Martın son günlerinde, kızı cep telefonundan bir fotoğraf gösteriyor Songül Uzunköprü’ye. Ona da arkadaşı yollamış. Bir yatak odası. Tuvalet masasının aynasına “Yüksekova’da aşk başka yaşanıyor” yazılıp kalp içine alınmış. Önünde poz vermiş, eli tetikte bereli bir özel harekâtçı. “Gonyalı-Beyşehir” diye de not düşmüş.
Gördüğü tuhaf bir manzara. “Yabancı gelmiyor bu oda” diye düşünürken, kızı müdahale etmiş: “Anne kendine gel, bu sizin odanız.” “O an beynim durdu” diye anlatıyor Uzunköprü. Konuşmamız boyunca hep gözleri dolarak, sinirden titreyerek anlatacak böyle.
Yüksekovalı Uzunköprü ailesi 13 Mart’ta sokağa çıkma yasağı ilan edilmeden bir gün önce yanlarına hiçbir şey alamadan Yüksekova’dan ayrılmış. Evleri Güngör Mahallesi’nin çatışma yaşanmayan, hendek-barikat bulunmayan bir kısmında, Sanat Sokağı’nda olduğundan çok endişe duymamışlar; değil böyle bir şey yaşayabileceklerini düşünmek. Duvarlara güvenlik birimleri tarafından benzer içerikte yazılar yazıldı daha önce, çok evde kadınların iç çamaşırları ortalığa serildi yoksa.
‘Bu neyin kinidir?’
Birkaç hafta Diyarbakır’da kalıp Van’a geçmişler. Songül Uzunköprü ömrü boyunca bu kadar ağlamadığını söylüyor. O fotoğrafı gördükten sonra hayatı değişmiş, psikiyatrik destek almak zorunda kalmış. “Bir suçluluk duydum” diyor, “sanki ben almışım onları içeri gibi. Salonumu, mutfağımı yıksalardı başka. Ama yatak odası insanın mahremiyetidir. Bir de kalp içine almış, poz vermiş. Bu neyin kinidir çözemiyorum.”
Bu neyin kini? Eşi Yüksekova Belediyespor Teknik Direktörü Cengiz Uzunköprü evlerinde siyasi denebilecek kitap, bayrak, resim, bir şey bulunmadığını söylüyor. Sadece Songül Hanım’ın romanları, kendisinin antrenörlük kitapları… Songül Hanım araya giriyor, “Ben partili değilim, HDP’ye oy veriyorum, yeri gelir eleştiririm ama sonuna kadar HDP’ye oy vereceğim. Ayrıca partili de olabilirim, böyle korkunç bir şeyin yapılmasını açıklamaz.” Eşi ayrıca soruyor: “Merak ediyorum bu insanların kendi annelerinin, kız kardeşlerinin başına gelse ne derler?”
Songül Uzunköprü, ısrarla Batılı annelere mesajının aktarılmasını, on binlerce çocuğun evlerini böyle harap gördükten sonraki ruh halini anlamalarını istiyor: “İnanın ölen askere, polise de üzülüyorum, gerillaya da. Yakıp yıkmak çözüm değil, yarın o çocuklar da mı dağa çıksın? Bunu görmüyorlar mı?”
‘Nereden başlayacağız?’
Yüksekova’da operasyon 20 Nisan’da bittiyse de sokağa çıkma yasağı sürüyor. Yasağı delmenin para cezasını göze alarak ilçeye girmeyi başaran bir tanıdıkları evlerinin son halini görmüş. Özel harekâtçının fotoğrafı sosyal medyada kendisinin paylaşmasının ardından yükselen tepki nedeniyle olsa gerek, aynaya rujla yazılan o yazı silinmiş. Evlerine ikinci kez girilerek ayrıca tahrip edildiğini düşünüyorlar, çünkü gören kişi evde kullanılacak tek bardak dahi kalmadığını, beyaz eşyanın, televizyonun parçalandığını, gardrobun devrilip giysilerin saçıldığını anlatmış. Bir takım fotoğrafının yanına da “Bizden sana kalan tek hatıra bu” yazılmış.
Çok gergin bir bekleyiş insanın hatıralarından, evinden geriye ne kaldığını tahayyül etmeye çalışması… Cengiz Uzunköprü, takımına verdiği 19 yıllık emeğin karşılığı madalyaların, plaketlerin akıbetini merak ediyor. Zaten şampiyonluk hedeflerken çatışmalar nedeniyle amatör lige düşmüşler, Federasyon’un bunu görmesini istiyorlar. Zaten kulüp binalarına bomba isabet etmiş; içerisi harap.
Songül Uzunköprü babasından yadigâr 45’lik plaklarını, aile albümlerini merak ediyor mesela. “23 yıllık emeğimiz gitti, her parçayı taksitle, yeri geldiğinde el işi yapıp satarak aldım” diyor. Van’da bir balkonda gece yarılarına kadar karı-koca oturup “Nereden başlayacağız” diye birbirlerine soruyorlar şimdi.
Her şeye rağmen Songül Uzunköprü dirayetle “İnadına o evde yaşayacağım” diyor, “yasak kalktığı saat yola çıkacağım, Yüksekovamın toprağını öpeceğim. Daha önce de sıfırdan başladık, yine yapacağım. Evi görünce tam ne yaşayacağımı bilmiyorum. Ama bizi sindirebileceklerini düşünenlere inat, dimdik duracağım.” / Cumhuriyet