, Baydemir’e telefonundaki ekran fotoğrafını da gösterir. Fotoğraf 2012 yılında çekilmiştir ve Baydemir ile hastanede ziyaret ettiği kadının birlikte katıldığı bir eylemi göstermektedir. İkisi yan yanadır. Kadın, “Keşke şimdi yine yanınızda olabilseydim” der.
Kimse merak etmedi belki ama milletvekilleri nöbet tuttukları süre boyunca üç öğün yemek de yediler. Lokantalardan bir iki kez gelen yemekler hariç, diğer günlerde yemekleri Diyarbakırlı kadınlar hazırladı. Parkın önünde karşılaştığım ve ayaküstü sohbet ettiğim adam, içeri alınmamaktan şikayet ediyordu. Sonra, “Ayıptır söylemesi, dün yemek hazırladım, vekillere gönderdim. Bundan başka bir şey gelmedi elimden” dedi.
Parkın önünde karşılaştığım adamın ruh halinin, aslında bütün Diyarbakır’a hakim olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Mahalledeki bakkaldan gazeteci olduğumu öğrenen taksiciye kadar, bir şekilde karşılaştığım herkes, Vicdan ve Adalet Nöbeti’ni, milletvekillerini ve ablukayı sordu bana. Çaresizlik içinde “Şimdi gitsek bizi içeri almayacaklar, öyle mi?” diye sordular.
‘SUSKUNLUK YASASI’
Diyarbakır’da kimsenin polisin kullanacağı coptan, gazdan, sudan korktuğu yok. Gözaltına alınmaktan da korkmuyorlar. Ancak 5 Haziran 2015’teki genel seçimlerden sonra “barış süreci” yerini şiddete öyle hızla bıraktı ki, bütün bölge şaşkınlık içinde bocaladı. Bu sarsıntıyı atlatamadan Sur ve diğer şehirlerde başlayan sokağa çıkma yasakları morallerini iyice bozdu. Sonra, malum darbe girişimi ve ardından gelen Olağanüstü Hal (OHAL).
OHAL’le birlikte binlerce insan ya Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ya da kayyım marifetiyle işsiz bırakıldı. Binlerce insan gözaltına alındı. Serbest bırakılanlara adli kontrol şartı getirildi. En yakın karakola imza atmaya giden insanlar, kuyruğa girmek zorunda kalıyor. İşten atılmak ya da bir gece sabaha yakın bir saatte gözaltına alınmak endişesi siyasetle ilişkisi sadece oy kullanmakla sınırlı olanları bile sarmış durumda. Hükümetin bu dönem kullandığı en etkili baskı aracı da işsiz bırakmak ve gözaltına almak uygulaması gibi görünüyor. Bir çeşit, “suskunluk yasası” hükmünü sürdürüyor.
NÖBET EYLEMİNE ELEŞTİRİLER
Vicdan ve Adalet Nöbeti, Diyarbakırlıların milletvekilleriyle bir araya geldiği, çeşitli konularda tartışma imkanı bulabileceği, çeşitli etkinliklerin düzenleneceği bir eylem olabilirdi. Ancak buna izin verilmedi. Hükümete yakın medya bu yüzden ‘yanılıyor’. Hiç uğramadıkları Ekin Ceren Parkı’nın yanından geçmiş olsalar, kolluk güçlerinin nöbet eylemine duyduğu muazzam ilgiyi de görmüş olacaklardı.
SONUÇ OLARAK
HDP’nin Diyarbakır’da başlattığı Vicdan ve Adalet Nöbeti demokrasiden yana olan herkes için bir tartışma platformu olabilirdi. Bu yapılmadı. Demokrasiden yana olduğuna hiç şüphe duymadığımız kesimler, örneğin ‘Hayır Cephesi’ eylemi uzaktan seyretmekle yetindi.
CHP, Diyarbakır İl Örgütü’nün nöbetteki vekilleri ziyareti ve sözcüsü aracılığıyla “taleplerini destekliyoruz” açıklaması yapmakla yetindi. Bununla yetinmeyebilir, “destekliyoruz” dediği talepleri duyurmak, tartışmaya açmak konusunda çaba sarf edebilirdi.
Medyada (hükümete yakın medyayı bir kenara bırakırsak) nöbetle ilgili haberler yayınlandı ve okundu. Ancak nöbet eyleminin kendisi ve talepleri yeterince tartışılmadı. Uzaktan izleyenlerin ufkunda eylemi şekillendirecek değerlendirmeler yapılabilirdi.
Vicdan ve Adalet Nöbeti bayrağı İstanbul’a devretti. İstanbul’daki nöbetin, Diyarbakır’da olduğundan daha çok ses getirmesi ve hak ettiği ilgiyi bulması bekleniyor. / DUVAR