Ankara'nın hedefi ne, yeni bir diyalog süreci mümkün mü?
7 Haziran 2015 seçimlerinde yüzde 13 oy alarak Türkiye siyasetinde Kürtler, sol kesimler ve azınlıklar için umut haline gelen Halkların Demokrasi Partisi (HDP), geçen 1,5 yılın ardından siyaset sahnesinden silinme tehlikesiyle karşı karşıya kaldı.
Özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında hükümetin en büyük hedefi haline gelen, neredeyse tüm üst düzey yöneticileri ve belediye başkanları tutuklanan HDP, Meclis'teki diğer partiler tarafından da dışlanmış durumda.
10 VEKİL VE 39 BELEDİYE BAŞKANI TUTUKLU
İki yıl öncesine kadar Saray ve AKP hükümeti ile PKK arasındaki çözüm sürecinde kilit rol oynayan HDP, bugün devlet tarafından PKK'nin siyasi kanadı olmak ve PKK ile faaliyet yürütmekle suçlanıyor.
Ülkenin doğusunda Demokratik Birlik Partisi (DBP) adıyla örgütlenen ve 106 belediyeye sahip olan HDP'ye ait 34 belediyeye kayyım atanırken, 52 belediyede görevden alma oldu ve 39 belediye eş başkanı tutuklandı.
En büyük darbe ise HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında bulunduğu 10 milletvekilinin tutuklanması oldu.
Son olarak Kürt siyasetinin duayen ismi Mardin Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Ahmet Türk de tutuklandı.
EŞ BAŞKANLIK SUÇ SAYILACAK
AKP hükümeti, son olarak Türkiye siyasetinde ilk kez HDP tarafından uygulanan ve hem Meclis'te hem belediyelerde bir kadın ve bir erkek başkan olmasını öngören 'eş başkanlık' sistemini de yasaklamaya hazırlanıyor.
Geçtiğimiz günlerde İçişleri Bakanı Süleyman Soylu imzasıyla valiliklere gönderilen yazıda, "Belediyelerde eş başkanlık tabiri ve unvanının kullanılmasının Türk Ceza Kanunu'nun 'Kamu görevinin usulsüz üstlenilmesi' suçunu oluşturacağı” belirtildi.
Yazıda ayrıca eş başkanlar hakkında 3 aydan 2 yıla kadar hapis cezası verilmesi için idari ve cezai süreçlerin başlatılması talimatı verildiği bilgisi de basına yansıdı.
‘YENİ OLUŞUMLAR ORTAYA ÇIKABİLİR’
Tüm bu gelişmeler sonucunda, daha 1,5 yıl önce Türkiye'nin doğusunda AKP'yi sandıkta mağlup eden ve 6 milyon oy alan HDP'nin yola nasıl devam edeceği merak konusu.
Zira, hükümetin son olarak HDP'yi kapatma konusunda da yargıyı harekete geçirebileceği ihtimali kulislerde konuşuluyor. Hükümetten son dönemde yapılan açıklamalar da HDP'nin tamamen siyaset sahnesinden silinmesinin hedeflendiği görüşünü güçlendiriyor.
Geçtiğimiz günlerde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik'in bölgede alternatif siyasi oluşumların ortaya çıkabileceğini söylemesi ve hükümetin HDP’nin dahil edilmeyeceği, bölgenin ileri gelen aileleri ile birlikte yeni bir diyalog süreci başlatmaya hazırlandığına dair haber ve yorumlar, HDP’ye yönelik baskı politikalarının devam edeceğine işaret ediyor.
Uzmanlar HDP’nin durumunu DW Türkçe'den Aram Ekin Duran’a değerlendirdi.
‘HDP’SİZ ÇÖZÜM OLMAZ’
Diyarbakır merkezli Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi (DİTAM) Başkanı Mehmet Kaya’ya göre, devletin HDP’ye yönelik baskı politikasının temelinde 7 Haziran’daki seçim başarısı yatıyor.
Bugün bölgede 90’lı yıllardakine benzer bir sessizliğin hâkim olduğunu dile getiren Kaya, “Hatta daha ağır bir toplumsal durum söz konusu. Kentler, ilçeler yıkıldı. Binlerce öğretmen işsiz, kepenk kapatan esnafa ceza geliyor. Tüm bu olanlar devlet ile vatandaş arasındaki bağı hiç olmadığı kadar zayıflatmış durumda” diyor.
‘KÜRT SORUNUNDA BARIŞÇIL ÇÖZÜM OLASILIĞI YOK’
Hükümetin başkanlık pazarlığı için MHP ile sürdürdüğü işbirliğinin Kürt sorununun daha da derinleşeceğine işaret ettiğini vurgulayan Kaya, “Kürt sorununda barışçıl çözüm olasılığı şu anda yok. Hatta PYD-PKK ve TSK arasında büyük bir çatışma riski giderek artıyor.
Bu süreçte HDP’nin sesi de tamamen kesilmek isteniyor” yorumunu yapıyor. Kaya, HDP’yi dışarıda bırakan bir çözüm projesinin ise başarısızlığa mahkum olacağı görüşünde.
Peki, HDP’nin zayıflatılması, yeni bir Kürt partisinin önünü açabilir mi?
Türkiye'de Kürt orijinli siyasal faaliyet gösteren tek partinin HDP olmadığını hatırlatan Dicle Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Vahap Coşkun, “Hatta Kürt partileri içinde birlikte yaşamı en çok savunan HDP. Hak-Par, PAK, T-KDP gibi oluşumlar Kürtler için federasyon veya ayrılık talep eden siyasi partiler. Dolayısıyla ben hükümetin yeni bir oluşumdan kastının HDP’nin bölünmesi olabileceğini düşünüyorum” değerlendirmesinde bulunuyor.
‘PKK YA DA HDP OLMADAN BARIŞ KONUŞMAK ANLAMLI DEĞİL’
Devletin bölgede olabildiğince çok kesim ile temasta olmasının doğru olduğunu ancak HDP’yi görmezden gelen bir anlayışın barışa hizmet etmeyeceğini kaydeden Coşkun, “Ne olursa olsun tabanı ve oy oranı ile HDP, barışın taraflarından biridir. Onu dışarıda bırakan bir barış girişimi akıl karı olmaz. PKK ya da HDP olmadan ülkede barış konuşmak anlamlı değil” diyor.
Şu anda hükümetin Kürt siyasetine dönük topyekun bir mücadele konsepti uyguladığına işaret eden Coşkun’a göre, tüm çabalara rağmen HDP’nin toplumsal tabanını yok etmek mümkün değil.
Hükümete yakın medya ve araştırma şirketlerinin bölgede HDP’ye yapılan baskıların halk tarafından olumlu karşılandığına dair bir algı yaratmak istediğine dikkat çeken Coşkun, “Halkta 6-8 Ekim olayları ve hendek savaşları nedeniyle HDP’ye bir tepki olduğu doğru. Ama bu HDP’ye yönelik operasyonlara destek verildiği anlamına gelmiyor. Halk Demirtaş’ın tutuklanmasını, belediyelere kayyım atanmasını, Ahmet Türk’ün gözaltına alınmasını doğru bulmuyor” diye konuşuyor.
‘HDP'NİN TALEPLERİ BATIDA KABUL GÖRMÜYOR’
Peki, Türkiye'nin batısında kamuoyu HDP’ye yönelik operasyonları nasıl algılıyor?
Türkiye'de 1990’lı yıllarda hazırladığı Kürt raporlarıyla adından söz ettiren Prof. Dr. Doğu Ergil’e göre, Türk kamuoyunun geniş kesimi Kürtlerin kendi haklarına dönük siyaset geliştirmelerini istemiyor.
HDP’nin politikaları ve taleplerinin ne devlet ne de halkın geneli tarafından kabul gördüğünü dile getiren Prof. Ergil, “HDP’nin PKK ile ilişkisi, giderek muhafazakârlaşan bir bölgede kadın-erkek eşitliği gibi modern bir çizgi tutturması gibi nedenler HDP’yi hükümet için işlevsiz bir noktaya getirdi” diyor.
Hükümetin HDP’ye yönelik operasyonlar konusunda halkın büyük çoğunluğunun desteğini aldığına işaret eden Ergil, “Tüm bu operasyonlar bu toplumsal kabul sayesinde yapılıyor. Türk halkının önemli kısmı, Kürtlerin kendileri için siyaset tasarlamasını kabul etmiyor. Bu faaliyetleri terörizm olarak görüyor. Bunu görmek lazım” diye konuşuyor.
Çözüm sürecine verilen desteğin bir dönem yüzde 70’lere kadar çıkmasının ise toplumsal algıları yönlendirme başarısı olduğunu ifade eden Ergil, “Hükümet, kendi kafasındaki çözümü HDP’ye kabul ettiremeyince her şey değişti. Devlet ‘ben bu sorunu şiddetle çözeceğim’ noktasında. Bunun için bedel ödemeye de hazır” diyor. / Demokrathaber